MİSAFİR / Nermin YILDIRIM / hep kitap

 

MİSAFİR / Nermin YILDIRIM / hep kitap

 

Romanda iki kadın karakter yer alıyor. Bu iki kadın karakterin anlatımıyla bir başka dünyaya giriyorum.

Genç bir kız olan Esin, akıl hastanesinde buluyor kendisini. Buraya nasıl geldiğini hatırlamıyor. Anımsamaya çalışıyor, anımsadığı son günden kalan kareler oluyor. Bir eyleme katılmış, bir bomba sesi işitiyor ve birkaç kare… Kendine geldiğinde de akıl hastanesinde olduğunu öğreniyor. Geçmişten ne kadar anımsayacağını, okudukça öğreniyorum. Anımsaması bir şeyi değiştirecek mi diye düşündürtüyor. Merakla sayfalar ilerliyor. Sadece merak değil elbette kitabı okutturan. Kurgunun içindeki bir başka dünyada kayboluyorsun. Kaybolduğu yerin tam olarak neresi olduğunu anlamakta zorlanabilir insan. Bu arada dünya  zamanındaki gerçeklerle yüzleşiyorsun, kendi gerçeklerin, senin çevrendeki gerçekler… Sonra insanların içeriye alınmasının nedenlerini sorguladım. Dışarısının ne kadar güvenli olduğundan tut da içeriye girmemek için nasıl yaşandığını düşündüm.  Ben bir yandan düşünürken diğer yandan da Esin’in bulunduğu zamanla ilgili anlattıklarını dinliyorum.

Akıl hastanesinde hemşire olan Rikkat, iş hayatı ile özel hayatını anlatıyor. Kim içeriye alınıyor, çalışanlar ne kadar dışarıda, özgürlük nedir, yaşamak nedir?.. Hayatın anlamı nedir? İçerisi, dışarısı… Kimin içeride olduğuna karar veremiyorum ben de. Yaşadıklarını düşünüyor Rikkat, yüzleşme yaşlarında. Özgürlüğü ancak her şeyden emekli olunca tadacak, inancını kaybettiğinde yuvasına dönecek.

Son yirmi sayfa kalıyor ki kitabı bırakıyorum. Son beni hiç ilgilendirmiyor. Çünkü henüz sona gelmek için almam gereken yolu kat edememişim. Hani derler ya zaman… Zaman geçmiyor sanki. Derler ki, zaman her şeyin ilacıdır. Zaman dediğin şey senin iyileşme süren. Okuyup bitirmeli. Öyle kolay değil işte. Dışarıda onca şeyi görüp gülerek anlatırken, sana dokunmaz görünürken… Yok canım, dokunmadığına sevinmiyorsun; bir zamanlar öyle ya da böyle dokundurulmuş olduğuna şaşıyorsun.

Esin’in içeride arkadaş olduğu Adalı’nın herkesten daha sağlıklı olduğuna ben inanıyorum ama kendisi inanmıyor. İçeri girmesi gerektiğini, sağlıklı olmadığını düşündükçe kendisi gelip içeri giriyormuş. Esin için, içeriden kaçma planı yapıyor. Kaçabilecek mi? Eğer bunu başaramazsa…

Zamanın Kıyısındaki Kadın romanını ilk baştan beri aklımdan çıkaramıyorum. Yazar ona bir selam gönderdi mi metniyle bilmiyorum ama ben bir selam gönderiyorum.

Bir sigara yakmak için dışarı çıktım. –Dışarı mı dedim? Orası da neresi?-  Kediyi düşündüm. Burnumu çektim. Fotoğrafını çıkarıp çıkarıp baktım…

Yazarın diğer kitabını raftan aldım. Sehpaya bıraktım. Önce şu kalan yirmi sayfayı okuyayım da… Ne çok üç nokta vardı bugün. Ne çok…

Her zaman romanın sonunu okurum. Bunu okumadım hâlâ da okumak istemiyorum. Bitirirsem üzüleceğim ama bitmese de üzüyor beni. Ne yapacağımı şaşırdım.

Son yirmi sayfa kaldığında çok mu gerildim nedir? Ara verdim ya. İşte bu zaman diliminde ben de yüzleştim.

Bir şimşek çakımı, saate baktım. Bir saatten fazla mı! Sanırım bu iki şimşekti ve arası yıllar sürdü.

Sonunda bitirdim. Bir sigara molası veriyorum.

Her şey gelip geçiyor. Zaman değil iyileştiren, senin iyi niyetinle değişiyor. Esin, Rikkat, Adalı ve diğer güzel insanlar.

Güzel bir sonla bitiyor. Ama aslında her şey yeni başlıyor. Misafir olarak girdiğim dünyadan istemeden de olsa ayrılıyorum. Yazarın diğer kitabına başlamak için hazırlanıyorum.

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*