KİTAPLI KEDİLİ GÜNLÜKLER – 5 Ocak 2024 / Cuma
Serap’la birlikte üzerimize şal alıp balkonda oturduk. Hava çok güzeldi. Güneş vardı. Bizim kuş durmaksızın ötüyordu. Çayımızı bile balkonda içtik. Kuşları dinledik ama bizim kuş dinlenmek nedir bilmiyordu.
“Bu kuş ne zamandan beri ötüyor dedin?” diye sordu Serap.
“Üç gün olmuştur. Gece gündüz ötüyor.”
Kısa bir sessizlik oldu. Serap ağaçlara baktı. Balkonun önündeki çam ağacının dışında bütün ağaçlar yapraksızdı. “Ağaçlara bakıyorum ama kuş göremiyorum. Acaba nerede?” dedi.
“Bilmem. Yakınlarımızda olduğu kesin. Belki de karşı apartmanların önündeki çam ağaçlarından birindedir.”
“Hiç yorulmaz mı insan? Biraz sussa ya. Yemek yesin, dalı tutmaktan vazgeçsin, uçsun…”
“Belki bize rastlamamıştır,” dedim.
“Korkuyorum ölmesinden. Sesi sokak kuşlarının seslerine benzemiyor,” dedi.
“Yok canım.”
“Kesin ev kuşudur. Alışkın değil özgürlüğe.”
Sustum. Bir şey anlatacaktım ama kararsız kaldım.
“Etrafta kuşla ilgili bir şeyler anlatan oldu mu acaba?” diye sorunca kendimi tutamadım.
“Evet. Karşımızdaki Gürsu Apartmanın yedinci katında huysuz yaşlı bir adam yalnız yaşıyormuş. Oğlu gelmiş. Babası yalnızlıktan yakınınca ona kuş almış. Adam, oğlu gittikten sonra hiç susmayan bu kuştan rahatsız olmuş. Sinirlenmiş. Onu salmaya karar vermiş. Kafesin kapısını açmış. Balkonun kapısını açmış. Kuş da kaçmış. Dışarıda özgürlüğün tadını çıkarıyormuş.”
“Bunu kimden dinledin?”
“Apartman görevlisi anlattı.”
“Daha neler.”
“İstersen inanma.”
“Ölecek. Kafes kuşlarını dışarı salmak demek ölmelerine izin vermek demektir. Adam yüzünde ölecek kuş. İnsafsızlar,” dedi sinirle. Kuş hâlâ ötüyordu. “Biraz sussa, iyi olacağını düşüneceğim. Özgürlüğün tadını çıkardığını falan. Sus lütfen sus.”
“Baka bir şey daha anlatılıyor kuş hakkında.”
“Ne?”
“Çaprazdaki apartmanda oturan genç çiftin küçük bir kızı varmış. Babaannesi ziyaretine gelirken ona bir oyuncak kuş hediye etmiş. Düğmeye basınca ötüyormuş. Düğmesi bozulmuş ve kuş sürekli ötmeye başlamış. Apartmandakiler sesten rahatsız olmuş. Şikayet etmişler. Onlar da balkondan aşağı atmışlar. Madem içeride ötünce rahatsız oluyorlar, şimdi dışarıdan gelen sese bakalım ne yapacaklar, demişler. Yine herkes rahatsız olmuş, şikayet edecek yer aramışlar, bulamamışlar. Apartman görevlisine söylemişler. Kuşu bulup susturmasını istemişler.”
“Bulmuş mu peki?”
“Hâlâ öttüğüne göre bulamamışlar.”
“Ben de inandım, değil mi?” dedi.
Hava soğumuştu. İçeri girdik. Bizimkilerle oynadık. Onun eline bir kitap verdim. Miskin miskin uzanıp kısacık öyküyü okumaya başladı. Çikolatalı sıcak süt hazırladım.
Akşam yemeğinden sonra Serap gitmek istediğini söyledi. “Evimde yatmak istiyorum. İlaçlarımı yanıma almadım.” Mutfak balkonuna çıktı. Gecede arabaların homurtuları dışında ses yoktu. “Sesi çıkmıyor. Onun için endişeleniyorum,” dedi.
“Uyuyordur,” dedim.
“Ya,” dedi. “Yarın seni arayacağım. Kuşu takip et bakalım, ne zaman ötmeye başlayacak.”
“Olur,” dedim.
“Aslında hiç umudum yok.” Başını öne eğdi.
Şu anda da sessiz gece.
Bir yanıt bırakın