Geceleyin Kütüphane, Alberto Manguel, YKY

Geceleyin Kütüphane, Alberto Manguel, YKY

 

Bu akşam okumak için seçili kitapların arasından birini aldım. Geceleyin Kütüphane. Alberto Manguel.

“On altıncı yüzyılda, daha çok Latifi adıyla bilinen Osmanlı şairi Abdüllatif Çelebi kütüphanesindeki her bir kitap için şöyle demişti: “bütün dertleri defeden hakiki ve müşfik dost”.”

Yabancı bir kitapta Abdüllatif Çelebi ile karşılaşmak çok güzel. Şairi araştırmam gerekiyordu. Aşık Celebi’nin, Meşâ’irü’ş- Şu’ara kitabının ikinci cildini açtım. Hayatını okudum. Latifi olarak geçiyor.  Bir mısra seçiyorum. “İnsanların, tutkunu oldukları şeylere karşı tutumları değişiktir.” Günümüz Türkçe’siyle yazılmamış.

Geceleyin Kütüphane’yi okumaya başlıyorum. Mit Olarak Kütüphane başlıklı incelemesini okudum. Babil Kulesi ile İskenderiye Kütüphanesi hakkında bilmediğim şeyler var. Dipnotlarla da birçok yazarı tanıdım. Bir kitap başka kitaplara kapı aralar. Öyle işte. Bazı cümlelerin altını çizmek istediysem de kitaba kıyamadım, bu ilk kez oluyor. Bunun yerine mavi kalemle sayfa kenarlarına noktalar bıraktım. “Ptolemaios sülalesi ve kütüphanecileri belleğin güç olduğunun farkındaydılar.”  “Minerva’nın baykuşu yalnızca karanlık çökünce havalanır,” cümlesi de Walter Benjamin’in cümlesi ki bu bana O.Kutlar’ın İshak’ını anımsattı.

Okumaya devam edemeyeceğim sanırım. İkinci bir kitap alacağım. Bu kitabı genç bir erkeğe hediye etmek istiyorum. Şimdilik tadımlık okumayla son veriyorum.

Kütüphanemi düşünmeden edemedim. Rafların karşısına geçip sessizce sırtlarındaki yazıları okuyor, içlerinden birini seçmek için bekliyorum. Her zaman yaptığım bir şey. Sanırım tarih ile ilgili bir kitap arıyorum. Kişisel tarihin nasıl genişleyip bir toplumun tarihi olduğunun izlerini takip edeceğim. Kitapların birbirlerini izleyip nasıl çoğaldığını, gerçek hayatın değişiminde rol aldığını gözlemlemek; kitap üzerinde de olsa.

Uyuyor, uyumuyorum. Kuşlar birlik olmuş konuşup duruyorlar. Sesleri öyle yüksek çıkıyordu, daha önce nasıl olup da farkında olmadığıma şaştım. Farkında olmayıp sonradan şaştığım pek çok şey var. Düşüncelerim dediğim ve sözdizimlerini yaptıklarım bana ait değiller.

Dedi ki, çocukluğunu yaşamamışsın, kitaplar oyuncakların. Benim çocukluğumdaki legolarım gibi.

Öyle olsun.

Geç kalmadın mı?

Belki. Ama ne fark eder ki. Geç de olsa çocukluğumda kitaplarla arama giren okul ve iş yaşantımın ardından onları yeniden buldum. Yazmak bahane. Okumak şahane.

“Bu da uyanmakla uyku arasında dünyanın rahatlıkla yeni baştan hayal edilebildiği o âna yakın sanki.” Bunu metin içinden cımbızlıyorum.

“Kütüphane sabahleyin dünyanın katı ve  akla yatkın ölçüde düşünceli düzenini yansıtırsa, gece kütüphanesi de dünyanın gerçek, hoş karışıklığının tadını çıkarır sanki.”

Geceleyin Kütüphane

“Her bir taşta bir efsane yazılı.” (Lucanus)

Daldan dala, çağrışımlarla anımsamalarla son bulan bir gece.

Benden de bir yazar ismi olsun istedim, aklıma gelen Turan Uysal ve Kül ve Duman kitabı oldu.

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*