KİTAPLI KEDİLİ GÜNLÜKLER     –   3 Ocak 2024 / Çarşamba

KİTAPLI KEDİLİ GÜNLÜKLER     –   3 Ocak 2024 / Çarşamba

Aşk üzerine yazacaklarım, romanlardaki aşk ve tutkudan daha güzel olmayacak. Yazmayacağım. Şimdilik. İki kutup arasında gidip gelmeyen bir aşk yoktur. Gerçek değildir ve orta noktada buluşma olanağı tanımaz. İbre, iki kutbun ortasında durduğunda aşk biter; rutin başlar. Geleneklere ölesiye bağlıdır artık. Cesaret yok olmuştur. Bana aşkımı anımsatan Sırça Fanus oldu. Başarılı bir roman. Özellikle yazıldığı tarih dikkate alınırsa…  Aslında iki gündür kitabı okumadım. Bu merak etmediğim anlamına gelmiyor. Okumaktan yorgun da değilim. Kitapları merak ettiğim için okuyorum ve bundan zevk alıyorum. Bir de atölyeler için… Bu bir göreve dönüşsün istemiyorum. Büyük hayallerim de yok, atölye açmak gibi. Dergi, kitap düşleri yok. Sadece bir öyküye başlamıştım, bitirmek istiyorum ama şimdi değil. Okumak güzeldir. Sırça Fanus da bir kadını anlatıyor. Yaşama karşı duruşunu. Depresyonları, tedavileri, gerçekleşemeyeceğini düşündüğü düşleri… Depresyonu uzun sürdüğü için çıkmasının da uzun süreceğini biliyorum ama o bilmiyor. Hiç çıkamayacağı duygusuna kapılmış. Koşulları da gittikçe köşeye sıkıştırıyor onu yani ölüme doğru. O yıllarda psikolojik tedavi almak deli damgası yediğini düşündürüyordur. Yirmi yıl önce bile ben deli değilim diye ağlıyor, herkesten gizliyordum. Şimdi depresyon adını verdikleri bu durum normal karşılandığı için daha rahat ediyor tedavi görenler.

Dışarıdan kuş sesi geliyor. Çok yüksek sesle ötüyor, beni tedirgin ediyor. Bir insanın oyuncakla oynadığına inanıyorum. Apartmanlar arasında sesi yankılıyor.

Bugün arkadaşıma başsağlığı dileğinde bulundum. Üç arkadaş oturduk, sohbet ettik. Yazacak bir şey yok ya da konsantre olamıyorum. Düşündüğüm ve net olduğum konulardan konuştuk.  Yazmam için beni düşündürecek  diyaloglar olması gerekiyor. Rutininde giden  bir gündü. Hayat ve ölüm üzerine konuştuk. Artık değişiyoruz, her şeyi kafamıza takmıyoruz. Bu ne kadar doğru bilmiyorum. Konuşmamak takmadığımız anlamına gelmiyor. Susmak sadece. Dudaklarımızdan sözcüklerin dökülmemesi, düşünmemize engel değil; iç seslerimize engel değil.

Ayla dün telefon açtı. Uyumak üzereydim, gün ortası olduğu halde. Onu dinliyor, bir ara kendimi kaybediyor, uykuya dalacak gibi oluyordum. Anladı ve sonra görüşürüz, dedi. Uyudum. Kalktığımda hava kararmıştı. Bugün akşam aradı. Eve dönüyordu.  Çok yorgun olduğunu söyledi. Bir an önce eve gidip uyumak istiyordu. Fiziksel yorgunluğunun yanı sıra psikolojik yorgunluğu da vardı. En ağır yorgunluk psikolojik olanı. Uyuduğunu bile anlamazsın, dinlenmiş kalkamazsın. Çalışmaktan başka bir şey yapmadığını düşünürsün. Geleceğe dair düş kurmak zorlaşır. Geçim derdi, gelecek korkularının en büyüğüdür. Güven, inanç, umut… Geçecek ve yine ayağa kalkıp devam edilecek. Yaşam devam edecek.

Serap aramayalı uzun zaman oldu. Bipolar sayfaları okudum. Biraz hareketli bir dönem. Sıkıntılar artmış. Gördüğüm kadarıyla uyuyamama en büyük sorun. Orhan’ın platonik aşkını okudum. Kısacık yazmış. Üzerinde çalışılırsa güzel bir öykü olur ama bu öyküler var zaten. Farklı olması için iyi bir dil işçiliği gerekir. Bir de farklı bir bakış… Serap’ı aramalıyım. Sesi çıkmadığına göre iyi değil. Böyle durumlarda birbirimize doktora gitmemizi öneriyoruz. Bu  öneride çok ciddi oluyoruz. Neler yaşayabileceğini, evet evet yaşadıklarını değil neler yaşayacaklarını biliyoruz. Geçmeyecekmiş gibi geliyor insana. Geçmişteki depresyon deneyimleriyle şimdi, üst üste biniyor; içinden çıkılması olanaksız görünen bir durum.

Bugün en önemli olan düşüncem, hayattan zevk alarak yaptığımız işler, hobiler üzerine oldu. Kuş hâlâ cıvıldıyor. Sanırım gerçek bir kuş. Kaygılanıyorum onun adına. Gecesi olmayan bir kent. Gökyüzü karanlık değil. Ay bulutların arasından çıkmak üzere. Kimse uyuyamıyor olmalı.

Akşam onunla konuştum. Hayatın hep iyi gitmesi gerekiyormuş gibi bir düşüncesi olmalı. Hayaller gerçek olabilecek mi? Zevk almak nereye kadar sürecek? Yoksa vazgeçilecek mi? “Benim yazmak ve okumak üzerine yaptıklarımın nereye kadar gideceğini düşünüyorsun?” “Bilmiyorum, sen bilirsin ancak,” dedi. “İki gündür okumuyorum. Bugün otuz sayfa okudum. Onu da sonunu nasıl bitireceğini merak ettiğim için okudum. Bitiremedim yine. Seksen sayfası kaldı. Ben zevk aldığım için okuyorum. Okumamı geliştirmek için de okuma atölyelerine katılıyorum. Ne yapacağım öğrendiklerimle sence?” “Bilmem.” “Hiçbir şey. Bir sınıf gibi düşün hayatı. Bir sınıfta çok başarılı bir ya da iki kişi olur. Sonra dokuz on kişi çalışınca başarılı olur. Geriye doğru bir iniş olur ve iki üç kişi okuma yazma öğrenemeden mezun olur. Okuduğum kitaplar gibi yazamayacağımı biliyorum ama biliyorum ki bu yelpaze içinde ilgi çektiğim bir grup olacak. Ben onların başka romanlara atlaması için bir basamağım olsa olsa. Kumaşıma göre kendime elbise yapıyorum anlayacağın. Hep böyle yaptığımı bugün fark ettim. Bu nedenle de mutluyum.” “…” “Senin yaptıkların için de bu geçerli. Yılacaksın. Umutsuzluğa düşeceksin. Sonra devam edersen neden devam edeceğini öğreneceksin. Zevk almaya çalışacaksın. Sanat ve spor en zor çalışma alanlarıdır. Seni sık sık dibe çeker. Başarısız olduğunu düşündürür. Okuduğum roman da böyle bir şey…” Kadının hayalleri çok büyük ama adım atamıyor bile. Donanımlı ama farkında değil. Çünkü başkaları tarafından görülmek istiyor, onaylanmak istiyor. “Düşünsene bir koşu yarışmasında sonuncu olacağını bilerek koşuyor. Başarılı olup dereceye girenler onlar olmasa dereceleri ne işe yarayacaktı, ne kadar anlamlı olacaktı?”

Yazar arkadaşımı aradım. Projeyle ilgili konuştuk. Derleme bir kitap hazırlıyoruz. İlk defa sorumluluk aldığım bir çalışma olacak. Heyecanlıyım. Sevdiğim dostlar arasında olmak güzel.

Kötü yazmak mı? Kötü yazmak iyidir. İyi yazanlara yol aldırır. Kötü okumak da iyidir. İyi olanlardan ders aldırır. İşin aslı birlikte olmak zevklidir.

Onu aramak istiyorum ama gündüz tam kendime gelemediğim için erteliyorum. Onun için bir şey yapamamak beni üzüyor. Onun için, sırf onun için bir aşk öyküsü yazabilirim. Yazmadan önce onunla rakı sofrasında konuşmam gerekiyor. Şubat ayı en iyi aydır. Üç değerli gün vardır. Doğum günü, sevgililer günü ve evlilik yıldönümü.

Kuş cıvıltısı devam ediyor. Aç mıdır? Tok mudur? Yalnız mıdır? Yaralı mıdır? Belki de depresyondadır. Yani hepsi de var desene.

 

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*