GÜNLÜKLER – 11 Mart 2021
Birkaç gündür aklımda dönüp dolaşan tek şey var. Çocuk edebiyatı var mı? Ustalarımızın söyleşilerini çok okudum, dinledim. Kimi var, kimi de yok diyordu. O zamanlar ben bir şey söylüyorduysam da benim düşüncem değildi. Ustalarımın düşüncelerine katılıyordum. Genellikle kafam karışık oluyordu. Neye göre ve kime göre, çocuk edebiyatı var ya da yok deniyordu? Kendime ait bir deneyimim yoktu ya da vardı da henüz yorumlayamıyordum. Şimdi çocuk edebiyatı diye bir şey yok, diyorum. Önceki yıllarda da çok inanmasam da çocuk edebiyatının olduğunu söylüyordum.
Çocuk edebiyatı diye bir edebiyat vardı. Çünkü çocuk yaşadığı çevreyle sınırlıydı. Ev ve yakın çevresi, okul. Bugünün iletişim araçları da yoktu o yıllarda: Bundan yirmi beş yıl önce. Çocuğun gelişimde etkisi olanlar; ev, okul ve yakın çevredeki insanlardı. Denizi görmeyen ama adını duyan çocuklardı. Ulaşım araçları kısıtlıydı. İletişim araçlarından da yalnızca televizyon vardı. Gazete benim öğretmen olarak çalıştığım çevrelerde genellikle okunmuyordu. Televizyon kanallarının çoğaldığı yıllarda bir başka bölgede çalışıyordum. Artık eve gazete girebiliyordu. Çocuklar denizi bir defa da olsa görmüşlerdi. On beş, on sekiz yıl önce. Bu çocuklara görmedikleri şeyleri anlatmak gerekiyordu. Bu durumda da çocuk edebiyatının olduğunu kabul etmeliydik. Yetişkinlerin bildiklerini, çocuklar bilmiyordu. Bilmelerine de gerek yoktu. Yokluk, yoksunluk, yoksulluk vs. Zamanla öğreneceklerdi. Şimdi -yani o yıllarda- öğrenmeleri gereken şey sevgi, hoşgörü, dayanışma… Şimdi yazmakta zorlandım. Sahi neleri eksikti de anlatmak gerekiyordu? Seviyelerine inerek, bir yandan kullandıkları kelimelerle, diğer yandan kelime dağarcığını zenginleştirmek için yeni kelimelerle yazmak… Eksik olan neydi, sorusuna yanıt veremiyorum. Tanıdığım çocukları düşününce, o yıllarda eksik olanın başarıları olduğunu şimdi anlıyor, itiraf ediyorum. Başarılı olmaları için edebiyat kitaplarını sınıfa taşıdım ve okuttum. Kendilerini tanımalarını istedim. Her şeyi anlamaya çalışmaları için düşünmeyi öğrenmelerini istedim. Anlama, ifade etme kolaylığı derslerdeki başarıyı arttıracaktı. Edebiyatı bir ders olarak kabul ettim ve onlara da yazı yazdırdım. Ben de onlar için onların yazamadığı türden felsefe içeren öyküler yazmak için çabaladım. Onların yazamadığı öyküler yazmak. Onları, düşünmediği, düşünemeyeceği sonuçlarla karşılaştırmak, onları şaşırtmak, onlarla oynamak… Sırf bu yüzden öykülerimi onlara okur, söyledikleri sonuçlarla bitirmemek için ne bildiklerini öğrenir, sonra da başka bir şey bulmak için çabalardım. Çizgi Çocuk öyküsünü bu şekilde yazdım.
O yıllarda yani on beş yıl öncesine kadar bulunduğum çevredeki çocukların derslerindeki başarılarını arttırmak için okumalarını istemişim. Hatta yazmaları için de elimden geleni yaptım. Sonra yavaş yavaş çocuklar okumaktan da yazmaktan da uzaklaştılar. Kitapların yerini televizyon, internet almıştı. Yazmaya devam edilen konular televizyonlarda da internette de yer alıyordu ve okumaya gerek kalmadığını düşünüyorlardı. Şimdi neleri eksikti de ben de yazmaya devam edecektim? Doğru yorumlama ve doğru anlama. Düşünme. Problem çözme. On beş yıl önce ders içinde yapılan müfredatta yer alan yazı ve okuma dersleri şimdi yardımcı kaynak kitaplarla karşılanıyor. Ne tuhaf. Sen yıllar önce müfredatta yer ver sonra da kaldır kuşa döndür. Şimdi dördüncü sınıf çocuğundan beklediği öykü ve şiir yazıları yalnızca noktalama işaretlerini öğrenmeleri için bir de cümleye başlarken büyük harfle başlamaları için. Bunları öğrenmeyen bir çocuk nasıl öykü ya da şiir yazacak? Bu çocuk hem yazmıyor hem de okumuyorsa. Ebeveynleri gibi. Çocuk edebiyatı var mı?
Benim çocukluğumda çocuk edebiyatı alanında birkaç yazar eserlerini yeni yeni veriyordu. Çeviri kitaplar çoğunluktaydı. Okuduklarımız daha çok yetişkinler için yazılan kitaplardı. İlk gençlik kitapları yoktu. Hemen klasiklere geçerdik. Öyle çocuklar için kısaltılmış romanlar da değildi okuduklarımız. Çocuk edebiyatı var mı? Vardı yani çocuklara bir şeyler anlatmak isteyenler vardı. Ne anlattıkları önemliydi. Şimdi de ne anlattığınız önemli. Ne anlattığınız kadar nasıl anlattığınız da önemli elbette. Gençliğe adım atarken okuduklarımız değerli edebiyat eserleriydi, bu kitaplar bugün de okumaya okutulmaya devam edilen klasikler.
Bugüne geldiğimde diyorum ki bugün artık çocuk edebiyatı diye bir şey yok. Çocuk her şeyi öğrenmiş bir şekilde karşımıza çıkıyor. Ona öğretebileceğimiz bir şey yok. Çocuk öğrenmek için değil zevk almak mutlu olmak için okuyacak. Bugün bunu düşünüyorum. Sadece edebiyat var. Edebiyatın var olabilmesi için çocuklara edebiyatı sevdirmeliyiz. Çocuklarla birlikte yetişkinlerin de okuyabileceği eserler şart oldu artık.
Bir yanıt bırakın