GÜNLÜKLER -93-
23 Aralık 2018
Soy ağacının açıklanması beni ilgilendirmemişti. Bir geçmiş varsa benim geçmişim ve çekirdek aile oluşmasıyla da ebeveynlerimin geçmişi vardı. Nereden geldiğimiz biliniyordu, Orta Asya. Bu yeterliydi. Sonuç ne olursa bugünkü düşüncemi değiştirmeyecekti. Herkese karşı da insani bir yaklaşımla, anlamaya çalışarak yaklaşıyordum. Bir şekilde bu dünyada ilk sıralamada yer almayan bir ülkenin vatandaşıydım. Bunun dışında taşıdığım diğer kimlikler… Doğduğum, büyüdüğüm, doyduğum memleketlerim vardı. Ebeveynlerimi de düşünürsem… Soy ağacımı öğrendiğimde beni şaşırtacak bir sonuç almayacaktım, düşün adamları değillerdi ve vergi vermenin dışında bir şey de yapmamışlardı. Yoksa bunu büyüklerim söylerdi. Kaçar göçerlikten gelen, yine kaçar göçen geleneği sürdürendim.
*
İzmir. Torbalı. Metropolis Anatanrıça Kenti dört kilometre uzağımızda. Arabayla gidiyoruz. Yıkık surlar ve yapılardan parçalar… Zeytin ağaçları, kayalık, toprak, ot.
Buradaki tarih şu anda sur dışı edilmiş. İçeride ben ve başka turistler var şimdi. Yeniden inşası elbette olanaklı. Ben yapamam elbette. Ama ben istersem sadece yazıyla var edebilirim, yeni düşsel bir dünya kenti. Aşağıda kalen kent öyle karmaşık bir hal almış ki, burası bildik bir yer özelliği kazanıyor ve huzur veriyor. Geleceğinin geleceği nokta da benim. Gördüklerim.
Fotoğraflarına baktığımda burası daha büyülü görünüyor. Burada ise büyü bozulmuş. Kameranın büyüsü. Yazının da büyüsü varmış.
*
Şiir yazmak için aşka inanmak gerekir. Ya da… Ya da ne? Düz yazı da öyle değil mi? Yani bilindik yolları tercih etmemektir aşk. Bilmediğini ama bildiğini bildiğini. Komik. Bu kelime Pessoa’dan alıntı.
Arkadaşımın oğlu yeni aldığı kitapları gösterdi. Şiirler. Ben de ona birkaç kitap çıkardım evden. Elimde çok şiir kitabı yok. Şiirler ve düzyazılar şairlerden. İçlerinde farklı olan bir tek Akışkan Aşk var; Zygmunt Bauman. Gençliğin şiire de aşka da gereksinimi var.
Ben de genç olsaydım, uzun uzun düşünür, notlar alır sonra da şiirler yazardım. Aşk olmazsa şiir olmaz mı?
Çekip gidiyorlar, şimdilerde zaman. Gitsinler. Kalırız. Biliriz kalmasını kız çocukluğundan. Kitaplar okuruz. Şarkılar söyleriz. Dans ederiz. Şiirler okuruz yüksek sesle. Sonra da hem yazarız hem de söyleriz.
*
- Bauman’ın, Kimlik adlı kitabını okurken başlamıştım günlüğüme. Şimdi bitirdim. Altını çizdiğim yerler oldu elbette. Kitabı tekrar elime alınca bunları okumak sanırım bazı şeyleri anımsatacaktır.
Zaman öyle hızlı akıyormuş ki sabit olmak olanaksız. Nereye?
“Tek bileşenli hiçbir modelin ‘yaşanan dünyayı’ açıklaması ve insanlık tecrübesinin tümünü kucaklaması mümkün değildir.” S.46
Biyografiler hakkındaki yazı ilgimi çekti. Çözümleri zor ve değişken yapboz bulmacalarına, benzetiliyor. Bunu bir araya kim getirebilir mi? Her defasında başka bir şey çıkmayacak mıdır? Bu arada Marcel Proust’un romanlarını anımsamaya çalıştım. Her şeyi anlatabilmiş miydi? Her şeyi anlatabilmek mümkün müydü?
İlişkilere ihtiyacımız var, diye okuyorum. “içinde bir anlam ifade ettiğimiz ve kendimizi tanımlamak için başvurduğumuz ilişkilere ihtiyacımız var.” s.85
“Hareket etme özgürlüğünün kendisi ödüldür; seçme özgürlüğümüzün olmadığı tek seçenek ise durmaktır. Ralph Waldo Emerson’un uzun zaman önce uyardığı gibi: İnce bir buzun üstünde kayıyorsan, tek kurtuluşun hız yapmaktır.” S.87
Bauman’a göre tarihin sonunda yaşamıyoruz. “hatta sonun başlangıcında bile değiliz. Yeni bir büyük dönüşüm eşiğindeyiz.” S.108
*
Yeniden yeniden okumak. Yeniden yeniden yenilmek.
“Zaruri bir yaratıcı etkinlik olarak muhayyile, kullanıldıkça gelişiyor. Sonuçlardan müteşekkil oldukları için çıkmaz sokaklar oluşturan başarılar sayesinde değil, başarısızlıklarla, hatalı çıkan ve şans yüzümüze gülerse yeni başarısızlıklara götürecek olan girişimler sayesnde oluyor bu. Sanat ve edebiyatın, felsefe ve bilimin tarihi, böyle aydınlatıcı başarısızlıklarla dolu hikâyeler. “Yenil. Gene dene. Daha iyi yenil” diye özetlemişti bunu Beckett.” S.13 (Alberto Manguel, Merak, YKY.)
İletişim olmadığında kim olduğumuzu hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Yenileceğimiz bir şey de olmayacak, elimizde tutuğumuz aletlerde oynadığımız oyunların dışında.
Hayal gücünün olduğu yerde durmak yoktur.
Merak, kitabını her gün bölüm bölüm okumayı planladım. Önsözü okudum. İlk bölümü de: Merak Nedir?
Bugün bu kadar.
Bir yanıt bırakın