GÜNLÜKLER -92-
22 Aralık 2018
İşten eve gelince kadehini çıkarıyor, şişeyi açıyor, içmeye başlıyordu. Şiir yazmak istiyordu ama bir gün kalemi bulsa kâğıdı bulamıyordu. Kâğıdı bulduğunda kalem yok oluyordu. Herkes erken yatsaydı en azından mektup yazardı.
Duvardaki raflara baktı, kitaplar kitaplar… Hepsi de meslek kitapları. Düşündü. Bir zamanlar gençti sayfaların kenarlarına şiirler yazar mıydı? Bir kâğıt da olsa sararmış, çıkar mıydı sayfaların arasından?
Şair öldü, alkol komasından değil. Sözlerini ağzından çıkaramamaktan.
Sevim de öyle ölmüştü. Ağzını ömrünce bir kez olsun açmamıştı. Söz içerde kalmaya görsün, yakar bütün genzi. Sen içkiden bilirsin ama öyle değil.
Dün yolda yürürken gördüm. Akşam değildi. Öğle saatleri. İçmeye başlamaya daha çok zamanı vardı. Alışverişe çıkmıştı. Yalnızdı.
Bu yalnızlık öldürür insanı. Söz içinde kalır da.
*
Ahmet Erhan’dan okuyorum, beni etkiledi de öyle yazdım. Ankara-İstanbul Karatreni.
“Dikkat, Alkol Var!”
İnsan hissetmedikçe, çekmedikçe acıyı, sözceler hissedilmiyor, çekilmiyor.
Bir aşk şiirinden aldım dizelerini;
“Gözlerin ipekyoludur ömrümün
Gözlerin tarihçesi yaşayıp öldüğümün!
Ihlamur ağaçları altında bir Saraybosna hatırası
Rüya bu oturur konuşurmuşuz
Sen ben ve Deniz bir de rüzgarın örttüğü gençliğimiz
Sen ben ve Deniz. Sen ben ve Deniz…”
Şiir, her şeyi yaptırabilir. Yaşamak gibi.
*
Ahmet Erhan’ın denemeleri yer alıyor kitapta.
Şiir okuyamayanlar için yani artık şiir okuyamayanlar için şöyle yazmış.
“Bana bir şey söylemiyor bu şiirler” diyen okura yanıt veriyor Ahmet Erhan.
“Acaba o kişinin artık şiir okumamaktaki ısrarı dünyadaki (şiirdeki) değişimi kavrayamamasından mı ileri geliyor, yoksa günümüz şairlerinin okurun kafasında oluşmuş bir değişim taslağıyla örtüşememelerinden mi?” “Çağ değişiyor, o zaman şiir de değişecek.” S.35
*
“Pencere” adını verdiği denemesinde bu yazıya başladığım gibi bulamıyor kalemi. Kalemi bulsa kâğıdı bulamıyor. Ama ben o yazıyı okumadan önce yazdım. Ne de olsa… Bir duydu duygudaşlık vardı, içen bir adam ya da kadınla. Ben hiç içmeyi bilmem. İçince çok gülerim çünkü.
Kitabın sonuna geldim. Biraz hüzünlendim. Deniz Bebek için yazdıklarından etkilendim. Ne de olsa bir baba da benimle birlikte aynı çatı altında yaşlanmıştı.
Gülmek mi? Yok biraz duygudaşlık. O ağlarken anılarına anımsadıklarına, ben de kendimce eklemeler yapıyorum.
Kapının önünde doğmasını bekleyen babaya hiçbir şey söyledim. Çünkü ben de onun kadar çok istedim.
Bir bebek doğar, büyür. Kanatlarını kullanınca uçar. Bu gece en uzun gecenin sabahı.
Aynı hayatlar, birbirinin benzeri. Değişen farklı olan düşünceler. Yaşadıkların dipte bıraktığı tortular.
İçmeyi bilmek, bilip de en uzun gecede içmek vardı ya neyse. Ben de kelimeleri içtim. Gerek okudum gerekse yazdım.
Ellim yüzüm, üstüm başım güneşin renginde sarı.
Günaydın.
Bir yanıt bırakın