GÜNLÜKLER -82-

GÜNLÜKLER -82-

6 Aralık 2018

Roman yazmaya karar verdiğimi söylediğimde, neden yazacağımı sordu, ben susunca, sözünü tamamladı, “Para kazandırmıyor ki! Emeğinin karşılığını!..” dedi demeyeceğim. Yani bir çatışma varsa var, diyerek geçeceğim.

Roman yazacağımı söylediğimde  öylesine “İyi” dedi ve sustu. Bunu ne zamandır söylüyordum zaten.  Ne desin ki? Sonuçta hiçbir şey yazmamıştım. “Ama yazmaya başlamadım, şimdi okuyorum.” “İyi. Çocukların kültürlü anneleri olacak işte.” “İyi” yani o kadar mıydı? Ya ne beklemiştim? Bir anda romanın içine girivermesini mi?  Böyle de olmadı. Aramızda bunları hiç konuşmadık.

Romanda bir çatışma vardı ama bu onunla benim aramda olan bir şey değildi. Öyleyse ya kiminleydi?

*

Psikoloji kitaplarını kaldırdım. Romanlar başucu oldu. Okuduklarımı bıraktım bir kenara. Bugün günümü Sabahattin Ali’ye ayırdım. Kürk Mantolu Madonna’yı yeniden okudum. Bir dergiden (Roman Kahramanları) onunla ilgili dosya yazılarını okudum.

Güzel bir aşk hikayesi daha okudum. Yıllar önce yazılan romanların tadı yeni zamanların romanlarında yok. Bunu düşünürken aklıma Zambra geldi. Hikayeye aşk hikayesi demiyordu, ama aşk vardı. Bütün geçmişi silip atabiliyordu. Sadece geçmişi mi? Gelecek tahayyülü var mıydı, bugün yaşananların yarın da yaşanacağı öngörüsünün dışında? Başka romanları anımsadım. Aşk kelimesi geçmiyordu, o masallarda geçmiş zamanlarda kullanılan bir kelimeydi. Tarihi okurken yalnız okuyacaktım, romanı yazarken onunla bugünden başlayacaktım. Ne güzel.

Anımsadığım romanların yazarları nedense erkek yazarlara ait. Diyorum ya, erkekler de yazmasa aşk masallarını diyeceğim ki aşk yok. Şimdi ben romanımda ne yazacağım? Yani bir aşk hikâyesi olmayacak mı içinde?

*

Saat geç oldu. Psikoloji kitabını kaldırdığım yerden çıkardım. Okumayı deneyeceğim.

Kitabın sayfalarını açmadan önce neden etkilendiğimi okuyamadığımı düşündüm. Çocuklar küçükken okuduklarını anlatmaya başladıklarında ben diye başlarlar ve böyle de devam ederler. Onlara ben değil o, demeyi öğretmeye çalışırdım. Öyle alışmışız ki metnin içine girmeyi, kendimizi bulmaya öyle istekliyiz ki… Psikoloji kitaplarının içine girmeden okuyabilecek miydim? Her şeyin peş peşe üşüşmesini engelleyip, her birini teker teker ele alıp değerlendirebilecek miyim?

Deneyelim.

Kitabı açtım ve kapattım. Yatmaya karar verdim. Aklıma takılan bir yazı vardı dergide. Bir başka roman bir başka yazardan, bir erkek karakter. Okudum.

Yattım.

Kalktım hemen.

Günümüz romanlarını okumaya zaman ayırmalıydım. Ne kadar da geçmişte kalmışım. Herkes paramparça. Kimse kimseye dokunamıyor. Ben anlatan romanları okumayı tercih etmiyorum. Ama ben anlatıyorum. Neyse ki bu roman değil. Sadece bir günlük.

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*