BAŞIBOZUK GÜNCELER/  Ece AYHAN Yapı Kredi Yayınları

BAŞIBOZUK GÜNCELER/  Ece AYHAN Yapı Kredi Yayınları

Uzun zamandır bir yazarın günlüklerini okumamıştım. Okuduklarımı anımsayınca da ben günlükleri okumasını bilmiyormuşum, dedim. Bu kitap öyle yavaş okundu ki, şiir gibi. Anlatacak bir şey yok. Her okurda farklı bir duygu düşünce oluşacaktır. Şiir gibi desem. Zaten şairin maden ocağı bu günlükler. Dili kullanışı, cümlelerin kuruluşu ya da kurulmayışı ve noktayla son bulması.

Her bir cümlesinde ya da paragrafında, paragraflar arasında bir dizeymiş gibi boşluklar vardı ve doldurulmayı bekliyordu. Anlamak,  dili bilmekten geçiyordu. Bir roman yazılması gerekseydi… Günümüzün romanlarını düşündüm, birbirini anlamayan yalnızlığa gömülen insanlar, acı çekenler… Bugünün romanı, dün yaşananların, bugün herkesin yaşantısında yer alanlarmış meğer, demeden edemedim kendi kendime. Kendilerine bir yer edinmek istemeyen, dünya vatandaşı olan insanlar vardı.

*

“Heidegger otobüste rastladığı hocası Husserl’e selam vermiyor ya da görmezden geliyor.” s.261

Bu cümle birçok şeyi birden düşünmeme neden oluyor. Benim hep yaptığım gibi sürekli düşünce aktarımında bulunmuyor. Düşünce bende, düşünce sende. Özgür. Birikimince. Şiiri yorumlamamak da böyle bir şey.

Bu sayfada yazmak istediği romanı tasarlıyor. Evet memleketi dünya olan bir karakter. “Yani oradan oraya savrulan insanlar.”

“Foucault ne diyor? “Gemisiz toplumlarda düşler tükenmiştir.”” S.256

Ece Ayhan her zaman Sivil Şiir’den yana olduğunu yazıyor, söylüyor. Sivil ile ne anladığını da aktarıyor, dize gibi anlatısıyla. (s.254)

“Benim için de; ‘acılı’, ‘acı çeken’, ‘araştıran’, ‘ayrı’ ve ‘aykırı’ ve de ‘özgün’ diyor Behramoğlu.” s.252

Behramoğlu’nun onun için söylediklerini günlüklerden çıkarabiliyoruz.

“Evet, gazetelerin İkinci Yeni Akımı dedikleri Sivil Şiir düpedüz bir ‘sıçrama’dır.” S.236

*

“”Belki de bizim insan olarak hayatımız (geceleyin) bir ormanda sessizce yürüyen bir kaplanın kafasından geçenlerdir” (Borges mi?) ‘Geceleyin’i ben ekledim.” s.258

“Günce’me, daha doğrusu gece’me eklemişim: (Geceleri yazıyorum çünkü bunları).” S.235

“İnsanı bir yana koyarak tarihi anlamak mümkün mü?” s.219

*

Güncelerden yaptığım alıntılar benim alıntılarım. Kim bilir başkaları hangi alıntıları yapacaktır? Edebiyatın zenginliği, farklılıkların zenginliği.

Aslında bir şiirini yazacaktım. Sonra, dedim farklı olsun. Güncelerinden aldım, bir dize gibi yazdım alt alta.

Şiir tadında, öykü tadında gerekse de roman bu günceler. Bu gece bir şiirin de romanı olurmuş diye düşündüm. Yazabileceklere ne mutlu.

*

“Issızlık güzel, ama benim tüylerimi ürperten bir sözcüktür.”

“Karanlıktan bile korkuyorum.”

“Bir sandığın üzerinde oturup örgüsünü ördü.”

“Yağmur yağıyormuş dışarda. İçerde, hele denize bakarken hiç anlaşılmıyordu. (İnsan denizde ağlarsa anlaşılmaz.)”

“Tarihten geliyoruz; insanlarız; kendimizle buluşmaya gidiyoruz.”

“Hastanelerin acil servisleri, mideleri yıkandıktan sonra uykuya dalmış gençlerle doludur pazar sabahları.”

“Harf öldürür.”

“Anahtar şiirler.”

“Yer yatak, gök yorgan.”

Teşekkürler Ece Ayhan.

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*