GÜNLÜKLER -76-

 

GÜNLÜKLER -76-

25 Kasım 2018

Fosforlu Cevriye döndüğünde elimde bir başka roman vardı.

“Kahve yapmak için gitmemiş miydin?” diye sordu.

“Salona geldiğimde yoktun” dedim. “Şimdi yaparım” diyerek mutfağa geçtim.

Salona kahvelerle birlikte döndüğümde yeni okumaya başladığım romanı almış, okurken buldum onu.

“Bu kitaptaki aşk hikâyesi de güzel sanki” dedi.

“Henüz bitirmedim, senin aşkınla karşılaştıramayacağım.”

Kahvelerimizi içtik. Fincanlarımızı kapattık. Fala bakmam için sabırsızdı. Fincanı uzatıyor açmamı söylüyordu. “Fincan daha soğumamış” diyordum.

Sonunda fincanını açtım.

“Bir deniz var Cevriye. Gökyüzü alabildiğine uzanıyor…”

“Yıldızlar gökyüzünde kum gibi diyeceksin. Bu benim en çok sevdiğim cümle. O nerede?”

“Denizin ortasında bir ada görünüyor. Sanırım orada ama ada suların altında kalmış.”

“Desene hikâyeleriniz aynı.”

“Adadan uzakta kara. Karada yaşlı bir kadın var. Onu düşünüyor. Zamanında çok güzel kadınmış. Onu çok severmiş…”

“Onun annesi.”

“O senden başka kimseyi sevmemiş. Yalnız seni sevmiş.”

“Ne iş yaparmış, kimmiş?”

“Annesinin elinde kâğıtlar var. Belki de onun yazılarıdır. O bir yazar olmalı.”

“Kim olduğu ne olduğu hiç önemli değil. İnsan olması önemli.”

Falda başka bir şey çıkmadı ona dair. Cevriye eline kitabını aldı, koltuğa geçti.

*

Kahramanlar dünyaya dönseler, acaba başlarına ne gelir? Şimdiki zamanda nasıl yaşarlar? Bunu düşünsem de başarılı olamadım. Cevriye’yi elinde bir kitapla koltukta bırakabildim.

Yeni başladığım roman heyecanlandırdı. Roman okumayı daha çok sevmeye mi başladım ne? Suat Derviş’in ‘Kendine Tapan Kadın’ romanında da aşk hikâyesi var. Başka yazarların romanlarını okumaktan çok Suat Derviş’in yarattığı dünyaları merak ediyorum. Diğer kitaplarını da alacağım. Kadınları ve erkekleri nasıl anlattığı merak konusu oldu ya artık diğer kitaplarını da okumadan yapamayacağım.

‘Kara Kitap’taki Zeynep ile Fatma da gelse diyorum. Sonra diğer romanlarındaki kadınlar… Kendi aralarında neler konuşurlardı? Hatta Suat Derviş’i de almalı yanımıza. Onunla ilgili yazılan kitaplar için ne söylerdi? Ya da kahramanlarına ne söylemek isterdi?

‘Anılar, Paramparça’ kitabındaki yazarın gazetelerde yayımlanan yazılarını, onunla yapılan röportajlarını okudum. Güçlü, dik duran bir kadın. Toplumcu gerçekçilik akımında yer alır ve eserler verir.  Kendi gerçekliğinde de dik duran, mücadeleci bir kadın vardır. Verdiği mücadeledir önemli olan. Zor koşullarda da olsa yeni eserler kaleme alır.

Suat Derviş’in eserlerinde,  kendisine dair izler aramak bana ters geliyor. Çünkü yazmak bir şekilde kendinden çıkmak, uzaklaşmaktır, yoksa onlarca eser verilemez. Onun verdiği eserlerdeki karakterlerin her biri farklıdır, diyebilmem için diğer eserlerini de okumam gerekir. Şimdilik sadece okuduğum üç roman üzerine bunu düşünebilirim. Aşk konusuna yaklaşımı, kadın erkek ilişkisine bakışı da romanlarının incelenmesi üzerine değerlendirilebilir. Karakterlerinin sıradan olabilecek  insanlar olması beni çok etkiliyor. Fosforlu Cevriye’de de çok karakter var. İlişkiler de bir o kadar değişik.

Bu okumalar beni nereye ulaştıracak, merak ediyorum. Ama kesin olarak bulduğum sonuç, yazmama kararı almak.

“Olsun be güzelim. Seni tanımak güzel Fosforlum.”

Ya Suat Derviş’i tanımak?.. Gazetelerdeki yazılarını ve yapılan röportajları okuyarak tanımak istiyorum. Ama diğer kitapları da okuyacağım. Umarım hayal kırıklığı yaşatmazlar. Bir kadın olarak neler çektiklerini hayal edebilirim, başka okumalarımdan vs. Ama bir yazar olarak dik duruşu ve mücadelesi önemli benim için. Geç saatte Beyoğlu sokaklarını gezerken dikkatimi çeken bir kadın ya da erkek bana onun karakterlerini anımsamamı sağlayacak. Ben de bu kadına erkeğe yeni bir hikâye ile bakacağım. Herkesin mutlaka anlatacak hikâyesi vardır. Her gün birilerine anlatılanlar da hikâye değil midir?

Böyle böyle hikâyeler zincir zincir uzar gider. Yeni kitaplara kadar girer yeni yüzler yeni anlatılarla.

 

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*