UZAK GÜNLÜKLER   19 Eylül 2023/Salı

UZAK GÜNLÜKLER   19 Eylül 2023/Salı

Sabaha yakın ama henüz hava karanlık. Dışarıdan, yangın merdivenlerinden bir ses işitiyorsunuz. Mutfaktasınız ve balkonda merdivenlere çıkış kapısı var. Basamaklarda ayak seslerine anahtar demetinden çıkan sesler eşlik ediyor. “Kim var orada?” Sesler yükseliyor. Balkona çıkmaktan korkuyorsunuz ama başka şeylerden de korkuyorsunuz. Daha sonra yine deneyecek mi? Yatmak olanaksız. Gün ağarana ve komşularla apartman görevlisi kalkana kadar mutfaktan çıkmayı, hatta elektriği kapatmayı düşünemiyorsunuz bile. Telefon açıyorsunuz ve hoparlörü açıyorsunuz, karşı taraftaki telefonun çaldığını dışarıdan da işitebilirler. Oğlunuz geliyor. “Beni neden arıyorsun?” Dışarıda biri var, diyorsunuz. “Polis çağıracağım,” derken sesiniz yükseliyor, birilerine duyurmak için. Balkona çıkmasını istemeseniz de çıkıyor. Birisini görmeyeceğinden emin değilsiniz.

Daha önce bu daireye hırsız girmiş. Yine olabilir. Yarın deneyebilir. Kehanette bulunuyorum. Evde çalınacak bir şey olmadığı için evi dağıtacak ve eşyaları parçalayacak; kırıp dökecek. Bu da başka bir kehanet. Kediler açık balkon kapısından çıkacak ve balkondan düşecek. Kehanet. Ya çıkarsa.

Herkesin uyanmasını beklemekten başka çıkar yol yok. O çok uzağınızda değil, nefes alışını duymasanız da duyduğunuzu düşünüyorsunuz. Yangın merdivenlerinin basamaklarından inerken anahtarların sesini işitecek gibisiniz. Bir erkeğin ayak sesi…

“Naz, o benim. Onun peşini bırak!” diyor telefondaki kadın ve konuşmayı sonlandırıyor. Yanlış numara demek isterken, isim benzerliğine takılıyorsunuz. Bu şehirde kaç Naz vardır? Masalda Gerda, çocukluk arkadaşı Kay’i aramaktadır. Nerede olduğunu bilmiyor ama Karlar Kraliçesinin onu geyiklerin çektiği kızağıyla buzlar ülkesine götürdüğünü sokakta kızakla kayan çocuklardan öğreniyor. Kaç masalda Naz var? Kaç kişi Kay? Mutlu son olacak, bundan emin Naz. O herkes değil. Karşılıklı dairelerde oturuyorlar. Çatıdaki saksının yanında yan yanalar. Gül kokusu yok çünkü gül yok. Çıplak dalları gül fidanının. Kış ortası, hava soğuk ve karlı.

Mutfağın camı, ocaktaki çaydanlığın çıkardığı buhar yüzünden buğulanmış. Dışarısı karanlık. Sessizliği ayak sesleri bölüyor. Kapının önünde durmuş olmalı, anahtarlıktaki anahtarlar birbirlerine çarpıyor. Telaşlı. Kilitte anahtarın döndüğünü işitmek için bekliyor; ses yok. Gelen yok. Kay hâlâ gelmedi.

Şehrin sokaklarında dolaşıyor. Kar yağışı devam ettiği için geç ayak izleri silinmiş. Olanlar da henüz yeni geçmiş birilerine ait olmalı. Arabaların homurtuları, karda dönen tekerleklerin çıkardıkları sesler; suları sıçratıyor. Arabalar çamur içinde kalıyor.

Naz kim? Gerda mı? Belki de Beril. Kay da nerede kaldı? Sorular yola düşürüyor onu. Uzun bir yolculuk. Gerda’nın, Kay’i arayışı başlıyor.

İyilik yapan iyilik bulur. Saf Gerda. Çocuk. Masalı okuyanlar da çocuk. Gerdalar ve Kayler. Dost. İki dost.

Karşı dairede oturan komşudan telefon numarasını istemeli. Kapı ziline basmaya çekindim. Çocukları da uyanabilir. Herkesi uyandırır sabahın köründe çalan kapı zili. Mesaj atıyorum apartman görevlisine. “Beni ara mısınız? Yangın merdivenlerinde biri vardı…”

Bakıyorum, mesajım hâlâ okunmadı. İnterneti kapalı. Onu uyandırmak istemiyorum. Aşağıya kimse inmemeli. Bir şeyler olabileceği kehanetinde bulunuyorum. Bu sıradan bir hırsızlık olsa gerek. Yazdıklarım çıkıyor o yüzden başka kehanetlerde bulunmuyorum.

Martılar uçuşa geçti, çığlıkları kargaları da uyandırdı. Balkona ceviz koyma fikrinden vazgeçmemeliydim. Balık ya da kılçıkları da…

Gerda büyücünün verdiği bir geyikle Karlar Ülkesine gidiyor. Kay buz sarayında, buz salonunda yerde oturmuş bir şey yazmaya çalışırken donmuş kalmış.

Donup kalıyorum okuduklarımdan gördüklerimle. Gerda gözyaşlarıyla onun kalbindeki buz parçasını eritmek zorunda.

Gün ağardı. Balkona çıkarak merdivenlere bakıyorum. Kimse yok, çıt çıkmıyor. Karşı dairenin kapısını görüyorum, anahtar deliği yok. Öyleyse merdivenleri inmiş ve kapıyı üzerinden kilitlemiş olmalı. Kehanetlerim çıkmadı ama apartman görevlisi de uyanmadı. Ondan merdiven kapısını kontrol etmesini isteyeceğim. İşittiklerim gerçekti hem de çok uzun süre sürdü.

Gerda gözyaşlarının onun kalbindeki  buzu eriteceğini bilmiyor. Neden gözyaşı döktüğünü Naz, Nazlar biliyor olmalısınız. Ses çıkarmamam gerekiyor. Dışarıdaki sesler geceyi tekrarlatıyor. Birisiyle karşılaşmak için bakmak, aynı zamanda tanışmak demektir. Tanışmak istemiyorum. Yoldan geçen erken yolculara bakıyorum; altı otuz. Mesaj okunmamış hâlâ. Eşine mesaj atıyorum. O mesajlarına son olarak saat yirmi ikide bakmış görünüyor.

Uyumak istiyorsun ama uyuyamıyorsun. İçine korku ateşi düşmüş. Sonraki günleri kurgulamaktan kendini alamıyorsun.

Gerda ağlıyor ve ılık göz yaşları Kay’in kalbindeki Karlar Kraliçesinin büyüsü buz parçasını düşürüyor. Sonsuzluk yazıyorlar buzların üzerine ve masal da son buluyor. Birkaç masal daha son buluyor ama aynı sonla mı, bunu bilmiyoruz.

Küçük kuşlar da uyandı. Cıvıltıları neşeli olduklarını düşündürüyor olmalı ki cıvıltıları diyorum. Şakıyorlar; şarkı söylüyorlar demiyorum. Cıvıldamak sözlükte duygularını duygularımı açıklayamıyor.

Gerda ile Kay eve döndüklerinde aradan uzun yıllar geçmiş oluyor. Yine de güller açıp soluyor ve böyle devam ediyor. Açıyor soluyor; açıyor soluyor… Oysa uzun yolculuğunu anlatmadım. Başı ve sonu olduğu sanılan ama olmayan bir masal. Kay kalbinde buz parçacığı ile buzlar ülkesindeyken, Gerda’nın süren uzun yolculuğunu kim anlatacak şimdi?

Saat yediyi geçiyor. Karga balkonda, bana bakıyor. Bir ceviz alıp çıkıyorum; kaçıyor. Cevizi ağzıma atıyorum.

Yangın merdivenlerinin giriş kapısını çıkınca kilitlemiş olmalı. İşittiğim ses buydu.

Mevsimler döndü dolandı. Sonbahar geldi. Kış her zaman anımsatacak kendisini. Eğer hiç durmadan kar yağarsa şehre, ayak izleri hiç kalmaz.

Saat 07:35.

07:57 yangın merdivenlerinin kapısı kontrol edildi. Kapı kilitli ama demir bir çubuk kapının arasında kalmış. Ben aşağıya balkondan bakarken, o da bana yolun karşı kaldırımından bakıyor olabilir mi?

 

2 yorum

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*