KİTAPLI KEDİLİ GÜNLÜKLER – 26 Kasım 2023 / Pazar
Ayla’ya, Ulysses okuduğumu söyledim. “İrlanda’nın tarihi, mitolojisi hakkında ne biliyorsun? Ya Odessa hakkında?” Odessa’nın çocuklar için yazılan kitaplarını defalarca çocuklarla birlikte okudum ama bunu bile anımsamıyorum. “Nevzat Erkmen’in çevirisini sevdim. Okurken değişik duygular yaşıyorum. Şaşırtıyor çoğu zaman. Bölüm bitince aklımda bir şey kalmıyor ama sayfayı açıp okumaya başlayınca evet burayı okudum diyebiliyorum. Her bölümde farklı yazım tekniklerin kullanılması ve güzel dili okutuyor sık aralar vermek zorunda kalsam da ya da yavaş okuyabilsem de. Okurken başka şeyler düşünmüyorum, satırları ağır ağır izliyorum.”
Kısa bir dedikodu yaptım. Joyce delirium yaşıyormuş. Kızı hastanede yattığı biliniyor zaten. Samuel Beckett de Joyce’un kızına aşıkmış. Godot’yu Beklerken eseriyle ünlüdür. Bazen “Bekliyorum, hep bekliyorum,” derken düşünürken aklıma gelir ve beklenen şeyin gelmeyeceğini bildiğim halde beklemeye devam ettiğime şaşırırım. Bir insanı beklemiyorum elbette. Konuşarak, çağırarak, gel deyince gelecek bir şey değil.
Japonya’da kıtlık nedeniyle belli bir yaşa gelen yaşlılar kendilerini uçurumdan atarlarmış. Ünlü film Narayama Türküsü’nü yıllar önce izlemiştim. Coğrafyamızda böyle bir şey var mı bilmiyorum ama iftar sofrasında horoz gibi öten babaannenin ölmek istediğini bir boğaz eksilmesi için gerekli gördüğünü düşündüm. “Erken öten horozun başını keserler.” Atasözü. İshak kitabındaki öykü.
İshak öyküsünde ise modern ve rahat yaşamı getireceğini söyleyen yalancıların, pardon yabancıların, inanmayanları öldürmesi sorunu var. Ama bu öyküde yerli adam tarafından öldürülen şapkalı modern adam olur. Yüzyıllardır bu hikâyeye inanılmış ve sonra da gömmüşlerdir insanlarla birlikte ki bu insanlar yaşam dolu insanlardır. Uyum içinde yaşayanlar… İlkel kabilelere yapılanlar benzerleridir. Aşk Romanları Okuyan İhtiyar’da aktivist yazar tarafından yazılan romanda, ilkel kabileye yapılan katliamı anlatır. Aşk umuttur, birlikte yaşamadır ihtiyar için. Bu vahşetten uzaklaşmaktır okumak. Okuma aşkı da olabilir, yaşama arzusu da. Tarihte birçok olaylar savaşlar vardır. Bugün dünyaya da zarar veren aynı düzen ve düzenin insanıdır. Ağaçların ormanların yerli halk tarafından korunması ve direnişleri. Bir öykü çözümlenince ömrünü tamamlamış olur mu? Bunu Feridun Andaç’a sormak istiyorum. Bir eserin doğuş öyküsünün öyküsü olsa öykü zararlı olur mu, zedeler mi? Sonuçta her okur, eseri kendine göre yorumlamalıdır. Direnmek, umut etmek buna bağlıdır. Bir şiir okumak ve etkilenmek gibi bir şeydir iyi kitaplar. Seni alıp götüren tam olarak ne olduğunu adlandırmadığın bir yolculuk. Onu uzun süre taşırsın ve sonra çözersin. Artık sen o eski sen, bildiğin kişi değilsindir.
Rüzgâr çok şiddetli. Ayla’nın çatısı uçmaz umarım.
Reklam gibi olacak ama yazmak istedim. Birkaç yıldır, hiçbir kulüpte yer almadan yalnız yaptığım okumalarda Yapı Kredi Yayınlarından çıkan çeviri kitapları okudum. Dilimi çok sadeleştirdiğini hissediyorum. Duygusallık da biraz azaldı. Yazarken değil de okurken sadece. Öfkenin insana iyi geldiğini düşünmüyorum. Sinirli Sinan adlı okul öncesi resimli kitabı unutamıyorum. Öfke sinirlilikten daha fazlası ediyor. Bilemiyorum yani emin değilim bunda. İyi mi kötü mü? Keş adlı sokak köpeğimizin zehirlenmesine duyduğum öfke ne yaptırdı ki bana? Kendi başıma kızdım insanlara ve acısını yaşadım. İnsanlara güvenimi kaybettim. Yalnızlığı bana sevdiren, okurken ve yazarken ki yalnızlığı, çeviri anı, anlatı ve günlükler oldu. Bir ırmak gibi akıp gidiyorlardı. Her yere uğruyordu ırmağımız sel olmadan, kıyı boyunca tazecik doğa. Tam anlamıyla şiir gibi okudum birçok kitabı.
Sabahın beşi ve Ayla uyandı. Yanıma geldi. “Rüzgârdan uyandım. Defne ağacı bütün pencerelerini dövüyor. Camı kırar mı dersin?” “Bilmiyorum. Ama sanırım kırılmaz. Dört ay önce pencereye değen dallarını kestirmiştim. Uzadılar demek ki.” “Yağmur da yağıyor.” “Evet uzun zamandır yağıyor.” “İyi ki sende kalmışım.” Gülümsedim. “Süt ısıtayım mı? İyi gelir.” “Sen de içeceksin olur.” “Bu saate kadar sen ne yaptın?” “Okudum, yazdım.” “İyi.” “Yarın yazmayı düşünmüyorum. Seninle rakı içmeye gidelim.” Gülümsedi. “Harika fikir. Sana anlatmak istediklerim rakı sofrasına yakışır.”
Sütü ısıttım. Bizimkiler süt kutusunun kapağını açarken çıkan sesi duymalarıyla gelmeleri bir oldu. Onlara da azıcık süt koydum. İkisinin de yüzü beyaz damlacıklarla doldu. Çok şirindiler. Tabakları boşalınca hızla yatak odasına geçtiler.
Bir yanıt bırakın