KİTAPLI KEDİLİ GÜNLÜKLER  – 25 Kasım 2023 / Cumartesi

KİTAPLI KEDİLİ GÜNLÜKLER  – 25 Kasım 2023 / Cumartesi

Ayla’yı bu gece yazmayacağım. Sadece salona yaptığım yağında benim çiçekli pijamalarım ve kucağında bir kitapla uyuya kaldığını yazayım. Salondan ışıkları söndürüp çıktım. Güzel uyuyordu.

Bitiremediğim roman Körleşme. Feridun Andaç’ın, çevrimiçi buluşmada, söyleşisini dinledim. Elias Canetti’nin Kitle ve İktidar kitabını uzun yıllar önce bazı bölümlerini çevirip çevirip okumuştum. Okurken okur yolculuğum çok farklıydı. Toplumsal yaşamları anımsattı. Metaforları çözümlemeye çalıştım. Bireysel bir yolculuk olmadı.

Benim Rüyalarım Hep Çıkar öykü kitabının on iki öyküsünden ikisi kaldı okunacak. Bireysel ya da yakın çevreden bir anımsamada çok coğrafyamızda yaşanmış mıdır, yakın da olsa, diye düşündüm. Dramatize Susmak Zamanı çok duygusaldı. Köpek Rambo’nun hazin ölümü ve çocuğun acısı beni çok öfkelendirdi. Hayvanların canlı yerine konulmaması ve bir veteriner olarak yaşanmış bazı olayları anımsattı. Yeniçerinin Hezeyanı öyküsü kısaca anlatabilirim ama anlatım dilinin kıvraklığı ve dili okumaya daha uygun. Bu kadar kısa bir olayın öyküleştirilmesi dilinin gücüyle güzelleşiyor. Yine de içime bir sızı kalıyor, çaresizlik acaba öğrenilmiş çaresizlik mi?

Yarım Kalp son cümleleriyle mutlu sonla bitiyor. Bunun kulübümüzde nasıl değerlendirileceğini merak ediyorum. Okur yolculuğum bireysel olmadı. Farklı bir kültür olduğu için belki de. Anlatım da çok farklı. Belki karakterin ressam olması (isim verilmemiş ben anlatıcı ressama) sanatçı olmasıyla bir ortaklık düşünebilirim, dedim. Yazmak mı yaşamak mı? İkisi birlikte olanaklı elbette. Gelecekte olmak istediğiniz kişi olamaz, yapmak istediklerinizi yapamaz olduysanız duygularınız ne olurdu? Kendime sorduğum sorular bunlar, bireysel. Hırs yapan yanınızı törpülemek gerekli, diye düşünüyorum. Bir şeyler başarmak çok okumak, eleştirmenler tarafından değerlendirilmek demek değil ki. Elbette bunu ister sanatçı ama olmak zorunda da değil. Herkesin yazmasını isterken farkındalık yaratması için istiyorum. Zaten günümüzde ödül almamış romanlar daha değerli benim gözümde; henüz okurlarına ulaşmamış, reklam yapılmamış, sisteme ters düşmüş ya da okurlarının yeni duruşa hazır olmayışından ulaşamamış… Yarım Kalp şimdiki düşüncelerimi dikkate alırsam, toplumsal bir sorunu inceliyor. Sorular sorduruyor. İyi ki yazma arzusu olan hırsa kapılmamış yazarlar var. Sait Faik dememiş miydi? Yazmak da neydi ona göre hırs etmek değil de neydi? Sanırım Haritada Bir Nokta öyküsünde geçiyordu.

Yarım Kalp kitabının çevrimiçi buluşmayla yapılacak sohbeti çok ilginç olacak sanırım. Katılmak isteyen Bizim Çağ Edebiyat sitesinden katılım için kayıt yaptırabilir. Kitabı okumasanız da değerlendirilmesini dinlemek zevkli olacağından eminim. Daha sonra okuyabilirsiniz.

Benim favorim İlkbahar. Ali Smith romanı. Çok başlardayım ve kendi okumam, ama beklentim çok yüksek. Bakalım ben anlamaya hazır mıyım?

Ve vazgeçemediğim, etrafında dönüp dolandığım, bütün eserlerini bir oturuşta okuyup başka kitaplara dokunmadan ama, bir şeyler yazabilmek. İshak öykü kitabını belki bir gün bir kulüpte okunuruz. İshak öyküsü favori öyküm. Belki sadece onu çözdüğümden. Şimdi anlıyorum da bu kitaptaki öyküler de bana bireysel yolculuğa çıkarmamıştı. Toplumsal bir dönüşüm, yaşadığım coğrafya tanıdık bildik ve anımsamalar… Bildiğim kadarıyla yani. İshak. Onat Kutlar.

Bugün Feridun Andaç hocamıza bireysel okur yolculuğum hakkında soru sormak istemiştim ama belki sonra. Günümüz öykücülüğü nereye gidiyor? Bilindik çizildik patikalardan mı geçiyorum?  Hocamızın Kuru Otlar Üstüne filmi üzerinde söyleşi oldu bu akşam. Katılmakta geciktim ama internette onun film üzerine değerlendirmelerini okudum. Filmi izlemedim henüz.

Siz Ayla’nın benimle dalga geçmesine bakmayın. O sadece insanların canını okumuyor. İyi bir okurdur üstelik boş zamanlarında çalışır, asıl işi okumaktır. Bu arada onun yanında kendimi tutuk hissediyorum. Ben böyleyim ve halim onu çıldırtıyor. Gülüyorum elbette. “Şaka gibisin,” diyor bana.

Birkaç alıntı yapmıştım okumalarımdan ama internet üzerinden okumalarımdan.

“Seni kitap okuyan insanlarla tanıştıracağım. Hayat, ancak böyle insanlarla bir araya geliyorsan yaşanmaya değer.”     “Jack London.

Elbette hocamdan da anladığım onun söylediği sözün biraz değiştirilmişi de şöyle. Dönüştürmedikten sonra bir anlamı yok okumanın.

Şunu da Yarım Kalp için ayırdığım sayfaya not almışım. “Ya gerçekten de yaşamam gerektiği gibi yaşamadıysam, bilinçli seçtiğim yaşamım yanlışsa?” Lev Tolstoy (1828-1910 yılları arasında yaşamış ve yıllar öncesinden ışık tutmuş büyük yazar. Zaten bu nedenle büyükler, bugüne kadar aramızdalar, bizimle yaşıyorlar.

Bugün önemli bir gündü. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü. Dostlarım İnadıma Kadınım Kadınsın Kadınız adlı kitapları ile söyleşi ve imza günleri vardı. İzmir Selçuk’ta.

Kediler mutfak kapısına vuruyor. Acıkmış olmalılar.

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*