GÜNLÜKLER -53-

GÜNLÜKLER -53-

12 Ağustos 2018

Kendi tarihimizi yazacak olan yine biz- kendimiz. Bireyin geçmişini, dünyada yaşananlar etkilemiş ve birey  tarafından –adım ona- bir gerçeklik yaratılmıştır. Bireyin hayatı, onu çevreleyen mekandan ve diğer bireylerden de etkilenmiş. Kısacası olaylar, bireyde duygu ve düşüncesinde yansımasını bulmuştur.  Bunu  yorumlama, her anımsayışta değişim gösterir. Çünkü şimdiki zaman sürekli değişim göstermekte. Bu değişim sistemin değişiminden kaynaklı oluyor.  Ayrıca her anımsayışta, daha önce anımsanmayanlar da anımsanıyor.

Yine bir kadın öldürüldü. Kadın ezilendi, belki de karşı durmak kendini savunmak istediği için öldürüldü. Hiçbir olay sözlerin dışında gelişmez. Olay dil ile iletişimle başlar. İletişimde kullanılan dil, ötekinin gerçekliğini algılamaz ve yarattığı gerçeklik dünya ülke gerçekliği olarak yapılan anlatılarda gizlidir. Kadının kendi gerçekliğini savunması, erkeğin bildiğinin dışında olduğu için -birey ve öznellik içerir- reddeder ve şiddet olayı yaşanır. Kadın dayanışmasındaki kadınlar bütün bu etkilerin farkındadır ve kadınlara dayatılan gerçekliklerin kendi tarihlerinin dışında farklı bir gerçeklik olduğunun bilincindedir. Kadının siyaset toplumsal ve geleneksel yapı kıskacında kalışının farkındadır ve bunu anlatmaya çalışırlar. Bu arada, erkeğin de koşullarını, onun insan oluşunun farkındadır. Öteki olarak onu, birlikte yaşadıkları toplum içinde anlamaya çalışırlar. Ama bu erkeğin şiddetini affetmek değildir, hukuk olduğuna göre adalet isterler.

Bir adam, uçan fotoğraf makinesiyle sevgilisine yaptığı evlenme teklifini kayda alır, bunu tarihi olarak belgelemek ister. Yıllar sonra bu romantik olayı yorumlamaları iki taraf için de değişecektir. Bugünden bakılırsa yaşanan gerçeklik içinde hâlâ romantizm vardır. Bütün zor koşullara rağmen sürmektedir. Bunu yapabilmesi için gereken ekonomiye sahiptir. İki bireyin de bu olayı, dolaylı olarak bugün yaşananlara örnek oluşturur. Bir yerde mutlu olmaya çalışanlar vardır.

Tarih yazıcıları, yaşadıklarını değil toplumun gerçekliğini yazmaya çalışır, kendi kurgular, hayal eder. Ben başkalarının tarihini, kendi gerçekliklerini öğrenmek için bireylerin günlüklerini okumayı, kendi yaşamlarını anlatan kitapları okumayı tercih ediyorum. Onların tarihinin başkaları tarafından anlatımı yeterli gelmiyor bana. Günlükler ortadan kalktığında ya da bireyin kendi şimdisinin üzerinden geçmişini anlatımından vazgeçtiğinde başka anlatılar ışığında yorumlamak zorunda kalacağız.

Bir kadın arkadaşım, geçmişiyle ilgili yazmak istediği anıları olduğunu söylemişti ama yazmaya başlamamıştı. Aslında bir değil birçok kadın arkadaşım bunu istiyordu. Bizim kuşaktan önceki kadınlar da bunu istemişti. Ama ne yazık ki kendimizin ve ortaklığımız olan kendi tarihimizi yazmıyoruz, bizimle gömülüyor ve bizden sonraki kuşaklar da aynı şeyleri yaşamayı sürdürüyorlar.

Bugün ulaştığımız özel tarih anlatımı çok sınırlı. Birçoğumuz buna ulaşamadığımız gibi bizim dışımızda kaldığı düşüncesiyle takip etmiyoruz. Dergiler, gazeteler de var bu arada. Bireylerin dayanışmayla verdikleri mücadeleyi yakından izlemek, görmek, onları anlamamıza yardımcı olduğu kanısındayım. Başka hayatlar, bizim de hayatımızı etkiliyorsa… Etkileşimde bulunmak anlamayı sağlar mı? Bizi motive eder mi? Beni motive ettiği doğru. Feminist yaklaşımlı yazılar yazmak için yoğun çaba gösteriyorum. Bu bir tercih meselesi ama beni yine bu anlamda besleyen tanıdığım kadınlar ve yayımlanan dergiler, kitaplar. Benim ne yaptığım ne yapmadığım etkileşimde bulunduğum her şeyle ilintili. Siyaset de, haberler de, diziler de –izlemesem de bir şekilde duyuyor, okuyorum- benim düşüncelerimi etkiliyor. Ama fark ettim ki düşünmekle olmuyor. Eylem de önemli. Herkes en doğrusunu biliyor bunu açıklıyor, ama eylemlerde bunu görmüyoruz.

Şimdinin, bugünün ışığında yani bilgisi içinde, geçmişi  yeniden yazıyorum kafamda.  Kendi tarihimiz böyle yazılıyor olmalı. Hiçbir zaman başkalarından bağımsız olmadı.  Görmediğimiz kişiler kadar yolda gördüğümüz sadece gördüğümüz bir varlık bile etkileyebiliyor bizi. Aldığımız kararlarda rolü oluyor. Yazmaya çalışsak bütün bunları, sanırım olanaksız, yine gerçeği yazamayacağız. Hepimiz kendimizi, yaşadığımız toplumun geçmişiyle ele alarak gelecek yaratmak, şimdide gelecek yaratma mücadelesini veriyoruz. Bir tarih yazımıdır almış gitmiş, bu nedenle biz de etkileniyor ve yazmak istiyoruz. Belki bu da bir başkaldırıdır. Neden olmasın?

Kadın dayanışmasında olan kadınları izledikçe nasıl insan olunacağını öğreniyorum, farkında oluyorum. İyi ve kötüyü ayırt ediyorum. Kötü olayları yazmayacağım, çünkü yeterince yazılıyor, paylaşılıyor. Onları yok sayıyor ve eğitimlerinden çok doğru yönetilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Eğitim üzerine okuduklarımdan çıkardığım ve Makarenko’nun kurduğu okuldan anladığım kadarıyla eğitim şart ama uzun bir zaman dilimine gereksinme var. Bu durumda şimdi yapılması gereken, olumsuzluklar ve şiddet için adaletin işlerliği gerektiği.  Herkesin olumsuz açıklamaları, olumsuzlukları paylaşması beni şaşırtmıyor. Çünkü ben yaşadım ve gördüm.  Yapılacak ne var? Çatlak Zemin’in facebook sayfasına  yeniden baktığımda bir şey fark ettim. Mücadeleyi paylaşıyorlar ve paylaştıkça çoğaldıklarından eminim. En azından benim olumlu, umutlu bakmamı sağlıyorlar. Ben de kendimce mücadele veriyorum işte. Önce kadın olarak varım.

Feminist yaklaşım, kadının da birey olarak kabul edilmesidir. Bunun yanlış anlaşılması bireylerin, kadınların birey olmak isteklerini kabul etmemesinden kaynaklandığına inanıyorum. Kadın olsun, erkek olsun bunu yanlış anlıyorsa yapılacak bir şey yok. Kadınların eserlerini kadınlar okuyor diyebilir miyiz? Erkekler?.. Önce kendimizi, birbirimizi bile değil, kadın olarak kendimizi tanımamız, ne istediğimizi söyleyebilmemiz gerekiyor. Ne istediğimizi, ne istemediklerimizden arınmadığımız sürece sanırım bilemeyeceğiz. Sürekli verici durumda kalmak yoruyor insanı. Almanın da ne anlama geldiğini bilemiyor muyuz ne. Verdiğimizi alsak yeterli aslında. Sahi biz ne veriyoruz onlara? Destek, gereksinme… Ya bize destek ve gereksinme çok mu görülüyor?  İş yerinde, evde, çocukların gereksinimlerinde destek… Çalışma saatlerinde kafaca rahat olmak… İş yerinde, akşama pişirilecek yemek kadar, iş çıkışında yapılacak alışveriş listesi düşünmemek, yetiştirilmesi gereken ev işlerini de düşünmemek istiyorum.  İş bölümü yapabilen ailelere ne mutlu.

Biz kadınlara değer veririz. Böyle deniyor. Sonra da ne oluyorsa olup değerden düşüyor kadınlar. Çünkü yeterince  hizmet etmiyor. Hizmet eşittir kadın. Sürekli artan isteklerin karşılanması.

Yollarımız ayrılıyor bu durumda. Her dönem var olan kutbun karşısında diğer kutup yer alır. Var olan kutuplaşma arttıkça yani kazanılmış haklar kaldırıldıkça diğer kutup da kendi varlığını kabul ettirmek için yerini alır ve mücadele eder. İyi ki var kadın dayanışması. Kadınlar özgürleştikçe erkekler de özgürleşiyor. Kadınların özgür oluşundan, bir şekilde yararlanan erkekler de vardır sanırım. Bunun için öncelikle ekonomik özgürlük gerekiyor.

Bunları herkes biliyor. Olsun bir de ben ifade etmeye çalışmış olayım.

Kadınların özgürlük alanlarından yararlanıp kendi özgürlüklerini yaşayan erkekler var hep de olacaktır. Eşlerine tanımadıkları özgürlük alanını, başka kadınlar için normal karşılandıkları gibi kadının özgürlük anlayışı çerçevesinde de kendilerini gerçekleştirebildiklerini biliyorum. Şimdi gel de aynı mücadeleyi verdiğimizi düşüneyim. İnanırsam.  Aslında bütün yazısı bu son paragraf için yazmaya çalışmışım.

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*