ÖYKÜHER YERDE AYNI ZAMANDA

HER YERDE AYNI ZAMANDA

Trenin rayların üzerinde çıkardığı sesle uyandı. Gece yarısı. Gece lambasıyla oda loş ışığa gömülmüş. Babası dışında herkes yatağında. Treni, bir işaretiyle durduran o. Hareket etmesi için de daire şeklindeki metal levhanın yeşil kısmını makinistin göreceği şekilde kaldıracak. Bu saatlerde trenler yük vagonları da taşır.  Yolcular kompartımanlarında uyuyor.  Uyandıklarında, çıkınlarından çıkardıkları genellikle haşlanmış patatesle yumurta yerler. Bu saatlerde istasyon kebapçısı kapalı olur.  Tuvalete gitmesi gerekiyor. Sessizce yatağından kalkıyor. Yatak odasına bakıyor. Annesi uyuyor. Pencereden dışarı bakıyor. Kompartımanların cılız ışığını, lokomotifi görüyor. Trenin çıkardığı dumanlar karanlıkta hayalet gibi gökyüzüne uzanıyor. Tuvalete gidiyor. Döndüğünde trenin düdüğünün ardından çıkardığı homurtularına eşlik eden tekerlek seslerini dinliyor. Yatıyor. Tren uzaklaşıyor.

*

Işık loş da olsa, karşısında oturan kadının gözlerinin kapalı olduğunu görebiliyor. Yanında oturan adam da uyuyor olmalı. Başını pencereye dayamış. Kardeşi annesinin koluna başını yaslamış. İkisi de uyuyor. İçeride beş kişiler. Tren durmuş, istasyonda olmalılar. Dışarısı karanlık. İstasyon dairesinin ışıkları yanıyor. Trenin düdük çalmasıyla birlikte  hareket etmesi bir oluyor. İstasyon lojmanlarından pencerelerinin birinde perde aralanmış, bir çocuk dışarıya bakıyor. Tren gidiyor. Kompartıman kapısının önünde kondüktör dikiliyor, camdan içeriye bakıyor. Sonra uzaklaşıyor.   Tekerleklerin sesleri ona ninni gibi geliyor. Bir sağa bir sola sallanıyor trenin hareketleriyle. Başını annesinin dizine koyuyor. İstasyonu geçtikten sonra dışarısı zifiri karanlığa gömülüyor.

*

**Sesler uzaklaşırken uykuya yenik düşüyor.

*

Perondan aşağıya iniyor. Kollarını iki yana açıp dengesini korumaya çalışarak rayların üzerinde yürüyor. Bir adım, iki adım… Beşinci adımında ayağı raydan düşüyor. Tekrar… Bir, iki ve üç. Düştü. Yolcular banklarda oturduğu sürece tren gelmeyecek demek. İstasyon dairesinden de hareket memuru çıkmadıysa tren gelmeyecek demek. Rayların üzerindeki oyununa devam ediyor. Bir, iki. Düşüyor. Daireden lacivert takımlı, kırmızı şapkalı bir adam elindeki işaret bayrağıyla çıkıyor. Peronun ucuna geliyor. Ona kızıyor, kaç defa söylemiş perondan aşağıya inmesinin yasak olduğunu.  Babasının sözünü dinleyip perona çıkıyor. Hareket memurunu dışarıda gören yolcular, oturdukları yerden kalkıp peronun ucuna kadar geliyor, trenin geleceği yöne eğilip bakıyorlar. İleride bir duman yükseliyor, kara trenin dumanı. Kebapçı dört tekerlekli arabasını itiyor. Çöp şişleri ateşe vermiş, etrafa kömür dumanı ve et kokusu yayılıyor. Yolculara ekmek arası kebap ve ayran satacak.

*

Sabahın ilk ışıklarında uyanmadı. Uyanması için güneşin yükselmesi ve pencereden içeri girip gözünü alması gerekti. İstasyondalar. Kardeşi uyuyor hâlâ. Annesi uyanmış. Uyanmamaları için hiç hareket etmemiş. Biraz kıpırdayınca kardeşi de uyanıyor. Tuvalete gitmek istediğini söyleyince annesi kalkıyor, kardeşine “Tuvaletin geldi mi?” diye soruyor. Başını sallayıp gözlerini kapatıyor. “Ablanı götüreyim önce,” diyor. “Gelince de seni götürürüm.” Başını sallıyor. Onlar kalkınca uzanıyor, üç kişilik meşin koltuğa. Tuvalete gidiyorlar. Annesiyle birlikte giriyor içeri. Kocaman delikten aşağıya bakınca rayların arasındaki taşları görebiliyor. Aşağıya düşmekten korkuyor. Annesinin kolunu tutuyor. Kompartmana dönüyorlar, kardeşi annesiyle birlikte gidiyor. Pencereden dışarıya bakıyor.

*

Pencereden dışarı bakıyor. Yükselen güneş onun yüzüne geliyor. Tren istasyonda. Asker sevkiyatı var. Vagonların pencerelerinden sarkan haki giysili delikanlıları görüyor. Kalabalıklar. Gürültücüler. Bazıları peronda yürüyor. Çok kalabalık olmasına rağmen kebapçı iyi iş çıkaramıyor. Pişmiş çöp şişlerin çoğu ızgaranın yanında duruyor.  Kondüktör düdüğünü öttürünce herkes trene biniyor. Babası peronun boşalmasını bekliyor; en son binen kondüktör, kapı merdivenlerinden eğilip düdüğünü çalıp elini kaldırarak  harekete hazır olduklarını işaret ediyor. Babası bayrağın yeşil olan yanını kaldırıyor. Pencereden sarkan askerlerden bazıları birbirlerine onu gösteriyor, el sallıyorlar. O da onlara karşılık veriyor. Bir anda peron ıssızlaşıyor. Sesler kesiliyor. Üzerine bir pantolon bir tişört geçirip, küçük topunu da alıp, sokak kapısından çıkıp kendisini peronda buluyor. İstasyon dairesinin küçük penceresinin karşısında bulunan büyük kantarın üzerine çıkıp topunu zıplatıyor. Babasına bakıyor, onu gördüğünden emin, kızıncaya kadar burada oynayabilir. Sonunda dışarı çıkıp kızıyor. O da bekleme salonuna giriyor. İçeride bir kadın dizinde çıkınını açmış, patates ve yumurta yiyor. Ona da patates uzatıyor. “Cık,” diyor.

*

“Acıktınız mı?” diye soruyor annesi. Başlarını sallıyorlar uykulu. Ekmek arası köftelerini iştahla yiyorlar. Çok lezzetli.

*

Trenden iniyor, koşarak babasının yanına gidiyor, ona kocaman sarılıyor. Kucağına alıyor onu babası.

*

Bekleme salonunun daireye açılan kapısı açılıyor. Babası…

*

**Birlikteler.

**Topu perondan aşağıya düşüyor.

 

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*