GÜNLÜKLER -99-
2 Ocak 2019
Havanın soğuması. Güneşsiz gündüzler. Yapraklarını dökmüş ağaçlar.
Gürültü hiç bitmiyor, bitse otobandaki gürültü geceyi bölüyor. Uğultu.
Karanlık.
Kar yağışı yakın. Kalın örtüsü kentin. Kaldırsan çamur. Olur. Olacak.
Bu gece yüklemleri çekemiyorum. Ne kendime, ne kedime…
Ne kadar da basit kalıyor günlük düşünceler. Boğuyor.
Okumadan yazmak olmuyor. Okuyorum ama roman değil elimdeki. Romanın yerini hiçbiri dolduramayacak gibi.
Kütüphaneye giriyorum. Böyle bir kütüphanem olduğu için şanslıyım. İstediğim kitabı elimin altında bulabiliyorum. Seç bu gece bir tane. Roman okumadan olmuyor artık.
Bu gece Suat Derviş’e dönüyorum. Ankara Mahpusu. Yazarın okunacaklar listesinde başka kitapları da var.
Bir başka kitap daha seçiyorum.
*
Yarın Kadıköy’e gitmeli. Kahve, çay derken dergiler, kitaplar… Başka?.. Ellerine cebine koymalı, yürümeli sahil boyu. Yürümek düşünmektir.
*
Dedi ki, kapalı bir fanusta yaşamak istiyorum. Oysa henüz genç bir kadın. Üzüldüm. Belki de kendime benzettim. Ama ona üzüldüm. Kendim değil. Kâğıttan ev benimkisi, bir alevle kül olacak şekilde.
Ne yapmalı? Bunu düşünüyor olabilirim yani düşünmeye çalışıyor olmalıyım ama sonuç yok. Bilinmezlik. Çözüm bulabilmek için bilinir olması gerekir. Günlük yaşam böyle, karşına çıktıkça çözmeye mecbur kalıyorsun.
Ne uzun bir gece. Beklemek.
Zihnin bulanık oluşu. Daldan dala atlamalar. Gözlerinin önünden geçen geçmişin kareleri. Durup izlemek.
Durduramamak zihnin akışını.
Yazmak.
*
Okumak.
Üç gün oldu yazmayalı. Yeni yılın başlangıcı böyle mi olmalıydı? Üç gündür, Eleştirinin Eleştirisi kitabı elimde. Zor okunuyor olması mazeret olmamalı. Eleştirimi eleştirilerim üzerinden mi yapıyorum ne?
*
İnsanın gerçekliği düşündüğü şeydir. Ama yalnızca kendi gerçekliğinden emin olabilir. Bir an gerçek gibi görünür, sonra bir başka gerçekle karşılaşılır. Öyle çok kurgu var ki, aslında gerçeğin ne olduğu kesin değil.
Düşüncelerim okuduklarımdan sonra olması gerektiği şekilde oldu. Gerçek. Onu yalnızca ben belirleyebilirim. ‘Ben’ de başka karşılaşmalar sonucunda benim düşündüklerimdir. Zihnimden geçenlerle yeni bir yol çizilmekte. Bunu da gecenin dinlendirişinin ardından karşılaşmalarım belirleyecek.
Anılar ve geçmiş her zaman yanıltıcıdır. Bu gece de sabaha uyandı ve gerçeklik değişti.
Yazı değişim için kendini zorluyor. Yavaş yavaş alışacak elbette yeni ve başka gerçeklere.
Neden yazdığımı yeniden düşündüm. Son birkaç günde yazmamış olmam bazı şeyleri anlamamı sağladı. Yaşamak için yazmak. Yaşamak için okumak. Bazen yaptığın iş ön plana çıkar ya. Ev içinde olsun, dışarıda olsun. Nedenini sormadan yaparsın. Kaptırırsın kendini. Bazen gezip görmeyi tercih edersin ya da bir hobin olur. Öyle bir şey işte benimkisi.
Bir dergiye yazı gönderdim. Beğenildi ama burada yayımladığım için geri döndü. Bir başka dergiye yazabileceğim söylendi. Kitap tanıtımı yapabilecektim. Ama istemedim. Bu sayfada yazmayı seviyorum. En azından şimdiki düşüncem bu. İleride değişir belki de. Bilemiyorum. Hiçbir şeyden emin olamadığım gibi.
Yeni yılın ilk yazısı biraz karışık oldu. Değişimi zorlamaktan kaynaklanıyor.
Yazmak nedir ki? Roman olsun, anlatı olsun ya da başka bir ad verilsin. Sonuçta hepsi kurgu. Düşünce boyutu. Zihnin oyunu. Kedinin pencere önüne gitmesinin gerçek nedenini bilemeyeceğim gibi onun da bununla ilgili düşünmeyeceği gerçeğini kabul etmeli. O sadece gidiyor ve oturuyor, dışarıyı izliyor.
Yukaya bakıyorum. Onu görüyorum ve onun adını verdiğim kitabımı düşünüyorum. Zamansız düşünce. Çiçeğini, onu eve ilk getirdiğim günü, aradan geçen yılları, suladığım birkaç günü… Hiç de kronolojik değil anımsamalarım. Daldan dala diyorum ama değil. Salınım diyorum ama bu da değil. Bu bir sıçrama. Geleceğe yapılamayan sıçramalar ister istemez şimdide baskı basınç zorlama karamsarlık yapıyor. Ben de sadece yarını düşünüyorum.
Kadıköy. Kahve. Kaçınılmaz bir yürüyüş.
Bitti.
Bir yanıt bırakın