GÜNLÜKLER -80-

GÜNLÜKLER -80-

4 Aralık 2018

*Yağmur var dışarıda. (Bu benim her zaman kullandığım sözdizimi. Benim her zaman kullandığım sözdizimi bu. Belki biraz şiirseldir, kulağıma böyle geliyor. Cümlenin devamı da gelecek gibi.)

*Yağmur  dışarıda. (İçerisi sıcak olmalı, sanırım. Dam akmıyor.)

*Dışarıda yağmur var. (İçeriye yağmur girmiyor olmalı. Belki de birisi evden çıkmak üzere ve üzerine bir şeyler giymesini ima ediyor.)

*Yağmur var. (Bu cümleyi sanırım hüzünlü olduğumda kullanırdım. Belki de bir sorunun yanıtı. Cümleden sonra bir başka cümle gelmeyecek sanırım.)

*Yağmur. (Ece Ayhan sanırım böyle yazardı günlüğüne.)

*

Yağmur. Gece. Kedi uyuyor. Kahvemi yudumluyorum. (Oh ne keyif ama.)

Sabah beş. Kuş susmak bilmedi. Islanmış olabilir. Yağmur. Uykusundan uyanmış.

*

Dil, Şu Büyülü Düzen… Prof. Dr. Doğan Aksan. Okumaya başlarken ne bulacağımı bilmiyordum. Çok yavaş okuyordum. Ne öğreneceğimi, bana neler katacağını kestiremiyordum. Sayfalar ilerledikçe ve beraberinde Ece Ayhan’ın Başıbozuk Günceler’ini okudukça anlamaya başladım.

Dil, Şu Büyülü Düzen kitabını öğretmenim tavsiye etmişti. Sözdizimleriyle oynamayı seviyordum. Öğretmenlikten kazandığım vurgulama şekillerini biliyordum, farklı anlamların olduğunu… Yazarken de okur gibi yazıyordum. İç sesimle vurgulamadan yazmıyordum. Sonra…

Yıllar önce bir dergiye öykü göndermiştim, ama yayımlanmamıştı. Yazar öyküyü sert bulmuştu, öfke… Bunu anlamamıştım. Ben gayet duygusal yazdığımı düşünüyordum. Gecekonduda yaşayan emekçi bir kadın. Belki de gündüzkondu, çünkü kurulduğu yıllar öncede çok uzaktı merkezden. Kabul edilebilir yıllarda, toprağın herkes için altın olduğu yıllarda.

Ece Ayhan’ın günlüklerinin okumaları da çok yavaş ilerliyor. Anladım ki şiirlerinin yurdu, maden ocağı bu tümce kuruluşları, tümce olamayışları, sözdizimleri. Diyaloglar da kendi sözdizimlerine uyumlu. Cümlelerin altını çize çize okuyorum. Belki konuşma dili böyle değildi.

“Zaman renkli bir adam: insan.”

“Ölüm ve aşkla birlikte bir yürüyüş; birlikte deniz kıyısı boyunca yapılan. Bir aşağı, bir yukarı.

Ölü mevsimin ilk müşterisi.”

“Çocuklara selam gönderiyorum, ki bu mektup taşıyamaz, söyle onlara.

Sevginiz katsayısıyla çarpın selamları.”

“İnsan önündeki ve ardındaki yılları kutluyor.”

“Hayat bu kadar zor mu? Bu kadar çaba, hesap kitap.”

“Bir kumru ötüp duruyor, bahçeden bahçeden.”

“Yeryüzünde duran zaman, insan zamanı yani.”

“Kadın yağıyor! bu eve.”

*

İnsanın yurdu diliymiş. Kısa cümleler kuruluyor ama oldukça zengin. Birkaç sözcükle anlatmak anlaşılır  mı kıldığı için mi kullanılır?

Günlükleri okurken, o kadar eksiltmiş olmasına rağmen zihnim tamamlıyor bırakılan boşlukları.

Ben öğrenemeyeceğim. Şu kurduğum cümleler… Kitaplarla öğrenmeye çalıştım ama öğrenilecek adres dilbilimiymiş.

*

Ece Ayhan’ın günlüklerini okumaya ara verdim. Şiiri anlamak için dili ustaca kullanmayı da bilmek gerekirmiş.

Yeni bir oyun buldum.

*

Neden insanların öfkelerini yenemediklerini anladım. Vurgu sorunu olmalı. ÖFkelenMEyeceğim. Bu vurgu bile öfke belirtisi. Geçmez ki. Öfke nasıl anlatılmalı peki? Yok ben yapamayacağım. Çok çalışmam gerek. Bunu başkalarından da beklemek bilmem ki… İlkokul yıllarında öğrenmeli çocuklar. Onlarla oyun oynardım. Şimdi kendim yazıp kendim oynuyorum.

Ya hayvanlar… Ne söylersem söyleyeyim, vurgu değişmediği sürece aynı şeyi tekrar tekrar söylediğimi sanıyorlar.

Edebiyat eserlerinde neden durgun olduğumu anladım. Öyle anlatıyor ki, söylediklerini anlamaya çalışıyorum, ben sözlerini  kesmeden dinliyorum. İstediği gibi oluyor.

Kadıköy’e üç hafta sonra inecektim ya. Henüz bir haftası geçti. En yumuşak anlatım için nasıl dizmeliyim?

(Kitapları bitirmeden inmeyeceğim. Bitirmeden kitapları inmeyeceğim. İnmeyeceğim kitapları bitirmeden.)

Bilemedim.

*

D.Aksan’ın kitabını okuduktan sonra Tahsin Yücel’i anlayarak okuyabilir miyim?

Sıfır Noktasındaki Kadın’ı Firdevs’i düşünüyorum. Okurken gerçekleri sindirememiştim. Sözdizimleri nasıldı, dikkat etmemişim.

Çeviri kitaplarda sanırım sözdizimleri çok doğal. Vurgular yumuşak. Cümleler… Bunda çevirmenlerin rolü de büyük olmalı. İki dile hakim olmak kolay olmasa gerek. Yani çeviri kitapların tercih edilme nedeni olabilir mi?

Bitti. Bugünlük.

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*