GÜNLÜKLER -73-

GÜNLÜKLER -73-

18 Kasım 2018

Her şey büyük bir hızla değişiyor.  Kendime sormadan edemiyorum, değişen ben miyim yoksa dünya mı? Ben mi arkadaşlarım mı? Bu dünya mı yoksa kitapların dünyası mı?

Gençleri düşünüyorum. Başlangıç noktaları bugün oluyor. Geçmiş yok, miras yok. Sadece deneyimler var. Fakat kazanılmış-kazandırılmış davranışlar nasıl değişecek? Kalıplar nasıl yıkılacak?

Manguel’in bir kitabını okumak istiyorum. Bütün kitapları bir yana bırakmak. Dingin bir anlatım, başka dünyaların açtığı kapıların önünde durup bakmak uzaktan. Yüzyıllar içinde değişen anlatılar.

Gençler diyordum ya araya kendi gençliğim girdi de, sonra yoruldum Manguel’in kitaplarını düşündüm. Geçmiş yok, miras yok. Şimdi var. Mücadele. Değişim.  Dünya durmayacağına göre durması gereken sanırım o değil. Okuyarak, bir başka dünya yaşamlarını izlemek de yorucuymuş. Anlatılar…

Anlatılanlardan aklımda kalan kadınlar üzerine. Yoksa zihnim mi böyle algılıyor ya da okumak için seçtiklerim mi bunlar? Demek ki biraz daha dikkatli olmam gerekiyor. Okuduklarımı düşünüyorum. Aklıma iki roman geliyor. Neyse ki okumuşum diye düşünüyorum, okumuşum ve kendisini hatırlatıyor. Uzun zaman önce okuduklarım da var. Evet, son zamanlarda okumak için seçtiklerim beni yanıltıyor. Kadın yazarlar ve kadın karakterler yaratan erkek yazarlar. Sanki kadın karakterler ikisinin anlatısı arasında kalmış. Gerçek yaşamda olduğu gibi.

Kadınlarla ilgili teorik kitapları uzun yıllar önce okumaya başlamış ve sonra da buna gereksinimim olmadığını düşünmüştüm. Ben kadın olmaktan önce insandım ve önce insan gibi yaşayacaktım. Erkekler de insan gibi yaşamak için mücadele vermiyorlar  mıydı?

*

“Senin aldığın maaş kadar almak istiyorum.”

“Ama ben erkeğim.”

Benim için ilk mücadele işte başlamıştı. Daha çok çalışarak.

“Senden çok çalışıyorum.”

“Ama benim kadar bilgin yok.”

Benim için öğrenme sınırsızdı. Daha çok öğrenebilirdim.

*

Öğrenmenin sınırı olmadığı gibi sürekli kafa da karıştırıyordu.

Bilmenin sakin limanına ulaşmanın olanaksızlığını anladım.

Denizden karaya çıkmak demek, kıyıya vurmak demekmiş.

Manguel’in bir kitabını okumak… ‘Dönüş’

Gençliğim, bu kitabı okuyacağım için mi aklıma gelmişti? Şimdi bunu anımsamanın sırası mıydı?

Gençliğim de beklesin artık. Zaten beni bugüne, şimdiye taşımış.

Daha önce gelmediğim, hiç bilmediğim kent gibi kitap sayfaları arasında kalan kentler. Henüz sabah olmuş ve ben otobüsten uykusuz yorgun inmişim. Kente ilk indiğim ve bir daha ayrılamayacağımı bilmediğim o sabah gibi.

Ve…

Madem dönülmüyor geçmişe, geçmiş anımsadığım bildiğim gibi değil… Ve hâlâ devam ediyormuş gibi bitiyor…

Bir kitabın sayfaları daha aralanıyor. Yalnız okunur kitaplar. Yalnız yazılır.

“Ben de yazıyorum.”

“Ama anlamıyorum.”

“Ben de…” diyerek gülüyorum.

Telefon çalıyor. Kitabın kapağı bir sur kapısı gibi kapanıyor. Kedi açsa da benim arkamdan, seslendiremez.

 

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*