AŞK ROMANLARI OKUYAN KADIN- 10.BÖLÜM

AŞK ROMANLARI OKUYA KADIN

10.BÖLÜM

Telefonum çalıyor. Arayan Beril.

“Nasılsın?”

“İyiyim. Ya sen?”

“Ben de iyiyim. Seni artık merak etmeye başladım. Gelmemi istemiyorsun ama çıkıp geleceğim haberin olsun.”

“Gelme. Henüz hazır değilim. Kendimi çok yorgun hissediyorum. Biraz zaman tanı.”

“Zaman sen yorgunsun, iyi değilsin diye durmuyor canım. Geçip gidiyor. Bak atölyenin açılışını bile yapmadın.”

“Çalışacak gücüm yok. Evden çıkacak gücüm yok ki.”

“Arkadaşlar atölyeye ne zaman başlıyoruz, diye soruyorlar.”

“Gerçekten özür dilerim. Ama elimde değil.”

“Sergi hazırlıkların nasıl gidiyor?”

“Bir iki haftaya kadar biter sanırım.”

“Eskilerle yani anılarla aran nasıl?”

“Çok yoğun. Anlatmam olanaksız. Bir ömür nasıl sığar konuşma cümlelerine?”

Ona yazdığımı, bu yıl romanımı bitireceğimi söylemedim.

“Çocuklar nasıl? Geliyorlar mı?”

“Gelmek istiyorlar ama ben istemiyorum.”

“Kaç gün oldu evden çıkmayalı?”

“On beş gün oldu.”

“Çık artık dışarı. Unut gitsin.”

“Neyi unutayım?”

“Unutmak istediğin ne varsa.”

“Ben affetmeye çalışıyorum.”

“Onu mu?”

“Hayır, onu değil, kendimi.”

“Telefonda konuşulmuyor haydi gel de geleyim.”

“Daha sonra.”

Telefonu kapattıktan sonra kedi yanıma geliyor. Bugün onu hiç sevmedim. Kucağıma çıkmak istiyor. Kollarımı açıyorum, işte kollarımın arasında. Mırıltıları beni dinlendiriyor. Koltuğa oturuyorum. Kedinin başını okşuyorum.  Kaç gündür evle ilgilenmedim, yapılacak çok iş var. Önce kedinin kumunu temizlemeliyim. Çöpler toplanmalı. Kaç gündür açım ve artık yemek yemek istiyorum.

Telefonum çalıyor. Meral arıyor. Onunla konuşmak istemiyorum. Bırakıyorum telefonu, çalsın. İki hafta önce konuştuk onunla. “İkiniz de çok iyi insansınız ve benim en yakın arkadaşımsınız. İkinizi de seviyorum. Unutun yaşananları, eskisi gibi olun.” demişti. Beni fazla konuşturmamış sürekli o konuşmuştu. İyi insan olmakla, iyi eş olunmuyordu ki.

Mutfağa geçiyorum. Dolabı açıyorum. Canım çorba istedi birden. Kedi ayağımın altında dolanıp duruyor.

Çorbayı içtikten sonra salona geçiyorum. Haftalardır salonda koltukta yatıyorum. Uzandım. Pikeyle üzerimi örttüm. Kedi koltuğun tepesine çıkıp uzandı. İsmini söyledim ona, o da bana miyavlayarak yanıt verdi. Uyumuşum.

Telefonun sesiyle uyandım. Kızım arıyor.

“Anne ne yapıyorsun?”

Hiç sevmediğim bir soru; ne yapıyorsun?

“Uyuyordum.”

“İki haftadır uyuyorsun. Yeter, kalk, kendine gel artık.”

“Tamam canım.”

“Sana uğrayacağım. Bu defa kapıyı aç.”

“Ne zaman geleceksin?”

“İki saat sonra oradayım. İstediğin bir şey var mı? Eve alınacak bir şey? Ekmeğin var mı?”

“Her şey var canım. Bir şey alma.”

“Senin sevdiğin yemekten yaptım. Biraz getireyim mi?”

“Olur.”

“Çok mutlu oldum, sağ ol anne. İki saat sonra unutma.”

“Tamam canım.”

Kızımın gelmesini bekliyorum. Evi toplamak içimden gelmiyor. Koltuğa uzanıp kitabı alıyorum elime, romana kaldığım yerden okumaya devam ediyorum. Kedi mırıltılar eşliğinde başucuma uzanmış. Ara ara saçlarımı yalıyor.

Kapının çalmasıyla uyandım. Kitap kucağımda uyuyakalmışım. Kalktım.

Gelen kızım. Gözlerinin içi gülüyor. “Anne nasılsın? Yoksa yine uyuyor muydun?”

“Kitap okurken uyumuş kalmışım.”

İçeriye girdi. Salon kapısının önünde durdu içeri baktı. “Ev çok dağılmış. Bu kadar kötü olabileceğini düşünmemiştim.”

“Ben iyiyim. Sadece ev işi yapmak istemiyorum.”

“Belli oluyor.”

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*