AŞK ROMANLARI OKUYAN KADIN
9.BÖLÜM
Baba kız salonda oturuyorlar.
“Annemle evliliğimizin kırkıncı yılını kutluyormuşuz. Zaman nasıl da geçti hiç anlamadım. Sen de gözümde hâlâ çocuksun.”
“Büyüdüm baba. Öyle söyleme.”
“Damat yok mu? Selen’i gönderseydi bari.”
“Evde kaldılar.”
“Bula bula o adamı buldun. Torunumuzu bile göstermiyor. O adamı hiç sevmiyorum. Sen sevdiğin için sesim çıkmıyor. Yoksa boşa onu gel, diyeceğim. Selen’i de al yanına.”
“Selen’i bana vermez ki.”
İş ciddiye biniyordu. Araya girecektim ama sonra vazgeçtim. Her ikisi de yaşlarını başlarını almıştı. Ben ne diyebilirdim ki?
“Mahkemeyle alırız. Çocuklar her zaman anneye verilir.”
Kapı çaldı. Gelen kız kardeşi. İçeri girdi. “Annem seninle gelmedi mi?” diye sordu o. “Ben işten geliyorum. O da evden çıkıyordu. Az sonra taksiyle gelir.” “Yaşlı kadını neden yalnız bırakıyorsun? Eve gidip alsaydın ya. Aklına mı gelmedi? İlla ben mi söyleyeceğim ne yapacağını?”
Kız kardeşi karşılık vermedi. O bir süre daha sürdürdü konuşmasını, tarzını değiştirmeden. Kapı çaldı. “Annem geldi. Kapıya bak.” dedi bana.
Kapıyı açtım. Gelen annesiydi. İçeri girdi. “Aa ben geç mi kaldım? Herkes geldi mi?”
“Akın hazretlerini bekleyeceğiz.” dedi o.
“Sofra da çok güzel görünüyor.” dedi annesi.
“Karnım zil çalıyor. Yemekte ne var?” diye sordu o. Mutfağa geçti. “Burada yemek yok.” diye seslendi içeriden. “Yemekler nerde?”
“Kebap sipariş ettim. Neredeyse gelir.” dedim.
Herkes salonda koltuklara yayılmıştı. O kız kardeşine döndü. “İşler nasıl?” diye sordu. “İyi abi. Ama son günler yoğun geçiyor eve geç dönmek zorunda kalıyorum.” “Annemi tek başına mı bırakıyorsun? Mesai paranı ben vereyim de eve normal saatlerde dön.” “Mesai parası almıyoruz.” “Ne demek almıyoruz? İstemiyorsunuzdur.” “Almıyoruz işte.” “Ben sana istemiyor musunuz, diye sordum. Almadığınızı iki kere söylemene gerek yok. Eşek değiliz ya. Anlıyoruz işte.”
Mutfağa geçtim. Salondan bana bağırdı. “Mutfakta bir şey yok. Ne yapmaya gittin oraya?”
Salona döndüm. “Ne yapmaya gittin mutfağa?” “Su içecektim.” “Ama içmeden geldin.”
Neyse ki kapı çaldı. “Umarım Akın gelmiştir.” dedi.
Gelen kebaplardı. Sofraya koyduk. “Akın efendi gelecek diye beklemeyeceğiz ya. Yemekler soğumadan biz başlayalım. Haydi buyurun sofraya.”
Yemeğe başladık.
Kapı zili çaldı. Sofradan kalktım. Kapıyı açtım. Akın gelmişti. Salondan o seslendi. “Ooo Akın Bey teşrif etmişler, hoş gelmişler.” dedi.
“Ben hoş bulmak için geldim. Bu nasıl karşılama şimdi?”
Nereye kaçayım? Mutfağa geçemem. Aralarına girmek istemiyorum. Bu akşam tatsızlık çıksın da istemiyorum. Ne olur, ne olur her şey güzel olsun. Muhteşem olmasından vazgeçtim. İyi olsun yeter.
Bir yanıt bırakın