DÜĞMELER VE BAŞKA ŞEYLER, Fatma AKERSON

 

DÜĞMELER VE BAŞKA ŞEYLER, Fatma AKERSON

Fatma Akerson’un Düğmeler ve Başka Şeyler romanını heyecanla okudum. Ne olacak şimdi diyerek. Belki de ne olacağından çok ne söyleyeceği ve anlatacağıydı. Kimin ne düşündüğü mü demeliyim?

Roman anlatıcısı Eylül, havaya eliyle daireler çiziyor, hayali daireler ve içlerini anlatacaklarıyla dolduruyor ama hep o anlatıcı değil. Yazar da anlatıyor. Romanımızda  mor harmanili kadın ile Gülşen var. Başka kadınlar da var. Erkekler de var ama onlar düğme gibi iliklenmişler romana.  Erkekler arasında, anlatılanlara bağlanan Masalcı ile Koray var.

Kafamda kadınlar bir bütünü tamamlıyorlar. Bir masal olmayı isteyen roman. Bu özelliğiyle ilgimi çekiyor. Benzer kurguda bir roman okumamıştım. Zaman zaman kendime sorduğumuz sorularla karşılaşıyorum.  Sorulara benim verebileceğim yanıtları düşünüyorum.

Masallarla işlenmiş anlatıdaki karakterler, gerçek dünyada kendilerini arar gibi. Masallar mı kendilerini aramaya çıkmış, yoksa ben mi?..

Simgelerle örülü bir anlatı var. Binbir Gece Masalları’nı anımsatan. Sadece bu masal mı, başka masallar da var içinde. Kendini arayanların masalları ağırlıklı. Kendini arayan ve bulup bulmadığını bilmeyen okur ben. Aşk masalı mı anlatsam? Ama mor harmanili kadın demiyor mu “Aşk aşktır işte ve anlatılmak için değildir, zaten anlatılamaz.”s.35

Sürekli bir arayış içinde bazı karakterler, gerçekleri değil yansımaları ya da yansımaları değil gerçekleri isteyenler. Ama yaratılan Gülşen karakteri gerçekçi bir kadın.

“Bir masal dinledim, hayatım değişti” demişti Hale ve hayatını sahiden değiştirmişti.”s.57

“Hatta Jale, bu masalı birkaç kez dinledikten sonra, “sesimi versem benim de bir balık kuyruğum olabilir mi acaba?” diye sormuştu da…”59 (Denizkızı masalı)

İnsanın  ayması gerekiyor ki değişsin. Aymak,  sihirli ve renkli harflerle olabiliyor. Doğru cümleyi kurmak. Aslında cümle kurmak değil masalı kurmak gerekiyor. Hayal edemediğini, bilmediğini yapabilir mi insan?

“Koray, prensin ille de kendisini kurtaran kızla evlenmek istemesini saçma buluyordu; kendisini denizkızının kurtardığını bilse onunla evlenecek! Koray’a göre masalın mantığı burada çözülüyor.”s.60

“Sorunlu yorumlar: Eylül, buraya kadar aktarılan tüm masalların bir kimlik değiştirme olayını anlattıklarını söylüyor: Asur Tanrıçası Atargasis denizkızına dönüştü (pek de güzelmiş Atargasis öyle diyorlar). Denizkızı (adı yok) önce dilsiz bir insana, sonra bir bulut kızına dönüşüyor… Bunlar bile bile dönüşüyorlar. Atargasis istemese denize atlamaz (ama suyun onu neye dönüştüreceğini önceden tam olarak biliyor muydu?).s.64

“”Çölde miyiz?” diyor Eylül: “Kalabalık bir kıyı kentindeyiz, çöle boş ver.”s.65

Herkes içinde bulunduğu gerçekliğin yansımasını mı arıyor?  “Yansımalar için gerçeklikler yaratmak!”s.67

“Ola ki birkaç yıl içinde, Prens’inin anısı silikleştikçe sesi de yavaş yavaş açılmaya başlayacak.”s.70

Anlatı bir halka gibi boncuklardan yapılmış, isteyen bir boncuk alabilir, ikinci bir delik açarsa düğme yapabilir. Sihirli  düğmeler bunlar. Sihirli sözcükler, sihirli cümleler ve masallar, anlatılar. Sonuçta bir roman, postmodern bir roman. Herkes ben aslında:  Anlatıcı, yazan, okuyan, kurgulayan, değiştiren ve değişen bu dünyada.

Kendi serüvenimi de bu yazıyla anlatmış oldum. Diyor ki “Ama işte, kendi serüvenini artık kendi anlatmış oldu. Bu da bitti, artık başka anlatıcılara gereksinimi yok, kendi öyküsünü de bir daha anlatmayacak. Nokta (ama acaba?).”s.74

Simurg’a Giden Kuşlar’la son buluyor.

*

Masal yazmak istiyorum; haydi yaz, yaz. Ama biliyorum ki tekrardan ileri gidemeyecek anlatacağım. Değişen çok şey var ama bunu nasıl simgeleştireceğimi ben bilmiyorum. Okumak bu işte, benim için yani; kendi öykümü dinlemek gibi ya da masalımı dinlemek gibi. Şimdi var mı bir öyküm, kaldı mı bilmem ki.

Teşekkürler Sayın Fatma Akerson.

 

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*