Portakal Ağacında Oturan Kadın/Gioconda Belli

 Diktatörlük bu işte, diye düşündü Lavinia, korku;
hiçbir şey bilmediğini söyleyen kadın…
Hiçbir şey bilmemek daha iyi, daha güvenliydi…
Gazeteleri okuduktan sonra çalışmaya,
taslağını çizdiği lüks evin yapı planlarına konsantre olmaya çalıştı:
fayans döşeli banyolar, avlular.
Ölen insanların fotoğraflarını kafasından atamıyordu.
Çizimlerin arasına giriyor, büyük odaların içinde,
dış avluların, çatının, balkonların arasında ortaya çıkıyorlardı.”
“Adı tuhaf geliyor değil mi?
Doğrusu bize de önce tuhaf geldi. Ama biraz uğraşınca başka bir ad vermenin mümkün olmadığını ve o coşkulu hayatların böyle anlatılmasının uygun olduğunu anladık ve öylece bıraktık.
Portakal Ağacında Oturan Bir Kadın; bir kadın yazarın romanı. Kendi ve başka kadınların hayatıyla birlikte Amerikan’ın arka bahcesi saydığı tipik bir Ortaamerika ülkesinin tarihinin en önemli dönemini anlatıyor. Sözünü ettiğimiz ülke Nikaragua ve biz oradaki devrimi, 70’li yılların görkemli başkaldırısını; öncesi, acıları ve sevinçleriyle yıllar önce Ateş Altında filmi ile tanımıştık.
Şimdi bu romanla birlikte bir kez daha Nikaraguaya, Sandinistlerin önderlik ettiği devrime; kahramanları ve tüm halkın Amerikan işbirlikçisi rejime karşı mücadelesine dönüyoruz. Ama bu kez filmden ileriye geçiyor, devrim sonrasının kurucu çalışmalarına da gözatıyoruz.
Roman, gerçekten bir devrim romanı ama bir kadının gözüyle yazılmışlığıyla oldukça ayırt edici. Kadın yazar, Nikaragua ve diğer Ortaamerika toplumlarında özgürlük mücadelesinin içinde, ateşin ortasına kendini atmaktan sakınmayan kadınların ikinci cins olarak yaşadıkları sorunları ve buna karşı müücadelelerini, kadın aklı ve iradesini örgütleyişlerine de tanık ediyor bizi.
Soluk soluğa okuyacağınıza eminiz.”

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*