MEKTUPLAR -4-
Sevgili Lili,
Yazmak bana iyi geliyor ama sana yazmak. Konuşmak da öyle. Bir çırpıda nasıl da anlattım gülerek bir enkazı. Acımı hissetmedin. Öyle dedin. Nasıl hissedebilirdin ki? Acımadı çok dedim. Şaşırdın mı?
Artık hiçbir şey beni şaşırtmıyor. Çünkü çok önceleri şaşırdım. Yıllar yıllar öncesi. Yazılan her şey gerçek dışı. Gerçek olan varsa o da yarattıkları kendi korkulu dünyaları. Dayattıkları. Ama ne çok çalıştık herkesten çok. Nasıl çalıştık biliriz. Deniz kirlendiğinde deniz yıldızlarını atmak neyi değiştirebilirdi ki. Ama bizim için değişmişti, açık denizlerde çoğalmadan büyüdük. Her hikayenin içi boşaltıldı, yenik düştük kendi hikayelerimize de. Yeni bir hikaye gerek bize. Yeni ben, yeni sen, yeni o, biz, siz onlar ve biz. Hayat şahıs çekimsiz nedir ki? Her zaman söylemeye devam edeceğim, bir insanı sevmekle başlayacak her şey. Bir insan. Ama hiç sevmediler ki birisini. Ölesiye.
*
Her şey yolundaydı. Kitaplardan biriktirdiğim beş altı sözcükle birleştirip yeni bir hikaye yazıyordum kendime. En üstte yer alıyordu mücadele ve kadın sözcükleri. Her zaman olduğundan oldu, ertelendi aşk. Sevgi dayanışma oldu. Bedenlerimiz cinsiyetsiz.
Bugün, fildişi kulede yaşadığımı öğrendim. Öyle sırça köşk, düş değil ama. Yeni bir yol tahayyülü. Yolculuk. Büyülü fotoğraflar kalmalı aklımda, büyük kuşe sayfalarda yer alanlarından. Bugünün gerçeklerini yansıtmayan. Ah keşke görmeseydim, üç gün önceki görüntüleri. Tarih de anılar da sırtını çevirdi. Kırmızı balıklar ölüydü, susuz betonların üzerinde. Betonlardan kazıyarak çıkaracak onları gelecek kuşaklar. Sarnıçtaki 336 sütunun 36’sı görebilirdi. Şaşırdım. Kabul ediyorum şaşırdım gördüklerim karşısında. Usuma düştü yüz yıllık efsaneleri, hikayeleri. Onlara yeni bir hikaye ekleyemeyeceğim kadar yorgundu sessizliğe gömülmüştü taşlar, balıklar, sütunlar ve Medusa. Medusa öldü.
Küçük bir kitap yazmak içindi, bu kent üzerine okuduklarım, masal tadında kaldı.
Sana okuduklarımı, dinlediklerimi anlatabilmeyi isterdim. Ama yaşayan ölülerimiz var anlatılmayı bekleyen. Ölülerimiz var. Metafor kullanmayacaktım ama olmuyor. Bir gün düpedüz söyleyebilmeyi isterdim. Neyi diye soracaksın.
“
Dedi ki, “Kaç yaşındayım biliyor musun? Beni arama.” Böyle söylemiş. Morali bozuk sayılırdı, her ne kadar aldırmamaya çalışsa da. Şaşırdım çünkü böyle şeyler duymayalı epey zaman olmuş. Şaşırma, dedi, ama doğru değil mi söylediğim? Ayrılırken telefonuna baktı, işte aramadı, dedi. Senin gibi olabilmeyi isterdim, dedim. Seni yıllar önce tanımalıydım. Eşinin telefonundan çocuğu aradı. Sordu. Neyi diye soracaksın.
*
Neyi diye soracaksın.
*
Birkaç haftadır yaşananlara yazılanlara şaşırmadan bakıyorum. Colometa’yı (güvercin demekmiş) düşünüyorum. Bir insanı gerçekten sevdiğinde değişiyor insan. Çoğu zaman geç kalınmış olunuyor. Bir başka hikaye başlıyor.
*
Bugün kitapları gördüm masada. Biri bitti, diğeri başladı. Seçim sırası çok önemliydi. Karşılaştırma yapmak ve “Hepimiz İnsanız” diyebilmek için.
Gecenin bir yarısı, martıların hemen hemen hepsi çığlıklar atarak uçuyor. Kanat seslerini bile işitiyorum. Diğer seslere alıştım, silah sesleri. Martılar da alışır mı dersin? Alışmak değil aslında bu. İnan ki alışmadım. Sadece başka yerlerde yaşayanları anlamayı öğrendim.
*
Sadece, sadece kendimden umudumu yitirmemeye gereksinimim var. Kendim. Seviyorum. Çok. İnsanları.
Sana kadınları anlatacaktım. İnsanları seven kadınları. Bugün haftalarca dinlediğim hikayelerden üzerime sinenleri yazdım. Olsun. Şaşırma sen de. Her zaman böyleydi ama dinlememiştik, paylaşmamıştık. Başkaları istemedikçe yardım edilemeyeceğini artık biliyoruz kendi yolculuklarımızdan. Yaşayarak öğrendik, yaşayarak öğrenecek herkes. Okumak, çok sonra başlayan yolculuğumuzun yoldaşları. Birçok kadın karakterler. Adlarını unuttuğumuz birçokları. Yeniden okumalarımızda değişmiş bulduğumuz kadınlar. Yani biz.
Canım, kendi hikayelerimizi yeniden okuma zamanı.
*
Sana ne doğadan ne de geceden söz etmek istiyorum. Bir dergide okudum. Kadınlar var mücadele eden. Erkeklerin korktukları kadınların mücadelesi var. Birlikte yaşamayı elbette bir gün kabul edecekler.
*
Bir insan okuduğu kitapta değil, kendisine anlattığı kendi hikayesinde, kendisini bulabilir.
Yanıtını bekleyeceğim.
Yazıyla dostlukla. Mektupla.
Bir yanıt bırakın