SİL BAŞTAN – 20 Şubat 2023/ Pazar

SİL BAŞTAN – 20 Şubat 2023/ Pazar

Saat 10:30’da uyandım, sonrasında da birkaç saat arayla yataktan kalktım. İlaçlar uyku yapmış, sersemletmişti. İlk işim, mutfağa geçip kahve yapmak oldu. Mesajlara baktım. Yarın bana gelemeyecekler. Çünkü iki arkadaşın başka programları varmış. İstanbul’a dönüşte buluşmaya karar verdik.  H. ile telefonda konuştuk. Gidişimden memnun kaldı. Başka şeylerden konuştuk. Bir o, bir ben konuştum. Sıkıntılarımız üzerinde genellemeler yaptık, önekler verdik. Şu arkadaşımızın da aynı sorunları var, gibi şeyler işti. Hepimiz aynı ülkede yaşıyor, yakındığımız geleneklerden sıyrılamıyor, her şeye yeni baştan başlayamıyorduk. Dikiş dikmek için gerekli malzemeleri yanında getirmesini istedim ama kumaş makası yokmuş.

G.K.’yi aradım. Konuşmalarımız aynıydı. Yakınmalar, yanlış anlaşılmalar; sanırım bu yaptığımız  dedikoduydu. Pazara gitmiş ve bluz dikmek için kumaş bakmış. Üç yerde kumaş satılıyormuş, parçası otuz beş liraya güzel bluz çıkar diye düşünmüş ama almamış. “Senin dikiş makinen var mı?” Olmadığını söyledim. Güldü “Dikiş makinesi olmadığına göre nerede dikmeyi düşünüyorsunuz?” “H. gittiği kursun makinesinde dikecek.” “Sen dikiş  kursuna hangi ara gittin?” “Çocukluğumda başladım. Önce bebeklerime diktim sonra da kendime ve başkalarına diktim.” Gözlerimin önünde her biri canlandı. Ardı ardına değil, aynı anda. Görüşmenin sonunda bana iyi yolculuklar diledi. Bana o da gelmeyecek.

Beni aramaları için ki yurtdışından yapılan telefon görüşmeleri pahalıya mal olurdu. Dönünce onları arayacağımı söyledim.

Elektrikli süpürge makinesini çalıştırdım, ortalığı toparladım, kitapları kaldırdım. Yanıma alacağım iki kitabı belirledim. Çamaşır yıkadım. Yanımda götürmem gerekenlerin listesini yaptım. Kardeşim saat on gibi arayacağını söyledi. Kalacak yerimizi belirleyecek, rezervasyon yapacaktır, bir de uçak biletlerimiz…

Arkadaşım aradı. Benim konuştuğum korkularıma kendi hayatından ve gördükleri, dinlediklerinden örnekler verdi. Onun verdiği örneklere karşılık olarak ben de bir şeyler anlattım. İnsanların davranışlarının nedenini anlamaya, davranışlarından yola çıkarak çözmeye çalıştık. Yine birbirimize örnekler verdik. Konuşmamız benim yeni fark ettiğim  davranışımızı söylemem  sessizliğe neden oldu. “Konuşmalarımızdan birbirimizi anlamadığımızı fark ettim şimdi. Her olumsuz örneğe karşılık kendi örneklerimizi öne sürüyoruz. Gençliğimizde bize aç insanların olduğu, yiyecek bulamadıkları söylenir, halimize şükretmemiz gerekirken yakınmalarımızı anlamazlardı ve biz de sinirlenirdik. Bizden daha iyi olanları örnek verirdik. Bizi anlamazlardı ya da anlamazdan gelirlerdi. Şimdi yaptığımızda farklı değildi. Geçmiş zamanın hayaletleri unutuldu derken, gerçekte ise bir köşede sinsice bekleyen ve bir anda ortaya çıkan görüntüleriyle bizi etkiliyordu. Üst üste binen görüntüler… Bana babasını anlattı. Bir arkadaşı psikiyatriste giderken ona eşlik etmesini istemiş. Gitmişler ve arkadaşım da görüşmek istemiş. Babasını anlatmış. Psikiyatrist küfretmiş, kızmış babaya. “Oradan ayrılırken rahatlamış olarak çıktım. Bana hak vermesi ve babama küfretmesi hoşuma gitti,” dedi. Doktorun onu anladığını düşündüm. Ben de yakınsam da ban anımsattığı hayaletlerimi anlattım. Ben psikiyatristimle konuşmalarımızda çok tepki verdiğim olay ve düşüncelerim üzerinde çalışmış ve farkındalık sağlamıştım.

  1. ile görüştüm. Deprem olmuştu ve herkes panik haldeydi. Çocuklar için etkinlikler yapan bir öğretmenin çocuklara körebe oynattığını söyledi. Gözlerini kapamak, enkazda karanlıkta kaldığı saatleri anımsatır mı? Bugünkü konuşmalardan yakınsam da bir başka türlüsünün nasıl olacağını bilmiyorum. Bu farkındalığı geç de olsa oğlum sayesinde fark ettim. Hep soyut konuşmalar yapmıştım. Bak yine hayalet çıktı yerinden. İzmir’de bir psikiyatriste gitmiştim. Konuşmamız sonunda çok sinirli bir şekilde “Benim hastam olamazsınız, şimdi gidebilirsiniz,” demiştim. Yaptığım sadece olayları anlatmaktı, oysa o duygularımı anlatmamı bekliyordu. Bu yolun doğru olduğunu düşünemiyorum. Olaylar duygularımın oluşmasına neden oluyorsa, bunları anlatmam kadar doğal ne olabilirdi ki? J. konuştu, dinlemeye, konuşmasını kesmemeye çalıştım. Sadece var olan düşüncelerini ve duygularını anlattığında anlattıklarından yola çıkarak çıkarımlarda bulunmaya çalıştım. Anlamak için dinleyebilecek miyim, farkındalık sağlayabilecek miyim, bilemiyorum. J.’ye bir yol bilip bilmediğini, önereceği bir davranış olup olmadığını sordum. Bilmiyormuş, o da bilmiyormuş.

Kardeşim aradı ve uçak biletini aldık, kalacak yerimizin rezervasyonunu yaptık.

Saat 20:04’de Hatay’da üç dakika arayla 6.4 ve 5.8 büyüklüğünde deprem oldu. Beklenmeyen bir deprem olduğu açıklandı. Ayakta kalan hasarlı binalar da çökmüş. Ne kadar hasar olduğunu tespit etmek için sabah olması bekleniyor. Çünkü elektrikler kesik. Canlı yayını  izledim. Orada yaşamak çok zor, devletin yaraları arması bekleniyor. Arkadaşım stresten vücudunda döküntüler çıktığını, doktora gittiğini ve reçeteye birkaç ilaç yazdığını söyledi. On beş gün geçti ilk depremin üzerinden ve hâlâ birçok yere yardımlar tam olarak ulaşamamış. Yardım çağrıları devam ediyor, yardımlar da öyle.

İstanbul depremi için zamanın geldiğini söylüyor uzmanlar. Herkes kaygılı ve korkuyor.

Emo ile Karadut’a mama verdim. Kumlarını temizledim. Şimdi salondalar, beni yalnız bırakmıyorlar. Köpekler sahipleri üzüldüğü zaman yanlarına gidip yalarlar, oyunlar oynarlar ama kediler öyle değil. Onlar sessizce durumun düzelmesini bekliyor. Karadut masaya çıktı, kalemimle oynuyor. Yuka’mı suladım. Çiçekleneceği zamanı bekliyorum, parfüm kokusunu… Dışarıdan yağmur sesine benzer sesler geliyor, bu defne ağaçlarının rüzgârda çıkardığı sesler oysa. Bunun dışında, içeride ve dışarıda tam bir sessizlik hakim.

“Psikiyatrist düşüncelerini kontrol altına alması için spor yapmasını önermişti. Zaten spor yaptığını, bunun da faydalı olmadığını söylemişti. O zaman yedi gün spor yapın, demişti. İki hafta olmuştu fakat bu da onu rahatlatmamıştı. Parktaki çam ağaçlarını, devasa büyüklükte görüyordu. Bir çıkış olmalıydı. İdealist yapısından mı böyle düşünüyor, pes etmiyordu? Daha fazla çaba gösteriyordu. Randevusu iki hafta sonraydı. Bir yandan da psikiyatristine ne anlatacağını düşünüyordu. Kırk dakikalık seansta, zamanı iyi değerlendirmek adına, önemli bulduğu acil olan olayları, duygularını ve düşüncelerini anlatmalıydı.”

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*