KİTAPLAR SAYFALAR HİKÂYELER – 24 Mayıs 2024 / Cuma
Hayat her zaman ders verir bize. Ama biz o dersi almak istemeyiz. Çoğu kez ömür boyu sürer aynı dersi almak. Dersini erken alana ne güzel. Benim birkaç yerden aynı anda aynı dersi almam gerekiyor ki anlayayım. Anladım sanırım.
Bugün içimde bir sıkıntı vardı. Arkadaşımın iş çıkışını bekledim. Onunla konuşmak bana iyi geldi. Farkındalık insanı biraz olsun rahatlatıyor, dersini erken alıyorsun. Ağladım. İyi geldi konuşmamız. Ona ikinci sınıf öğrencisinin gönderdiği videoyu anlattım. O da merak etti konuşmayı. “Ben de dinlemek isterim,” dedi. “Ne zaman içeceğiz?” diye sordum. Akşam oturdum. Yola devam.
Öznel Okumalar (Alaattin Topçu’nun kaleme aldığı) kitaptan “Romanda Özkurmaca ve Yalan” başlıklı denemesini okudum. Adımlarına bakarken nasıl yüründüğünü unutan kırk ayaklı böcek gibi oldum, yazdıklarımı düşünürken de yazmayı unuttum. Kimi zaman güneş açar, kimi zaman yağmur, kar, tipi… Büyülü yalanlar… Aklıma unutamadığım romanlar geliyor.
Bugün bir öykü okudum. Ömür İklim Demir’in Mutedil Dalgalı öykü kitabındaki ilk öykü “Ve Emel…”. Bir kadın duyarlılığıyla anlatılmış bir öykü. Yazarının erkek oluşu, iyi yazarların her insanı anlayabileceğine olan inancımı doğruladı. Öykünün anlatımında faklı yazım tarzını da denemesi okumayı kolaylaştırdı. Bilinen bir olayı, durumu, farklı nasıl anlatabiliriz sorusuna bir yanıt oldu. Yazarın, öykü zamanını kendinden önceki zaman olarak seçmesi… Başarılıydı. İyi yazar için, konunun geçtiği zaman da fark etmez. Yeni bir dil… Yüzyıllarca yaşadıklarımız değişmiyor sadece nasıl anlattığımızı değiştiriyoruz.
Bir çocuk kitabını bitirdim. Bakla Böceği kitabını yazan Sevin Sezgin’in bu öyküsünü çok sevdim. Dili, kurgusu, anlatımı çok güzeldi. Bazen içimizdeki çocuk için çocuk öykülerini okumak gerek, dedim kendi kendime, gülümsedim. Bizi biz yapan insani değerlerimizi anımsamak ve umut taşımak güzel. Öykü güneş gibi ısıtıyor insanın içini. Paylaşılan değerler, birliktelikler, kurulan dostluklar ve doğa sevgisi…
Gündüz yazar arkadaşım aradı. Güzel şey yazmak ve paylaşmak. Sevineceğim haberler verdi bana. Birlikte çalıştığımız yılları anımsadım. Yayınevlerimiz değişince etkinliklerimiz de ayrıldı.
Aramak istedim sevdiceğimi. Yarına bıraktım. Güzel haberler paylaşmak istiyorum. Hani beni rakı içmeye davet edecektin, diyeceğim.
Akşam çocukluğumda okuduğum Çöplük romanını Nadir Kitaptan sipariş ettim. 1964’te ilk Türkçe baskısı yapılmış. Sanırım bizim kitap 1976 yılına ait. Dokuz yaşım. Tekrar okumak istiyorum. Aslında anne evinde bu kitabın olduğundan eminim. Üstelik aldığım kitaptan daha temizdir. İlk okuduğum günlükler bunlar olmalı. Kitabın basımından ve birçok dile çevrildikten sonra, yazarının artık çöplerden buldukları ile geçinmediğini ve başını sokacağı bir evinin olduğunu düşünmüştüm. Böyle de düşünmek istiyorum.
Kuşlara çevremizdeki ağaçlar yeterli gelmiyor. Saatler 06:00’ya geliyor. Öyle çok cıvıltı var ki. Onlar için üzülüyorum. Sokak hayvanlarına da yapılmak istenenler tam bir canilik. Başka çözüm yolları olduğu halde…
Bugün ne yalan uydursam? Ne uydursam? Yok.
Bir yanıt bırakın