GÜNLÜKLER -61-Yuka çiçek açtı.

GÜNLÜKLER -61-

8 Kasım 2018

Yuka çiçek açtı. Açmış demeliyim çünkü uzun bir dal sürgün vermiş ve üzeri tomurcuk çiçeklerle dolu. Evde olmadığım için fark etmemişim. Kim bilir kaç gün önce gün yüzüne uzandı. Şimdi merak ve heyecanla gelişimini izleyeceğim. İnternetten araştırdım, çok az resimler vardı. Yukalar kolay kolay çiçek açmıyor. Beş yıldır benimle, onu küçücük bir saksıda eve getirdiğim dün gibi. Yirmi yıldır baktığım bir başka yuka ise öldü. O hiç çiçek açmadı, sadece yaşamak için mücadele verdi.

Emo/Eme ile birlikte fotoğraflarını çektim. E. bu aralar pek keyifsiz. Koltuğunda uyukluyor.

*

Geçen gün arkadaşlarla birlikteydim. Okumayı seviyor bir arkadaşım. Fakat iş yoğunluğu nedeniyle az okuyabildiğinden şikayetçi. Aslında işimizden şikayetçiyiz. “Sen de yaz” diyorum. Yazamayacağını söylüyor. “Kağıda yazma, kendi kendine uydur. İş yerine gelenlere birer öykü yaz.” Gülüyoruz. Bize anlatılan hep aynı hikaye ama biz bu hikayeleri farklılaştıracağız. Nasıl mı? Bir gün sadece yazmak için markete gideceğim ve insanları izleyeceğim. Onun yerine belki ben yazarım. Aslında yazıyorum ama birinci tekil şahıs olarak anlatıyorum. Bunun daha etkili olduğu düşüncesindeyim. Başkalarının hikayelerini yani bana gerçek diye anlattıkları hikayeleri yazmayacağım. Belki de şimdi böyle düşünüyorum.

*

Suat Derviş, Kara Kitap adlı korku romanını okuyorum. Geçmiş zamanların kadınlarını yansıtıyor, diye düşünüyorum. Başka romanları da düşünüyorum. İlk aklıma gelen Sarı Duvar Kağıdı.

Telefon çalıyor. Arkadaşım.

Şimdiki zamanları düşünüyorum.

*

“Evde misin?”

“Evdeyim.”

“İşin var mı?”

“Yok. Can sıkıntısı…”

“Haydi gidelim,  içelim.”

“Geliyorum.”

*

“Evde misin?”

“Evdeyim.”

“İşin var mı?”

“Ütüyü yarına yetiştirmem gerekiyor, yemek yapacağım, çamaşır…”

“Ben de geleyim çay içelim diyecektim.”

“Ne iyi olurdu.”

“…”

*

Yüzyıl önce, köşklerdeki, konaklardaki yaşamlarla karşılaştırıyorum. Olacak şey mi?  Küçücük dünyam, başka dünyaların içinde.

‘Anılar, Paramparça’yı da okumaya başladım. Suat Derviş’in okuduğum Kara Kitap’ta yer alan romanları çocukluk ve gençlik yıllarının geçtiği yerlerden ve o yıllarından eserlerinden izler taşıyor olmalı.

Ara verdim okumaya. Yine soruyorum kendime…

Bazen kendi kendime ‘Ben ne yazabilirim ki?’ demeden edemiyorum. Bu söz bana ait değildi ama zaman zaman benimser gibi oluyorum.

*

Fosforlu Cevriye’yi de okumaya başladım.

Hayata dair söylenecek çok şey olmalı. Suat Derviş’in kaleminden yalın diliyle, kadınları dinliyorum.

Bazı kitapları okuduktan sonra, onun üzerine yazmak zor geliyor. Çünkü söyleyecek söz kalmıyor bana. Yine de bir ara yazmayı deneyeceğim.

*

Yuka’ya bakıyorum. Yarın sabaha, çiçeklerinin yaprakları açılmış olur mu?

  1. suyunu içiyor.

Fotoğrafa bakıyorum; E. ile Yuka çiçeği.

 

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*