GÜNLÜKLER -18-

GÜNLÜKLER -18-

 

Hikaye olamadan bitti gün. Oysa kim bilir kaç anı tazelendi her dakikasında. Kaç nokta koyulmuştu da yeni baştan başlanmıştı.

Bugün başkalarının  hikayesini  dinlemeye çalıştım. Çalıştım diyorum çünkü henüz okuduğum kitabı bitiremedim.

*

Okuduğum kitabı henüz bitiremedim. Onunla birlikte geçmişi, tarihi anımsamak ağır geliyor. Kitabı çok yavaş okuyabiliyorum. Yanında başka kitaplar da okutmuyor ki okuyayım.

Yurdumun tarihini düşünüyorum. Anlatılmayı bekleyen yaşamlar  ya da anlatılmış yazılmış tekrar tekrar okunmayı bekleyen kitaplar. Sonra, diye soruyorum kendi kendime. Sonra ne olacak? Hani korku kültürünü beslemeden, güzel gelecek düşü nasıl kurulabilir? Geçmişte yaşanan acılar diyeceğim ama yeni kuşağın da yaşadıkları iç açıcı değil ki. Demek ki bu coğrafyada yaşam böyle sürüyor. Hayatta kalmak için verilen bir mücadele.

Ben de tarihe ve geçmişe önem veriyorum. Ama ister istemez bundan sonra ne yapılması gerektiğini de düşünmeden edemiyorum. İki kişi… Taktım iki kişiye. Çünkü iki kişinin bir arada olamadığı yerde üçten fazla insanın bir araya gelmesi olanaksız, er ya da geç dağılmaya mahkum. Bu nedenle aşkla bağlıyorum iki kişiyi. Bir şekilde de birlikte yaşamayı öğrenecekler. Sevgi mi olur, hayatta kalmak için zorunluluk mu olur, bilemeyeceğim. Aslında hayatta kalmak için zorunluluğu şimdi düşünmeden yazdım. Belki bunun hikayesi de olur. Olumsuz, şiddet içeren hikayelere alıştık ya, başka türlüsünü hayal etmek zor. Hayal edemediğimiz bir hayatı nasıl yaşayabiliriz ki? Hayatımız kullandığımız kelimelerden, cümlelerden ve kurduğumuz hikayelerden, düşlerden ibaret. Bunu biliyorlar ve bu nedenle de şiddeti her geçen gün artırıyorlar.

Dil ile kuruyoruz her şeyi. Bu nedenle dillerin yok olması için her şey yapılıyor. Kendi dilimizi biz bile…

Dil ile neler yapılabileceğini hayal bile edemiyorum ama çok müthiş bir hayat olabilirdi. Uzun yıllar önce okuduğum bir efsane vardı. Aklımda kalan, kötü büyülerin yapılmasının yasaklandığı bir ülkeydi. Kötü büyüler ancak kral tarafından yapılırmış. Kötü kelimeleri dillerine bile almazlarmış. Belki de öyle kelimeler yok. Çok mutlu bir ülkeymiş. Tarihten nasıl silinmiş belli değil. Aradıysam da onu nerede okuduğumu bulamadım.

Bizim dilimizde her tür kelime var. Küfür de var ama yok.  Özellikle bazıları için kesinlikle yok. Çocuklar ve kadınlar. Belki de çocuklar ve  kadınlar bu yüzden faklı. Kötü kelimeleri dillerine almadıkları için yani. Ama eninde sonunda öğretiyorlar. Ben öğrenemedim. Ama bazı kitaplar biliyorum, isimleri küfürlü. Aklıma bazen bu kitapları getiriyorum. Vitrinde duruklarını anımsıyorum, yoldan geçenlerin bakışlarını anımsıyorum… Bu da yaşanmış ayrı bir hikaye.

Yazıyı tamamlamam için kitabı bitirmem gerekiyor. Bir de yanınla okumam gereken bir kitap var. Onu açamadım kaç gündür, kapağına bakıyorum ama elime alamıyorum. Tarih ve acılar…

*

Yıllarca tarihi yazmış bireylerin, kendi tarihleri yok, olabileceğini de bilmiyorlar.  Yazılanları da kim okuyor ki? Başarı hikayeleri dolaşıyor her yerde.

Başarı hikayeleri yazıp yamamakta kararsızım. Başarılar, başarılı olmak isteyenler için bir modeldi. Öncü oldular her zaman. Ama başarılı olanların sayıları her zaman sınırlı kalmaya mahkumdu. Çıta her defasından yükselecekti. Biraz da şans gerekliydi. Doğru zaman, doğru yer, doğru insanlar…

*

Ortaokul öğrencileri, okula imza ve söyleşi için gelen yazarla sohbet ediyor. Bir kız öğrenci şikayetçi durumundan. Konu kitaplardan uzaklaşıyor, günlük hayata dönüyor. “Öğretmenler bize iyi davranmıyor.” “Neden iyi davranmadıklarını düşünüyorsun?” “Çalışkanların yaptıklarını biz yapınca bize kızıyorlar. Ama onlara kızmıyorlar.” “O zaman sen de çok çalış, çalışkan bir öğrenci ol.” “Ben çalışıyorum, çok çalışıyorum ama olmuyor.” “Demek ki daha çok çalışman gerekiyor.”

*

Yerime çalışacak kişileri yetiştirmiştim. Sonuçta bu düzen devam edecek. İşi iyi bilenler çalıştığı sürece yani.

Aklıma evlerde uşakların çalıştırıldığı zamanlar geldi. Yani ev değil işte. Öyle.

*

Ne kedi ne kuşlar ne de güzel havalar. Bugün evde yoklar.

*

Kedi gecenin bir yarısında, gündüzden kalan mamasını iştahla yiyor.

Karşımdaki koltuğuna oturdu. Ama oturmadan önce onu koşturdum. Yakalayamadım. Tam yakalayacaktım ki koltuğuna atladı, oturdu. Koltuğunun dokunulmazlığı var. Şimdi aşağıya inmesini bekliyorum.

*

Bugün hikaye olamadan bitti.

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*