GÜNLÜKLER -17-
Kadıköy’e gitmeye karar verdiğimde iş çıkışıydı. Dolmuşa bindim. Trafik yoğun, araçlar doluydu. Dolmuştan inip Akmar Pasajı’na doğru yürüdüm. Pasaj girişindeki kırtasiyecilerin önünde durdum, defterlere baktım. Bilgisayar olmasaydı kaç defter doldururdum kim bilir, ama şimdi gerekmiyor. Çok beğendiğim olsaydı, evdekilere arkadaş olacaktı, beğenmedim.
Mefisto’ya girdim. Raflara baktım. Orada herkes raflara bakıyor, bazen omuzlarımız kollarımız değiyor, bakmadan çekiliyoruz. Yüz yüze geldiğimizi anımsamıyorum. Kapının önündeki indirimli kitaplardan birini alıyorum; sekiz lira. Sylvia Plath Çizimler.
Bir kitap alıyorum elime. Almak istiyorum ama okuyabilecek miyim? Kardeşini Doğurmak. Almıyor, çıkıyorum.
Sonra geri dönüyorum. İçeri giriyorum. Yazarın adını söylüyorum, en son çıkan kitabını istiyorum. Adını unuttum. Yardımcı oluyorlar. Ama ellerinde kitap yok. İş Bankası Yayınlarına bakmamı söylüyorlar. Aceleyle Kardeşini Doğurmak kitabını alıp çıkıyorum. Dayanamadım yine.
İş Bankası kitabevine giriyorum. Saat geç oldu, ben raflarda arayıp buluncaya kadar kapanma saati gelecek. Bana yardımcı oluyorlar, kitabı alıyorum. Ama son kitabı değil yine. İki şiir kitabı da alıyorum. Paul Celan;
“Kimse yoğurmuyor bizi yeniden topraktan ve çamurdan,
kimse sözünü etmiyor tozlarımızın
Kimse.”
Dışarı çıkıyorum.
Hava karardı. Sokaklar kalabalık. Nezih’e doğru yürüyorum. Önüne geliyorum. Bir adama bakıyorum, kalın gözlüklerinin ardından bana bakıyor. Şimdi değil ama şimdi gibi; yıllar önceydi, keşke yanına gitseydim, sizi tanıyorum sanırım, deseydim. Bütün kitaplarınızı okuyorum, dergilerde çıkan yazılarınızı takip ediyorum. Gitmedim. Ya o değilse? Ben ne konuşacağım ki? İş çıkışlarında zaman zaman Kadıköy’e geliyor, kitap alıp dönüyordum. Orası Nezih değil de Gençlik Kitabeviydi. O zaman görmüştüm, karşılıklı duruyorduk uzaktan bakışmıştık. Ben bakıyordum benzetmiştim, fotoğraflardan tanıyordum. Ama şimdi yok. Bir imzalı kitabı var, onu da elinden almadım, karşılaşmamıştık. Adresime postalanmıştı, kısa bir mektupla. Ben ona mektup da yazmadım. Kitaplarını okudum çok etkilendim. Yeni kitaplarını takip ederdim. Nasıl da unutmuşum. Onu göremiyorum. İmzalar mısınız derdim. Necati Tosuner’in Çırpınışlar kitabı elimde kalıyor.
İçeri giriyorum. Dergilere bakıyorum. Yeni çıkan kitaplar ve çok satan kitaplar… Dergi alıp çıkıyorum. Kapıda duruyorum, yoldan geçenlere bakıyorum. Karanlıkta kalabalığın arasına karışıyorum, gece sırtımda bir kambur.
Öğrenme ne uzun bir süreçmiş meğer.
Bugün de bitti.
Bir yanıt bırakın