KARALAMA- 6 Mayıs 2021 / 1.Karalama
1000 yıl yaşamak ister miydin? Bin yıl! Oysa bu zamana kaç kuşak sığdırıyoruz biz. Yaşamak ister miydim? Öyle ya da böyle tercih etmediğimiz halde bu dünyaya gelmiş bir insan olarak yine herhangi bir dünyaya gelseydik yaşayacaktık/yaşayacaktım. Öyleyse bunu en başından itiraz etmeden kabul etmeliyim. Yaşamak isterdim. İyi de nasıl bir yerde yaşayacaktım? Bu dünyayı deneyimlemiş bir insan olarak, diğer dünya hakkında düşünürken bu dünyadan yola çıkacaktım. Olmasını istediklerim ve olmasını istemediklerim. Tüm bu olmalar da distopyadan fantastiğe kadar uzanır. Gerçek dünyanın dışında kalanlar da fantastik distopik diğer dünyaya olabilecekmiş gibi eklemlenir. Kısaca… Yaşam ne? Zaman da neyin nesi? Yaşamdan önce zaman mı gelir?
1000 yıl yaşayacağım dünya, bu dünyaya benzemeyecek diyemem. Tahayyül edebildiğim benzer bir yaşam. Tüm tahayyüllerimde deneyimlediklerim dışında okuduklarım, izlediklerim de yer almakta. Aslında deneyimlediğim de ne ki beni saran bu dünyada yaşananlara bakıldığında. Yazılanlarla da başka dünyalar tahayyül edilmeye çalışılmış ama bir ayakları bilim gibi sımsıkı bu dünyada yere basmakta. Benim yaşadıklarımı belirleyen de içinde bulunduğum dünyanın bir köşesi olan kentin kasabasında yaşananlar. Benim dışımda şekillenen dünyaya… Yeni dünyayı ben şekillendirebilir miyim? Bunu yapabilmek için dünya hakkında ne biliyorum? Biliyor muyum? Bildiğim nedir? Bilmediğimi düşündüğüm şey nedir? Bilmek istediğim nedir? Yaşamak nefes almaktır. Balıklar da suyun içinde nefes alırlar. Yaşamak kim olduğunu bilmektir belki de. Ben kimim? Bin yıl bu benle sıkılmadan yaşamak isteyecek miyim? Nüfus cüzdanım yine olacak mı? Kimlik numaram, seri no, hane no, kütük no… Ben kimlik cüzdanında belirtildiği gibi 00JZ 123498’yim. Belki de ülkenin 71392045916. kişisiyim. Adım Nermin. Ana adı baba adı…
1000 yıl yaşayacağım dünyada yine bir köşede, ağaç varsa ağacın gölgesinde, çatı varsa çatı altında yaşayıp gideceğim. Ömrümü İngilizce öğrenmek için harcayacağım ve tam yüz yıl geriden dilimize çevrilen kitapları tam okuyabilecekken yeni bir dil geliştirmiş olacaklar yüz yıl sonra. Değişen bir şey olmayacak. Daha kötüsü bile olabilir. 1000 yıl yaşayacaklardan ayrıcalıklılar arasında mı yoksa köleler arasında mı olacağım? Sahi neydi yaşamak? (Şimdi internetten araştırayım dedim, yazdım. Ne çok şiir yazılmış, yazı kaleme alınmış bu cümle altında. Herkesin merak ettiği soru yaşamak nedir?) Belki de son nefesimizi verirken anlayacağız. Şöyle dingin bir şekilde, tek başına kalıp uzanıp yere gökyüzünü izlemek yaşamak. Düşünmek. Ama öyle istediklerini istemediklerini değil. Filozof gibi düşünmek. Yaşamak nedir diye başlamak zaman nedir diye devam etmek. Ölümlünün aklına, bu şekilde bin yıl yaşamak yatkın gelebilir. Zaman nedir? Göz açıp kapamak. İki zamanlı bir dünya; gece ile gündüz. Birden on ikiye kadar koşturan soluk soluğa kalan yine de gıkını çıkarmayan akreple yelkovan. Zaman gelip beni alacaktır, ama ben geldiğini bilemeyeceğim büyük olasılıkla. Döşeğin üstünde, koltukta, ağaç gölgesinde ya da… Ne tuhaf. On dokuz yıl önce yazdığım öyküyü unuttum. Orada yaşam nedir, zaman nedir diye soruyordu. Sanırım o yaşlarda sorunun yanıtını biliyordum/ki yazma cesareti göstermiştim. Şimdi ne biliyorum bildiklerimden? Tatlı bir yorgunlukla birlikte bir huzur. Şükür bugün de yazdım.
1000 yıl yaşasaydım, değişen bir şey olmayacaktı. Bu dünyada yaşadıklarım bir distopya olabilir mi? Ben distopyaya yakın bir kurgu yapabilir miyim?
Bir yanıt bırakın