GÜNLÜKLER -83-

GÜNLÜKLER -83-

9 Aralık 2018

Bugün Ece Ayhan’nın güncelerini bitirdim. Bir roman tadı bıraktı geride. Yavaş okunan bir roman. Yoğun ve katmanlı. Her düşünce okurun bildikleri ölçüsünde oluşuyor. Ne anlam verdiğine göre, hayata, değişiyor.

Son okuduğum romanları da anımsattı bana. Suat Derviş yıllar önce yazmış olduğu romanı Fosforlu Cevriye de var aralarında.

Hep söylüyorum zaten, bir ova de, bir dağ yamacı, bir ada… Adına her ne dersen de; yeniden keşfe çıkıyoruz elimizdekilerle. Ama ne zaman? İşte bu önemli aslında. Yaşadıklarım yalanmış. Neyse işte gelip geçmiş zamanlar.

Bugün Suat Derviş’in Fransızcaya çevrilmiş, önemli kitaplardan birini ısrarla aradım internetten. Bulamadım. Baskısı yok, tükenmiş. Ben de eski baskısını Nadir Sahaf’tan sipariş verdim. Ankara Mahpusu. Yazarın eserlerini okuyabildiğim kadarıyla okumaya karar verdim. Okuma grubuna geçen haftaki toplantısına hasta olduğum için katılamamıştım. Şimdi yeni kitapları için okumalar yapıyorum. Fosforlu Cevriye’yi yeniden okuyacağım. Onlar okuyacak. Cevriye’yi anlatan yerleri bir arada yazmak istiyorum. Sonucu merak ediyorum doğrusu. Bu yazıyı da gruptaki arkadaşlara vereceğim. Sonra da sırayla okuyacağız, diye düşünüyorum. Ne de olsa kadınlar birbirini anlar. Anlarız.

*

Yarın Kadıköy’e inmeyi düşünüyorum. Hava yağışlı olacak. Olsun. Birkaç gündür içimde kalan sıkıntıyı belki atabilirim. Okumalar yorsa beni. Yoruyor ama işte. Az. Başıbozuk Günceler çok yoğundu. Manguel’i okurken onu dinlediğim gibiydi. Bana söyleyecek söz bırakmadı. Düşündüm. Yorumladım. Anladım. Karşılaştırdım. Fark ettim. Üzünç. ‘Üzünç’ demişti Ece Ayhan. Onun diğer kitaplarına da bakacağım, bir iki kitabını alırım, okuduktan sonra başka kitapları.

Sırada bekleyen okumalar var. Bir türlü sıraları gelmiyor. Üç grup var.

Kadınlar.

Onat Kutlar, Gaziantep.

Usta yazarlara selam verenler romanlar.

Bütün bunlar yazmak isteyip başlayamadığım roman için. Ama şimdi okuduklarım da çok etkili oluyor. Bize dilimizi öğretememişler. Bu nedenle olsa gerek anlatamıyoruz. Geçtim anlaşılmamayı. Hayat da bir şiirse eğer, anlamasınlar. Dizelerini dile getirebilmişsen ne mutlu sana. Bak duygu demiyorum, düşünce de demiyorum. Hani doktor vardı ya, bana duygularınızı anlatın, diyen. “Doktor, duygu kaldı mı ki? Sen de bile…” Düşünce çukuru da… Hay aksi, bana da küfretmeyi öğretecekler. Can Baba’dan bir iki dize yazarım ben de.

*

Ay! Ay! Ay!

Şu gökteki ay var ya
Şu boktan şu yarım ay
Bakarsan bakarsan bakarsan
Bi tek sözüme bakıyor benim
dolunay olmak için
O bana bakıyor

Can Yücel

*

Psikoloji kitabını görüyorum. Okumayacağım. Bir şeyler de eksik kalsın. Belki sonra. Ben okuyarak değil, yaşayarak öğrenmişim psikolojiyi. Çocuklarla. Küçük işler işte. Küçüklerle yapılan işler de onlara benzer; küçük. Sevimli. Hemen unutulan mutluluklar. Uçan, kaçan… Düşler. Düş gibi. Bir tek onlar mı arıyor çocukluğumuzu? Hiç sanmam.

Bu gecede bir tuhaflık var. Dizelerden olmalı. Kaçış verilmeyen dizeler, ne yana kaçsan aynısı.

Elime F. Hölderlin geçiyor. İki kitap. Ağırlıkları altında eğilmek değil, kar tabasını delip geçmek gibi şimdi bu kış mevsiminde. Dilin büyüsünü çözebildiysem eğer.

Yarın  kıyıda durup denize bakacağım. Kaç göz baktım, kaç bakış attım, kaç düşüncemi salladım denize; balık değil martıları yakaladım. Yıllarca.

Ne ezgi, ne de bir şiir, gecede. Kedi de sessiz. Yağmurun sesi. Rüzgârın sesi. Saatte hızı kaç kilometre, bilemedim. Ece’nin sesi…

Gidenlerin nerede olduğunu biliyoruz da bilmezden mi geliyoruz?

Rüzgâr çıldırmış olmalı. Düşüncemi bölüyor.

Kedi uyuyor.

Ben yaşayarak öğrendim psikolojiyi. Çocuklarla. Köpeklerle, kedilerle, kuşlarla, böceklerle… Hepsi de kitaplara benziyor biraz. Sessiz. Öğreten. Düşündüren. Konuşturan. Yazdıran. Şimdi kitaplarla öğreniyorum. Masamda sessiz bekleyen kitaplar…

Ocak ayında meşe ağaçlarının dallarında  bir tek yaprak görünmez. Şu rüzgâr işi şimdiden bitirmeye niyetli. Aralık dokuz.

Güzel son. Sabah deniz kıyısında olmak. Kitabevine uğramak. Bakalım bizim genç adam yazma cesareti gösterdi mi? Ona Ece Ayhan’ın ve Doğan Aksan’ın  kitaplarını vereceğim, kabul ederse. Kitapların altını çizdiğim için vermek istiyorum.

Günaydın. Rüzgâr. Yağmur. Deniz. Kuşlar. İnsanlar.

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*