MEKTUPLAR -2-

MEKTUPLAR -2-

Sevgili Lili,

Konuşsak Ne Konuşurduk?

Sanırım bizi bugüne getirip bırakan her şeyi konuşurduk. İnsanlardan, hayvanlardan, siyasetten, eğitimden, hastalıktan, kitaplardan… Ama en çok kitaplardan konuşurduk. Bundan sonra yapacaklarımızı konuşurduk. Elimizde onca yaşanmışlık ve okumuşluk varken yarın için konuşurduk. Bizi yarına bırakacak her şeyi paylaşırdık.

Sana anlatacaklarım vardı. Unuttum. Çünkü yine not almadım.

Sana uzak ülkelerin birinde gecekondularının önündeki bir divanlık toprakta sebze yetiştiren insanların olduğunu yazmak istedim.

Başka kıtalardaki sömürge ülkelerinde bağımsızlık için verilen mücadeleleri anlatmak… Kısa bir dönem de olsa Marksist yönetiminin kısa ömürlü hikayelerini…

Bu kadar uzağa gitmek gerekir mi yani diyeceksin. Yanıtım orada hayallerin gerçek olmasına o kadar yaklaşmışken neden sürekli diktatörlerin başa geçtiğini…

Bunları neden yazıyorum ki sana. Elbette nedeni tekrar tekrar okuduğum ve yine okumak istediğim yazarın kitapları yüzünden. Yıllarca her şeyin dönüp dolanıp iki kişi arasında –bir kadın bir erkek arasında- bittiğini düşünmekten kendimi alamadığım içindir. Bir dostla karşılaşır gibi. Şili doğumlu yazarın kitapları beni etkiledi bir kez.

“Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor” demiş ya Sait Faik, Ademdağı’nda Var Bir Yılan öyküsünde, yıllar önce.  Belki de hâlâ ikinci cümlede direnişimdir. Belki de üçüncü cümleye çok yaklaşmış oluşumdur. Belki de üçüncü cümledeyimdir de geriye dönüp bakmak gibi bir şeydir. Bilmiyorum.

Dostoyevski  “Dünyayı güzellik kurtaracak” demiş.

Burada her yer betonla çevriliyor. Yağmurda çamur, rüzgârda toz oluyormuş, sanırım. Hayvanlar da…

Kendimce kötü olan ne varsa sana anlatmıyorum. Bu yazılar çok yazılıyor, çok çiziliyor. Ben… Hep yanlış mı yaptım, diyorum bazen, hayal kurmakla.

İki gündür insanlarla sohbet ettim ve tırnak içindeki üç cümleyi de gördüm ya…

Sana büyülü bir şeyler bulup yazmayı ne çok isterdim bir bilsen. Bir başka sefere yazabileceğimi umut ederek son veriyorum.

Daldan dala uçuyor serçeler ağacın en tepesinde olmak için. Kanatları, gövdelerini ancak bu kadar yükseğe taşıyabiliyor. Hayallerim de beni ancak böyle taşıyor.

Sevgiyle kal.

 

2 yorum

  1. Bundan otuzbeş yıl önce bir konserinde Ömerf Zülfü LİVANELİ’den duymuştum o iki cümleyi. O zamana kadar hem Dostoyevski’yi hem de Sait Faik ABASITANIK’ı okumuştuk ama bu sözleri ıskalamıştık. Bilim yaşamı kolaylaştırırken sanatta yaşamı güzelleştiriyor. İnsan sevgisinin olmadığı yerdir cehennem. İnsan ruhu sevgiyi özümsemiş ve davranışa dönüştürmüşse orada cennet vardır.O cennet herkes ve her şey içindir. Sevgiyle kal.

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*