YARATICI OKUMAK YAZMAK/ YAZMAK     25. 07. 2024 / Perşembe

 

YARATICI OKUMAK YAZMAK/ YAZMAK     25. 07. 2024 / Perşembe

“Nermin hanım. Nermin hanım. İyi misiniz?”

Gözlerimi aralıyorum. Beyaz önlüklü kadın bana bakıyor. “İyi misiniz?” Gülümsediğimi sanıyorum. “Ağrın mı var?” diye soruyor, doktorun yanında duran kız kardeşim. Bakışları kaygılı. Gözlerimi açmakta zorlanıyorum. Kapatıyorum. “İyiyim. Uykum var,” diyorum.

“Serumu devam etsin.”

Hemşire “Olur doktor hanım,” diyor.

Omzuma dokunuyor birisi. Sarsıyor beni. “İyi misin? Canım iyi misin? Uyan ne olur!” Gözlerimi açınca yüzüme eğilmiş kardeşimin bakışlarıyla karşılaşıyorum. “Çok uyudun. Ne olur uyan artık.” Başımı sallıyorum. “Olur,” diyorum başım yana dönüyor. Vücudumu döndürmek istiyorum ama dönemiyorum. Gözlerimi açıyorum. Tek kişilik hastane odasındayım. Yatağın başında serum şişesinden çıkan hortum elimin üzerinde sona eriyor. Sağ elimi göğsüme götürüyorum. Bandajlı. Ağrım yok. “Ne oldu? Ameliyat oldum mu?” “Evet. Ameliyat başarılı geçmiş. Şimdi iyisin değil mi?” “Evet. Biraz uyuyabilir miyim?” “Hemşire uyanınca bana haber verin dedi. Birkaç ölçüm yapacak, ilaç verecek. Çağırayım mı?” Bir süre düşünüyorum, hemen gelirse ben de hemen uyurum. “Olur.”

Hemşire geliyor. Tansiyonumu ölçüyor. “İyi.” Parmağımdan oksijen ölçümü yapılıyor. “Bu da iyi. Size ilaçlarınızı vereceğim.” “Peki uyuyabilir miyim?” “Uyanık kalsanız iyi olur. Yemeğiniz gelecek.” Serum şişesine enjektörle bir ilaç veriyor. Elindeki ilaçları avcuma bırakıyor, bir bardak suyla içiyorum.

“Uyuma lütfen. Biraz konuşalım.”

“Hııı…”

*

Masada ellerimin arasında duran kitabı yutarcasına okuyorum. Yazar hangi sürprizlerle buluşturacak beni merak ediyorum, gülümsüyorum. Omzuma dokunuyor birisi. Başımı kaldırıp bakınca kitapevinin sahibi kadını görüyorum. “Nermin hanım, söyleşiye başlayabiliriz. Katılım çok değil ama katılanlar için güzel bir sohbet olacağını düşünüyorum.” Kitabın arasına ayracı koyup kapatıyorum. Acaba kadın ne yapacaktı? Kalkıyorum. Yan odaya geçiyorum. Bir masanın karşısında sıralanmış sandalyelerin yarısı boş. Masaya doğru yürürken “Hoş geldiniz? Nasılsınız? Hepimiz iyi miyiz?” diye soruyorum. Gülüşmeler. İyiyiz, diyenler. Masaya geçip sandalyeye oturuyorum. Kısaca kendimi tanıtıyorum. Katılımcıların ellerinde tuttuğu kitapların hepsi aynı. Bir kitap da benim masamın üzerinde. Güzel ilgi çekici bir kapak. Soyut bir resim. Bir döngü, mevsimsel gibi.

“Yazım aşamasını anlatır mısınız? Gerçek hayatta Beril diye biri var mı? Yoksa o siz misiniz?”

Konuşmaya başlıyorum. Soru yanıt devam ediyor sohbetimiz. Bazen ben onlara soruyorum. “Okur yolculuğunuzu nasıl anlatırdınız? Nasıl bir okursunuz?”

Katılımcıların hepsi kadın. Bu kitap bir kadının hikâyesi olduğu için olabilir. İçinde aşk da var ama pek ilgi çekici değil. Kurduğum dünya için gerçekçi kalması yeterli değil mi gerçek olmasına?

Birkaç kişi okur yolculuğunu anlatıyor. Güzel paylaşımlar oluyor. Omzuma dokunuyor birisi. Kim?

*

“Pelerininizi alayım efendim,” diyor siyah takım giymiş bir görevli. Şapkamı ve pelerinimi çıkarıp uzatıyorum. “Dışarıda yağmur yağıyor mu?” “Evet, hâlâ yağıyor.” Nazik bir şekilde alıyor, silkeliyor, açık kapıdan içeri girip kayboluyor. Büyük salonun açık kapısından içerideki insanlara bakıyorum. Madam Eleni ile göz göze geliyoruz. Gülümsüyoruz. Yanıma geliyor. “Ah madam ne iyi yaptınız da geldiniz. Eşiniz yok mu?” “Kendini iyi hissetmiyordu. Sanırım üşüttü. Size saygılarını iletmemi istedi.” “Çok naziksiniz.” Kolumdan tutarak beni salona alıyor. Kulağıma eğilip “Yalnız kalmayacağınızdan eminim. İyi eğlenceler,” uçuk mavi elbisesinin eteklerini sürüyerek yanımdan uzaklaşıyor.

Salonun ortasında vals yapan çiftler ve onların etrafında sohbet eden kadınlar erkekler… Tanıdıklarım çok. Pencere kenarına gidiyorum. Vals yapan çiftleri izlerken karşımdaki bir beyle bakışıyoruz, o gülümsüyor. İş adamı Tarık bey, uzun zamandır karşılaşmamıştık. Beyoğlu’nun en ünlü simalarından. Yanıma geliyor. “Çok güzelsiniz madam. Elbiseniz göz kamaştırıyor.”  Yağ yeşili elbisemin yakası oldukça açık ve çiçeklerle süslenmiş. Topuzumda da aynı çiçeklerden üç adet var. Benimle dans eder misiniz madam?” Gülümseyerek teklifini kabul ediyorum.

“Öyle güzel dans ediyorsunuz ki, başımı döndürdünüz. Artık bırakalım mı?”

“Uyumlu bir eş bulmuşum. Bu akşam bunu bana çok görmeyin lütfen. Gözlerinizi kapayın ve açtığınızda müzik bitmiş olacak inanın.”

*

“Haydi uyan artık. Annemler aradı. Az sonra gelirler. Seni iyi görsünler. Haydi uyan.”

“Çok acıktım.”

“Yemeğin soğudu. Haydi sana yedireyim.”

“Ben kendim içerim,” diyorum.

“Dur yatağını kaldırayım.”

Yatakta oturuyorum. “Nasılsın?” “İyiyim. Sadece uykum var.” “Çok uyudun. Endişeleniyorum.” “Onca anestezi aldım. Gayet normal bu, üzülme. Serumun da etkisi var.”

Yemek tepsisini önüme koyuyor ama kolumu kaldıramıyorum. Bandaj hareket etmemi engellediği gibi bir ağrı da var. “Ben yedireyim,” diyor kardeşim. Yemeğimi çok beğeniyorum, o ise gülüyor. “Anlaşıldı sen çok acıkmışsın.” Yemekten sonra gözlerimi kapatmak istiyorum ama o beni konuşturmaya çalışıyor. “Herkes seni merak ediyor. Beni arıyorlar.” “Ben iyiyim. Kaç dikiş atılmış biliyor musun?” “Çok.” “Ameliyat bölgesi enfekte olmazsa ölüm tehlikesi olmaz. Bir de kanama olmaması gerek.” “Sağ kolunu kullanmamalıymışsın.”

İçeri hemşire giriyor. “Hastamızın biraz yürümesi gerekiyor.” “Olur ama biraz daha kendime geleyim.” “Ziyaretçileriniz gelebilir.” “Teşekkür ederiz.”

İçeriye bir erkek giriyor. Ağzım kulaklarımda. “Bu kadar ciddi miydi bu ameliyat,” diyorum. Gülümsüyor. “Evet ciddiydi, şimdi yürümen gerekiyor,” diyor kardeşim. “Ama onunla yürümek istiyorum,” diyorum. Yanıma geliyor, kalkmama yardım ediyor. Öyle sağlam tutuyor ki kolumu kendimi bırakıyorum. Koridora çıkıyoruz.

“Demek ciddiydi ha. Ölmedim işte. Bilsem ki bir aylık ömrüm var, yanımdan ayrılmana hiç izin vermezdim. Her şeyin canı cehenneme.”

Hiçbir şey söylemiyor. Bir eli belimden tutuyor. Aksayarak yürüyorum. “Ağrın mı var?” “Yok, ama göğsümü değil de sanki bacağımı kesmişler gibi yürüyorum değil mi?” “Geçer.”

*

Devamı olur mu bilmiyorum.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*