YARATICI OKUMAK YAZMAK 14 Temmuz 2024 / Pazar
Füruzan’ın Parasız Yatılı öyküsünü tekrar okudum, notlar aldım. Notlarımı değil, yalnızca okur yolculuğumu paylaşacağım. Çünkü aldığım notlarımın bana özel olduğunu ve bir başkasının farklı bakabilmesi için yönlendirmemem gerektiğine inanıyorum. İlk okumada palimsest gibi metnin altında bana dair görüntüler de vardı. Bu görüntüler öykü sayesinde görülebiliyordu ama anlaşılması için öykünün ayrılıp bakılması gerekiyordu. Fakat bu uğraş hiçbir zaman bir öykü olamayacaktı. Bölük pörçük olan bu bilgi ve görüntüler üzerinde çalışırsam Füruzan’ın paltosundan bir öykü çıkarabilecektim. Yazıma bilinçli yaklaşabilirsem günümüzü de işlemiş olabilirdim. Sonuçta kitap 1971 yılında basılmıştı. Ben dört yaşındayken. İki yıl sonra okula başlayacak ve parasız yatılı sınavlarına girebilmek için çalışacaktım. Okulumuzda çalışkan öğrenciler bu sınavlara yönlendiriliyordu. Daha iyi eğitim almak, daha iyi okullarda okumak için sınavlarını kazanmanın çok önemli olduğunu sanıyordum. Önümüzde liseyi İstanbul’da okuyan bir öğrenci vardı. O bize sanırım yol gösteriyordu. Fakat bizim dönemden kimse sınavda başarılı olamadı. Okuduğumuz bir kitap vardı, “Gümüş Kanat”. Okumanın çok önemli olduğunu öğreniyorduk. Ben ne olmak istediğimi hiç düşünmemiştim. Çünkü olmak istediğim şeylerin okulları yoktu. Konservatuvara girmek istedim ama yaş sınırlaması nedeniyle sınavlarına başvurum kabul edilmedi.
Öykü konuşmayla başlıyor ve bu konuşmanın nereye gideceğini merak ediyorsun. “Sen çıkınca işin bitip gene yürüyerek iner…” Bir yandan yürüyorlar, bir yandan konuşuyorlar, bir yandan da geçmişi anımsıyorlardı. Geriye dönüşlerle okuyucuya anne ve kızı gösteriyordu anlatıcı. Kısacık zaman içinde umutla bekledikleri bugünü, geçmiş yaşamları kadar düşleriyle birlikte aktarılıyordu. Şimdi, geçmiş ve düş. Hepsi de oldukça ağır, iç ezici, isyankar etkisi… Sadece o yılların değil günümüzün de sahnesi bu.
Füruzan ile yapılan söyleşileri izledim. Öykülerinin incelemelerinin videolarını izledim. Kıraathane’nin kayıtları çok değerli. Bundan sonra da izlemeye devam edeceğim.
Pandora’nın Merakı programında Ayfer Tunç’u izlemekten büyük keyif aldım. Çocukluğundaki okur yolculuğunu öyle güzel anlattı ki çok etkilendim. Benim unuttuklarımı ondan dinledim. Bir de ‘Yazmak Atölyesi’ kurduğunu öğrendim. Okuma atölyesi dikkatimi çekti. Neden okumak bu kadar önemli benim için? Sorumun yanıtını Ayfer Tunç verdi gibi.
Füruzan’ın paltosundan çıkacak bir öykü yazayım mı, diye düşündüm. Yok bu gece canım yazmak istemiyor. Kafam nerelerde kim bilir?
Tim Parks’ın Yaşam ve Yapıt kitabını aldım raftan. İçindekilere baktım. Merak ettiğim, kitaplarını almak istediğim bir yazarı yazmış. Heyecanla okumaya başladım. Okumaya çok zor devam ettim. İyi ki bu yazarın kitaplarını almamışım. Kitapta çok değerli yazarların isimleri var. Belki sonra okurum.
Tim Parks’ın okuma üzerine yazdığı yazıyı okudum. Canımın neden sıkkın olduğunu anladım sanırım. Okuyamadım. Yolculuk yapmadım, sohbet etmedim… Zaten bugün dışarı da çıkmadım. Öf.
“Kendinizle ilgili yepyeni bir şeyi keşfetmenize izin verir, çünkü onu okurken kendi tepkilerinizi de gözlemlemektesinizdir.” “Kendi kendinize dünyayı nasıl anlattığınızı bir kenara bırakıp başka birinin bunu sizin adınıza yapmasına izin vermek harika bir şeydir.” Tim Parks
Bir yanıt bırakın