YA YOKSA GÜNLÜKLER / 9 Nisan 2022
Hayat belirtileri göstermeye başladım. Bugün kargodan kitaplarım geldi. Yine mi İstanbul? İstanbul’u seviyorum. Belki de sevmekten öte bir şey. Paketi açtım hem de kapının önünde. Heyecan var çünkü kitapları internetten inceledim.
Anılarda Sait Faik kitabını elime aldım. Meraklandım doğrusu. Kimler yazmış Sait Faik için? Prestij kitaplardan, Erol Gezeroğlu’nun Tepe Tepe İstanbul kitabı. Yılların emeğinin gün ışığına çıkışı. Bilmez miyim? Ben de hep yarım bırakmışımdır. Şu çocuklara yazdırdığım günlüklere devam edemediğim için çok üzgünüm. Sait Faik ve Orhan Veli için de çalışmalara devam etmek istiyorum. Ama babam için zeytin büyücüsünü yazmak da istiyorum. Hekim olarak da hayvanlarla ilgili yazmak istiyorum. Hangisi öncelikli belli değil. Şu aralar yazdığım Melek de bitmeli artık.
Elimde kitaplar salona giriyorum. Koltuğa oturuyorum. Sait Faik’i okurken buluyorum kendimi. Hayret uzun bir aradan sonra ilk defa elime bir kitap alıyorum. Bu hareketi çok doğal yapıyorum.
Bundan sonra nasıl yaşamak istiyorsun, diye soruyorum kendime. Yetişkinlere roman yazmayı çok istiyorum ama öncelikler fırsat vermiyor.
Zamanın gelmesini beklemek hayatımın büyük bir parçasıydı. Babamla ben… İkimiz de aynı hastalıktan zamanın gelmesini bekliyorduk belki de. Yaşam ve yaşamın sonu. Onu kaybettim. Bunu kabullenemediğim için hiç yazmadım. Zaman zaman bir köşeden çıkacakmış gibi geliyordu. Bir odadan çıkacak ya da bana seslenecekti. Zeytin büyücüsü adını taktım ona. Mezar taşına da zeytin dalı işlenecek. Zeytin ağaçlarını her zaman çok sevdi. Toprağını sürdü, suladı, ilaçladı, budadı, topladı, yağını taşıdı… Son nefesine kadar yaptı. Onu çocuk gözümden kara trenin lokomotifinin önünde elinde kırmızı bayrağıyla anımsıyorum. Lacivert takımlı, başında kırmızı şapka olan yakışıklı adam benim babamı. O olmasa trenler nerede duracağını bilemez. Dairede telgrafın başında mors alfabesiyle mesajlar yazıyor. Tıkırtılara vermiş kulağını, ses çıkarmak yok, şışşt baban çalışıyor. Ondan sonra değişmedim desem yalan olur. Onunla daha önce konuşamadıklarımı konuşur oldum sanki. Bu yazı da öyle bir şey olmalı.
Eski çalışma arkadaşım aradı. Çalışma ortamımız kitaplar elbette. Onun şimdi sahaf dükkanı var. İnternetten kitaplarına baktım. Sait Faik ya da Orhan Veli ile ilgili çok kitabı yok. Var olanlar da bende var. Kitapların hayatta kalması için büyücülere gereksinimi var. Yazarlar ve okurlar arasında köprü kurmak için emek veren insanlar. Biraz yazarın sözlerinden biraz okur düşüncelerinden hokus pokus… Aslında dünya güzel yermiş. İnsanları ve İstanbul’u seven Sait ile İstanbul’u ve insanları seven Orhan. Ortak noktamız İstanbul. Belki de romanlarını yazmalıyım çocuklar için. Bir şiirin doğuşunu izlemek, bir öyküye girmiş insanla Tünel’de karşılaşmak…
Madem bugün elime kitap değdi, arkadaşımın kitabını okuma zamanı.
Bugün elime geçen kitaplar güzel. Bugün hava güzel. Bugün hayat güzel.
Bir yanıt bırakın