YA YOKSA GÜNLÜKLER – 6 Nisan 2022

YA YOKSA GÜNLÜKLER – 6 Nisan 2022

Kaç gündür yorgunluktan yatıyorum. Bugün kendimi iyi hissettim. Kitap masamın ucunda, üstünde gözlüklerim duruyor. Okuma koltuğum da onlara yakınlaştırılmış bir şekilde duruyor. Koltuğu uzandım. Elimi uzattım, parmaklarım gözlüklerime değdi. Elimi çektim. Battaniyeyi üzerime çektim. Biraz yorgun muyum ne?

Aylar oldu kitap okumayalı, yazmayalı. Hastalığın normal seyri içinde yer alamadı. Ameliyattı, ağrılardı, kaygılardı derken… Şimdi yeni bir dönem başladı. Kemoterapiye başladım. Dozlarım çok düşük. Doktorlarım kalp hastası olduğum için çok dikkatli bir şekilde ilaç seçimi yaptılar. Aldığım ilk doz iyi geçti. Bugünden sonra etkisi olmayacak sanırım. Çünkü bugün bu yazıyı yazıyorum. Bu ‘iyiyim’ demek olmalı. Günlüklerden çok Melek’i özledim. Yazmak istiyorum ama yazdıklarımı okumadan yazamam ki. Nerede kaldım? Neler yazdım? Ah Melek ah! Belki de bir ömür ayak altında geçen. Belki de avarelik. Kim bilir? Belki bir özür. Bir umut olamadığı kesin. Melek için yani. Gerçek hayatta olduğu gibi.

‘İstabul’a Bahar Geldi’ kitabımın yeni baskısı BU Yayınları tarafından yapılıyormuş. Güzel bir haber. İstanbul’a baharın geldiği günlerde bu kitabı okumak güzel olmalı. Çünkü hava durumu günü gününe aynı. Uyanan doğa, çocuklar aynı. Çalıştığım okulun çevresini anlatıyor. Orada oturduğum yıllarda yazmıştım. Çocukları da öğrencilerimden canlandırmıştım.

Bugün bilgisayarı açtım ve Kültür A.Ş. nin kitaplarına baktım. Oooo yeni kitaplar var. Tepe Tepe İstanbul, Erol Gezeroğlu’nun yazdığı kitap İBB baskılı. Bu isimle facebookta sayfa var. Zaman zaman iletilerini okuyorum. İstanbul için büyük bir kaynağı olduğunu düşünüyorum Erol beyin. Bir başka kitap ve bir başkası daha… Hepsi de prestij kitaplardan. Fiyatları yüksek. Canım bu kitapları elime almak istiyor. Resimlerine bakmak, hikayeler düşlemek. Düşlemek mi? Melek’i anımsattı bana.

Bugün “Melek’i bir ara okursun değil mi?” diye sordum. “Bir ara okurum,” dedi. Sonra da arkeolojik kazı yapılan yerde mezar bulan kızı sordu. Hatırlamadım bile. “Bir yerde yazdıklarını  okusan senin yazdığını bile anlamazsın,” dedi. Doğru söylüyor. Unuttuğum öyle çok düş var ki. “Ölü doğumlar onlar,” dedim. “Hatırlamıyorum. Öyle çoklar ki.”

Aklıma gelincik geldi. Yazarken ne kadar çok sevmiştim. Ama daha sonra orta seviyede bulmuştum. Bitirilmesi gereken aslında bitmiş dosyalar var. Onları toplamak gerek. Ama nasıl? Ve neden?..

Hayata dair şeyler olmalı. Bugün Karabük’teki ortaokul öğrencilerinin fotoğraflarını aldım. Kitaplarımı ellerinde tutmuşlar. Çok şirin gençler. Cıvıl cıvıllar. Uğur öğretmeni kutlamak gerek. Kitapların olması yetmiyor, onları okutacak öğretmen de gerekli. Beni çok çok seviyorlarmış. Ben de onları sevdim. Yolları açık olsun.

Çocuklarla zoom üzerinden buluşmaları seviyorum. Kitabımı okuyup beni arayan ve kitap üzerine düşüncelerini söyleyenlere teşekkür ediyorum.

İstanbul’dan Nur öğretmenim de beni her zaman ağırlayabileceğini yazmıştı. Onun sınıfında özel bir etkinlik yapmayı çok isterim. Konu elbette İstanbul olacak. Orhan Veli ve Sait Faik bizlere eşlik edecek.

Bugün Esma Zafer Ertan arkadaşımın ‘Çikolata Gibi’ adlı kitabını okumaya başlayacağım. Bir de İstanbul Kitapçısından şu kitapları almalı.

Gün bitebilir artık. Benim için  hareketli bir gün oldu.

 

 

2 yorum

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*