OKUMA GÜNLÜKLERİ 19 Kasım 2024 / Salı
Sıkıldığımı yazmasam da böyle olduğum sonunda anlaşılacaktı. Öyleyse neden yazmayayım? Kocaman bir yumru oldu sözcükler de ağzımda kaldı. Artık okur yolculuğum olmayacak. O okumalarla birlikte gelen neşeli, coşkulu ve çocuksu yolculuklar olmayacak. Çok arayacağımdan eminim. Bu kadar erken karşılaşacağımızı düşünmemiştim. Acaba yapmamayı mı tercih etmeliyim? Yazmamayı okumamayı; nefes alıp vermemeyi… Kitapların verdiği düşler içinde kalmak. Çocukların yarısı okumayı sevmiyor; diğer yarısı da değişik kategorilerde okumayı seviyor. Bu iki grubun, birbirine zıt düşünmelerinin nedeni ne olabilir? Yanıtını yirmi yıllık öğretmenlik deneyimimden vermeye çalışıyorum. Mücahit, şiddeti bir Türk filminden örneklendiriyor. Hiç öyle düşünmemiştim. O çocukluğumun filmlerini genellikle kafa dağıtmak ve uyku getirmesini sağlamak için izliyordum. Elbette şiddet konusu Mavi Kulübe kitabından aklıma geldi. Çünkü büyümüşlüğü deneyimleyip tekrar küçülmüş benin okuma yolculuğundan çıkarıyorum; ne saf yetişkinlikti ya da yetişkin çocukluktu o. Çocuk diliyle, yetişkinlerin eleştirisi adını verdikten sonra sesimi kesmiştim. ÇİFEL için güzel bir çalışma olabilir. Hem çocuk hem de yetişkin için. Böyle böyle sıkıldım işte. Çocuklarla şiddet ve sevgi nedir, neden sorularını işlemiş ve kitaplaştırmıştım. Bunu elbette ben kendi kendime bulmamıştım. Nuran Direk ve Zehra İpşiroğlu’nun kitaplarından öğrenmiştim. Şimdi deney yapabileceğim bir sınıfım yok. Olsaydı eğer, derse başlamadan önce amacımı tahtaya yazardım. Öğretmen olup gizli gizli amaca onların ulaşması için beklemezdim.
Günlüklerime okuma günlükleri adını verdim ama bunun önceki günlüklerimde olduğu gibi olmayacağını hissediyorum. Bu ayrılış da, her ayrılışın verdiği hüznü veriyor. Çocuk yanımı çok özleyeceğim. Umarım beni tamamen bırakmaz. Yakın zamanda Montreal’de Yaz Tatili kitabını bir genç çocuk gözüyle okuyup yolculuğumu aktarmaya çalışacağım. Bakalım içimdeki çocuk ne kadar büyümüş. Yetişkin olarak mı aktaracağım yoksa. Yazarıyla arkadaş oldum, bana her yazdığım yazıyı yayımlamamı söylemişti. Yazımın üzerinde düşünmemi, ince eleyip sık dokumamı… Ben dikkate almamıştım onu. Şimdi şimdi ne demek istediğini anlıyorum.
Moby Dick okumalarım devam ediyor. Bir yandan yazmaya çalışıyorum ama ne yazacağımı bilemiyorum. Haftalar ilerledikçe netleşir belki. Şu kadarını söyleyebilirim ki Kaptan Ahab’la henüz tanışmadım. Beyaz Balina’yla da. Ahab güvertede göründü, uzaktan: İsmail’in gördüğü kadar işte. Kaptanlar gergin bir şekilde Ahab’ın patlayacağı aanı bekleyişi beni de geriyor. Gözler denize çevrilmiş; görünürde balık da yok. Doğrusu İsmail’in rahatlığı bana da bulaştı. Anlatının tadını almaya çalışıyorum. Oturduğum yerde, kedilerim gibi sıcak köşemde uçsuz bucaksız derin denizlerde ilerleyen Pequod adlı gemide yolculuk yapıyorum. Belki de bu son okur yolculuğum olacak. Yazarın diğer romanı Kâtip Bartleeby’den etkilenirsem diye de düşünmüyor değilim hani. Bu romanın paltosundan çıkan kitaplar çokmuş şimdi aklımda kalan ve okuduğum kitap Körleşme.
İlk gençlik romanı Örümcek Ağı’nı okuyorum. Güzel bir dostluk romanı. Pis olarak anlatılan çiftliklerin ne denli güzel olduğunu bu romanda fark ediyorum. Çocuk kitaplarını değerlendirmek ve derin okumlar yapmak kolaydır. Daha kısadır ve kısa cümlelerle daha açıktır anlatı. Mesajı da öyle. Tüm çocuk kitapları için geçerli değil bu aslında.
Günlüğümün adını Alberto Manguel’in kitabının adından aldım. Haydi bakalım taklit etmeye çalışayım.
“Bir Yazarınız Olmalı 1” adını vererek beni yüreklendiriyor Feridun Andaç. Bulabileceğimi düşünüyorum ama bunun için çok okumam gerekiyor. İkinci cildi de kısa zamanda çıkacak diye biliyorum.
Bir başka günlük sayfası açmayı düşünüyorum. Bir türlü isim bulamadım. Öykü Denemeleri mi desem adına?
Eskiden günlüğümü yazdıktan sonra günün özetini yaptığım için rahatlardım. Yok rahatlamadım. Bu duyguyu dağıtacak hangi kitap olabilir, diye düşünüp kitaplığıma gittim. Bir kitapla masama döndüm. Etkili uyarıcı dikkat çekici bir adı var: Edebiyat Ne İşe Yarar?
Bitti.
Bir yanıt bırakın