KİTAPLI KEDİLİ GÜNLÜKLER  – 23 Kasım 2023 / Perşembe

KİTAPLI KEDİLİ GÜNLÜKLER  – 23 Kasım 2023 / Perşembe

Bütün gün mide bulantısıyla yattım. Uyuduğumu sanmıyorum ama sabaha karşı kendimi daha iyi hissettim. Kalktım. Yaptığım birkaç telefon görüşmesi oldukça doğal ve rutine aitti. Yemek bile yaptım ama mideme daha çok dokundu. Alışılmış yemek tatlarına katlanamıyorum. İştahım azaldı.

Biraz internette gezindim. Neyse ki boş zamanlarımda yaptığım videoları izlemedim. Nelere gülüyoruz? Filmlerin setlerinden kısa paylaşımlar; yemyeşil bir sahne, kırık dökük görünümlü birkaç dekor; uçak modeli, araba, asfalt…  Bunlara zaman ayırmadım. Daha çok makaleler okudum. D.F. Wallace üzerine yazılan makaleler ilgimi çekti. Romanı kaç yıldır okunmayı bekliyor. Ama ben klasik romanlar okuyorum bu aralar ve zevk alıyorum. Kitap kulüplerinde değerlendirilecek alanında uzmanlık kazanmış eleştirmenler tarafından birçoğu. Biraz gecikilmiş bir çalışmaya katılımım. Aslında gecikmem değil de geriden gelen yeni yeni önem kazanan bu nedenle günümüzde artan etkinlikler. Buna rağmen ilgi halen yetersiz, sınırlı sayıda katılımcı var.

Ara verip mutfağa geçtim. Kahve olurken mutfakta iki duvar arasında yürüdüm. Adımlar ve ayaklar… Dokuz adım geliyor. Otuz yedi numaralı terlikle de on yedi ayak. Kahve oldu, fincana koydum. D.F. Wallace’yi düşünüyorum. Bipolar olan yazar 2008 yılında intihar etmişti. Her şeye duyarlı olduğum dönemleri anımsatacak bana. Yazmanın söylendiği gibi acı verici olduğunu yaşayacağımdan duyduğum korku. Hiç de öyle değil şimdiki zamanda yazmak. Bir şekilde Wallace’nin yaptığı gibi hayatta kalmanın yolarının arayışı. Acı duymuyorum. Bu duygularımın olmadığı anlamına gelmiyor, ama eski aşırı duygusallık yok. Bir nefes alış, mola.

Öğretmen arkadaşımı aradım. Öğretmenlerin yazdığı yaşadıklarını kaleme aldıkları kitaplardan örnekler verebilir mi? Eğitim Sen’in dergilerini önerdi ama ben yaşanmış hikâyeleri arıyorum. Önemsiz görünen, herkesin yani her öğretmenin yaşadıklarından kesitler. Nasıl hikâye ettiklerini merak ediyorum. Daha önce sayfamda yazmaya çalıştığım birkaç yazıyı paylaştım. Çok geçmeden instagramdan bir mesaj aldım. MEB’e şikayet edildiğimi haberim olmasını istediğini yazmış. Facebookta instagramda paylaştığım fotoğrafları sildim. Çocukların fotoğraflarının paylaşılması istenmiyor. Ardından okul yazılarımı sildim. Arkadaşım sendikalıydı ve halen davaları devam ediyordu. Meslekten uzaklaştırılan öğretmenlerin çok azı geri dönebildi. Dava süreçleri zor geçti. Çoğunun da devam etmekte. Çocuklar içindi her şey. Ne oldu? Neden yazılmıyor yani yazılıyor da herkesin ulaşabilmesi, okurlarının çoğalması  sağlanmıyor; reklamlar vs.   Gezi olayları ile ilgili de yazılanların, öykülerin, romanların az sayıda olduğu söyleniyor. Yazılmış kitaplar var ama halen keşfedilmeyi bekliyor. “Orada ütopik bir yaşam örneği verildi,” dedikten sonra güldüm. “Çöpleri de gençler temizledi.” Bol bol gaz soludular. “Silivri soğuktur, bilesin,” dedi arkadaşım. “Bir şey yazdığım yok ki,” dedim. “Olsun, sen yine de bil istedim. Hatırlatayım.”

Nelere gülüyorlar? Kısa videolarla insanların sıçma hikâyelerini ve fantezilerini  dinledim. Bugün beni çekmedi hikâyeleri. Moda defilelerini izledim. Eğer ünlü bir modacı olsaydım benzer modeller mi yapardım? Bilemedim. Yaratıcılıklarını nereye koyacağım üzerinde durdum. Mankenlerin topuklu ayakkabılarının ayaklarına büyük gelmesi nedeniyle bileklerini burkup düşmelerini hayranlıkla karşıladım. Sanki doğalmış gibi davranıyorlardı. Giydikleri parçalar hakkında ne düşünüyor olabilirler? Mankenlik hayalim neyse ki olmadı, çünkü ayna ayna benden güzel var mı, diye hiç sormamıştım aynalara.

Bu hafta aramak istediğim dostumu aradım. Açmadı telefonu, çalışıyor olmalı. Sonra aradı. Canım nasılsın? Sesini duymak bana iyi geldi, iyi olduğuna beni inandırdı sanırım. Ben mi? Eh işte. Bekliyorum ama neyi beklediğimi bilmiyorum. Bir roman yazmayı mı, yeniden manik depresif olup olamayacağımı mı… Elektroşoktan çok korkuyorum. Hafıza kaybına neden oluyor. Belki unutmak hastalığa iyi geliyordur. Doktorların bunun hakkında bilgileri olmadığını düşünüyorum. Benim öğrenciler üzerindeki etkilerimi, ileride nasıl insanlar olabileceklerini bilmediğim gibi.  Benim de hatalarım oldu. İlk yıllarda. Ama şiddet hemen hemen uygulamadım. Daha çok müdür yardımcısını çağırıyordum. Kötü polis ile iyi polis oyunu. İlk yıllarda yediğim tokat sonunda ne kadar kötü bir sonuç doğurabileceğini öğrendikten sonra tam bir şiddet karşıtı oldum. Öğretmenler odasında masa başında oturuyorduk. Yaşlı öğretmen, erkek öğretmen, eskiden çocuklara nasıl tokat attıklarını anlatıyordu. Sağ tarafında oturuyordum. Aramızda bir sandalye boş duruyordu. Sağ kolunu kaldırıp hızla geriye savurdu ve tam sol gözümde patladı eli. Parmağındaki büyük yüzük göz çukuruma rastladı sanırım. Kör olma tehlikesi vardı. Buz koyduk hemen. Ağrısı çoktu. Moraracak diye bekledim. Kimseyi inandıramazdım, öğretmen arkadaşımdan tokat yediğimi. Durup dururken eşimin üzerine kalacaktı. Panikteydim. Doktora gittim. Olayı anlattım ama inandırıcı bulmadı. Şaşkın şaşkın yüzüme baktı, bir şey söylemedi. İlaç yazdı. Neyse ki morarma olmadı. Tek göz kör olarak, yani bulanık görerek derslere girmeye devam ettim.

“Düşünebiliyor musun, bir çocuğa tokat attım,” dedi. Yalnız olmadığını söyledim. “Yıllar sonra çocuklardan hem de küçücük çocuklardan dayak yememek için kendimi kollamak zorunda kaldım.” Bir kadın olduğumu bakışlarından, pis sırıtışlarından anımsatıyorlardı. Saçıma sakız atıyorlardı ve ben aldırmıyordum. Temizinden bir sopa yerdim. Son yıllarda da yediğim oldu zaten ama temizinden olmadı. Boyları benim boyumda ve deli kuvvetleri olan… Sınıftaki çocukların yerine yediğimi düşünüp kendimi avutuyorum. Bir veliyi aramıştım. Çocuğunuz yapıştırıcısını ders sırasında açıp açıp kokluyor. Bence okulda kullanmasına izin vermeyin, okula getirmesin. Doğal olarak bunun ne önemi olduğunu söyledi. Bağımlılık yapabileceğini söyledim. O günden sonra çocuğun masasında yapıştırıcı olmadı. Bally bağımlılığına neden olabilir mi, araştırmadım.

Bugün de bitti. Cumartesi gününe kadar okuduğum kitabı bitirme şansını, bugün hasta olmam nedeniyle kaybettim. Umarım diğerlerinin sonu da öyle olmaz.

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*