KİTAPLI KEDİLİ GÜNLÜKLER – 19 Ekim 2023/ Perşembe
Hayat, en çok istediğimiz engellendiğimiz şeyleri elde etme mücadelesi. Hayatın kendisiyle olmaktan çok, engelleyici unsurların çevresindeki insanlar olduğunu düşünmeye başladım. Viktor Emil Frankly’in kitaplarından biri olan Hayatın Anlamı ve Psikoterapi’de yazdıkları yol göstericidir. Toplama kampından sağ olarak kurtulan bir insan olarak verdiği yaşam mücadelesini anlatır. Orada hayata tutunmaya, yaşamaya çalışan insanları da. Daha sonra da kalemiyle yalnızca kendisine değil, tüm insanlara umut olur. Umutsuzluk karşısında umut etme gücü. Bugün ateş altında kalan silahsız insanlar yaşamak için mücadeleyi sürdürüyor. Ellerine alacakları bir silahları olsa da yaşadıklarının değişmeyeceğini onlar kadar, sessiz kalan kesim de bilmekte. Bir nükleer silah silip süpürebilir haritadan bir yerleri. İnsanlar hep bir mücadele içinde. Güvenli gördüğü yerlere kaçış süreci de birçokları için umut ekmeği.
Yüzyıllar önce yaşananlar yaşam alanlarında da aynı durumlar söz konusuymuş. Küçük yaşam alanlarında kendi aralarındaki anlaşmazlıklarla mücadelesi hiç değişmemiş. Aslında insanlar hiç değişmemiş. Sorunlar hâlâ aynı. İnsanın kendisiyle olan ilişkisi; iki kişi arasındaki, yaşadığı toplumdaki ilişkisi hiç değişmemiş. Oysa yıllar önce nasıl yaşadıklarının tahayyül edilemeyeceği düşünülüyordu. Daha sonra, yazılı döneme geçince bıraktıkları eserlerden anlaşılıyor ki aynı sorunları yaşamışlar. Tabletler, papirüsler, kâğıtlar… Her şeyden habersiz yaşayan insanlar, başlarındakilerin emriyle ölümüne savaşa gitmiş. Bu savaşanlar da ölümü göze alarak silahlanmış. Bu duruma karşı mücadele veren kesim, her dönemde başarısızlıkla karşılaşmış.
Edebiyatın insan yaşamına girişi yönlendirilmek üzere başlıyor. Eğitmek amaçlı. Eğitimli askerler yetiştirmek, doğurgan kadınlar yetiştirmek. Kürtaj hayatımıza gireli ne kadar oldu ki zaten. Dünyaya getirilen çocuklardan sorumlu olduğunu sanırım daha çok kadınlar düşünüyor. Erkekler ev dışında kalıyor. Bugün bile kadınlardan çok erkeklerin çalışma hayatı destekleniyor. Çalışan kadın emeklerinin ücreti oldukça trajik. Erkekler bu nedenle çocukların eğitimini kadınlara veriyor. Fakat bu eğitimi de belirleyenler onlar. Bugün kadınları sorumlu görmek eski bir gelenek olarak kalmış olmalı. Günümüzde çocuklar eğitimlerini ne annelerinden ne de babalarından almakta. Okulda müfredatla, televizyon ve sosyal medyada haberler, reklamlar ve dizilerle eğitim hayatlarını ev dışı iletilerle tamamlıyorlar. Bir buçuk yaşındaki çocuk görmediği halde bir resimdeki doktora doktor diyebiliyor. Bir adamın balık tuttuğunu söyleyebiliyor.
Babama çok kızardım. Onun yaşadığımız yerde özel bir yeri vardı. Daha fazlasını beklerdim ondan. Kızlarını koruma altına kendisinin aldığından çok emindi. Güvende olduğumuzu düşünürdü. Dışarıda kalan hayat, bizlerden uzaktı ona göre. Babam demokrat partide yer alırken… Annem ise aydın bir insandı. O yıllarda gençlere verilen öğütler: Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı diyeceksin. Ekmek aslanın ağzında. Bunlar korkunç sözler. ‘Ağaç yaşken eğilir’ e ne demeli? Eğilmek o zaman için eğilmek diz çökmek, baş eğmek değil de neydi? Bugün bile okutulan Amicis’in Çocuk Kalbi, aslında tam bir baş eğmeyi öğretir çocuklara. Bunu alt mesaj olarak okumanıza gerek yok. Bugün verdiği iletiyi anlamayı denerlerse büyükler, anlayabilirler.
Sınıftaki sessiz, uslu çocuklara özellikle de kızlara çok üzülürdüm. Yaramazlık yapmaları için uğraşırdım ama bunu yapmak kolay olmazdı. Çünkü dördüncü sınıfta ibre değişir, sakin olan erkek çocuklar kavgacı olur haylazlaşır, kızlar ise hanım hanımcık olur. Artık yapacak bir şey yoktur. Bu hiçbir zaman annenin, öğretmenin yapabileceği bir şey değil. İş babalara düşmekte aslında. Onların oyun oyları daha değerli, çünkü onlar nasıl ve ne isterlerse öyle yapılacaktır ailece. Şanslıydım ben ama nasıl yapmalı üzerine hiç okumadım. Deniz’in mektubunda yazdığı gibi bilim de insanlığa hizmet, ilerlemenin de değişime açılan yol olduğuna inanıyordum. Bugün hayal kuramayan çocukları düşündükçe gelecekte nasıl yaşama tutunacaklarını bilemiyor, çok üzülüyorum. Uzun yıllar hayalsiz büyüdü çocuklar. Muhteşem görsellerle kendi hayal dünyalarının ne denli cılız ve gereksiz olduğuna inandırılıp eğitici fantastik görüntülere maruz kaldılar. Çok üzgünüm.
Zeytin Büyücüsü son günlerinde zeytinlerle yaşanabileceğine, zeytinin ölümsüzlüğüne inanarak hayata gözlerini kapadı. Onunla konuşmayı hiç başaramadım. Kendimi ifade edemedim. Çocuk öykülerimi okumayı sevdikten sonra yazmama ve okumama uykusuzluğuma ve uyanmadan yatmalarıma bir şey demedi. Büyüklere dokunmadığım sürece güvendeydim ona göre. Konuşabilmeyi ne çok isterdim. Hayatlarına dokunduklarımın da özellikle bir dönemdekilerin, hayattaki duruşları beni mutlu ediyor. Mutlu olmadıklarından eminim ama en azından kendileri için umutlular diye düşünüyorum. Belki onlar da benimle konuşmak istiyorlardır, bilemiyorum. Ben öğretmenlerimi yıllar sonra tekrar buldum ve konuşma şansım oldu. Yıllar sonraki yakınlaşma, insana iyi geliyor. Onlar bizim geçmişimizi daha iyi hatırlıyorlar ve anlattıkları gerçekten de çok değerli.
Çok istediğim okumak yazmaktı. Yıllar sonra buna kavuştum. Aşk Romanları Okuyan İhtiyar gibi şimdiki hayalim; hayal kurmak. Oyuna ortak olmadan, okumak yazmak. Bunu nasıl yapacağımı biliyorum. Anımsıyorum şimdi. Bırakmak. Herkesin aynı anda çekilmesi ne kadar etkili olabilir? Pasif direniş bu olsa gerek. İnsanı öyle bir ortama çekiyorlar ki bir süre sonra kendinle mücadele verdiğini görüyorsun. Öldürüyorsun, öfkeleniyorsun. Öldürüyorsun ve sonunda sen de ölüyorsun.
Hayat engellendiğini düşündüğün şeyleri hayal etmekle başlıyor ve elde etmek için verdiğin mücadeleyle sürüyor. Ve sonuna geldiğinde ulaştığında çırılçıplak gideceğini biliyorsun. Eskiden sevdiğin şeyleri seninle birlikte gömerlermiş. Erkekler öldüğünde eşleriyle birlikte gömüldüğü bile varmış bir yerlerde.
Kediler bu gece sessizler. Eme koltuğa gömülmüş uyukluyor, zaman zaman bilgisayar tuşlarının çıkardığı seslere kulak kabartıyor, sessizlik yatağa gidiş demektir. Az sonra ev sessizliğe gömülecek. Ve yine sessizliği mırıltılar bozacak. Sessizlik.
Bir yanıt bırakın