KİTAPLAR SAYFALAR HİKÂYELER  –     29 Eylül  2024 /  Pazar

KİTAPLAR SAYFALAR HİKÂYELER  –     29 Eylül  2024 /  Pazar

Akşam geç saatlerde dört kitapla masa başına geçtim. İlk kez dikkatle önemli bulduğum cümlelerin altını çizerek okuyorum. Romanlar benim için altı çizilemeyecek kitaplar arasındaydı çünkü başkalarının da okumasını istiyordum. Bu kitapları kütüphanemden hep çıkarırdım. Şimdi başucu bulduğum romanları vermeme kararı aldım. Acımasızlaştım. “Evdeki” adlı öyküyü yıllar önce bir atölyede okumuştuk ve hiç unutamamıştım. Ne vardı bana unutmayacağım anlatı olması için, bilemiyordum. İşte bu öykü birkaç hafta önce yine karşıma çıktı. Bir okuma grubunda okuyup değerlendireceğiz. Yusuf Atılgan’ın öyküsüymüş. Oysa yazarının kadın olduğunu düşünmüştüm hep. Öyküyü youtube’tan sesli dinledim, seslendirme harikaydı. Ardından öyküyü kitaptan okuyup bazı yerlerinin altını çizdim. Derken “Dersler” romanını bitirdim. Harika bir roman. Çevirisi ayrı bir güzellikte. Anlatım bozukluğu yok, açık, anlaşılır çok net cümleler. Bir yazarın yazdıklarını nasıl okunacağını bile açıklıyor. Her şeyi yazarın yaşadığını düşünmek doğru değil. Romanın adı gibi gerçekten de dersler alınacak çok şey var. Ama didaktik değil elbette. Yazar olmak birçok bedel ödemeyi gerektiriyor. Hayatını ortaya koyuyorsun. İyi bir aile, dost, arkadaş mı, yoksa yazmak mı? İkisini birden yürütüp de onlarca roman yazmak olanaksız. Çok yakınlarından çalınmış zamanları romanlarına ayırmak… Sonra da… Son nefesini vermeden hikâyen son bulmuyor. Herkes kendi hikâyesini okur gibi anlatıyor; gerek kendisine gerekse de çevresine. Bu anlatılanlar da yalan aslında. Karşındaki yakınının ne düşündüğünü bilmeden onun için bir hikâye uydurmak ve inanmak… Bu romanı okuduktan sonra böyle yazamayacağım için yazmayı bırakmayı düşündüm. Ben bugüne kadar yazdığım için bedel ödememiştim. Ama yazdıklarının okurlar tarafından yanlış anlaşılması sonucunda olacaklar da bir bedel ödemek gibi bir şey. Ian McEwan, açıklamak zorunda kalıyor bir karakterinin hiç yaşamadığını, onun gerçek olmadığını not düşüyor. Bunu yapmak zorunda kalması ne acı.

İlk gençlik romanı okudum biraz. Bunun buluşması da Salı günü olacak. Çocuk kitaplarında çocuk karakterlerin kullanılması yaygınlaştı ve okur için aranan kitaplardan oldu. Bu önceki yıllarda da böyleydi. Fakat gerçek hayattan çok kopuk, fantastik bir yönü oluyordu. Günümüzde gerçeğe uygun olan kaç kitap var, bilemiyorum. Bu roman kahramanı çocuklar ve günlük hayatta olmayacak bir şey olsa da olabilirmiş gibi bir duygu bırakıyor. Zor konulardan biri. Çocukların maruz kaldığı şiddet olayı ve evden kaçışları. Yazar yabancı. Yerli bir yazar olsaydı bu kitabı yayınevleri sanırım basmaz, basılması durumunda da yetişkinler tarafından “Çocuklarımıza evden kaçmaya teşvik ediyor.” diyerek toplatılması için her yerden bu düşüncelerini basacak basın ve sosyal medya bulurlardı. Oysa çocuklar şiddete maruz kalan, öldürülen çocukları her yerden dinliyorlar.

Bu akşam Safiye Erol’un Kadıköy’ün Romanı kitabının incelenmesi vardı, çevrimiçi buluşmaydı. 1933 yılında yazılmış roman gerçek hayattaki mekanlar kullanılarak, Avrupa ve İstanbul’dan karma olan karakterlerle aşk konusunu ele almıştı. Yani ben böyle görmek istiyorum. Elbette daha derin değerlendirme yapıldı. Betimlemeler, karakterlerin psikolojik çözümlemeleri, yaşam tarzları…

Çocuk romanını okuduktan sonra sözcüklerle dans etmeye başladım. Bir roman yazarsam kötü bir karakter olmalı ve hayatını küresel olayların etkilediğini anlatabilmeyim. Biraz zor. Hiçbir şeyin tam içinde olmadım. Radyasyonlu çayları içerken, bakanın televizyona çıkıp çay içmesiyle eğlendik, o kadar. Mizah yazarlarına taş çıkartabilirdik ya da konu olabilirdik.  Yalnızca bu kadar. Yeşil mercimeğin protein değerinin etin protein değerine eş olduğunu ve et yerine yenilmesini televizyona çıkıp… Bosna Savaşı… 1980 yılları. Uzar gider mi bilmem, denemeyeceğim ama internetten birçok şeyi anımsamamı sağlayacak bilgiye ulaşabileceğimi düşünüp üstünü örteceğim, unutacağım. Benim yerime YZ hafızasına kaydedilmiş olacak ya…

Çocuklar için yazmak gerçekten çok eğlenceli. Zor konular seçilmediği sürece de eğlenceli. Fantastik, bilimkurgu süper sonuçlar verir. Manga çizgi roman ise günümüzde tercih edilenler arasında.  Gerçekte olmayanlar olduğu açık ve net. Kedi ile köpek hikâyesinde aslında insanların anlatıldığına çocuklara inandırmak zor. Metafor kullanmak, üstü kapalı yazmak günümüzde pek tercih edilmiyor.

Bugün eylül ayının son günlerinde, çiçek açmış erik dalının gölgesinde dört saksı çiçek altı saksıya ayrıldı. Sulamak için kullanılan su, oldukça dikkatli sarf edildi. Bahçeden meyve toplandı. Ağaç gölgelerinde kalan kartlaşmamış otlardan toplandı. Pazara çıkıldı. Fiyatlar İstanbul’u aratmayacak kadardı. Arkadaşlarla telefonda görüştüm. Nurofen aldım, içtim. Fuara gidemediğim için üzüldüm. Arkadaşlarımı özlemiştim. Eme ve Karadut bensiz mutlu mu, diye telefonda sordum. Bir atölye açmak istediğimi ilk kez arkadaşıma söyledim; katılır mısın, diye sordum. Çevrimiçi yapacağız ve birbirimizi tanımak için belki bir gün parkta oturup sohbet ederiz. Okumak ve yazmak ama en çok yalancı günlük tutmaya çalışacağız.

Bitti.

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*