GÜNLÜKLER -65-
12 Kasım 2018
Yuka dün gece olduğu kadar kokmuyor. Yazmak da okumak gibi, sık aralar vermek gerekiyor, düşünmek için boşluklara gereksinim var. Anımsamak ve yeni baştan yaratmak için…
Şimdi, geçmiş ve gelecek. Tam sıralı olmasa da bir döngü içinde birbirini kovalıyor. Kitap fuarı var ve ben ilk yıllarımda tanıdığım kadını anımsıyorum. Yine görsem tanır mıyım? Belki gözlerinden çıkarabilirim. Belki yine konuşmaz, birkaç kelimenin dışına çıkmaz söyledikleri ve kitabımı imzalatmak için uzatır bana. Adını söyler, adını anımsamıyorum.
Gözlerini gözlerimden kaçırıyor.
“İlk kitabınızı okudum. Kendimden…”
“…”
“Bir şey söyleyemiyorum. Söylersem benim hikâyemi yazmanızdan…”
“…”
“Gözlerimden her şeyi okuduğunuzu düşünüyorum. Ama şimdi sizin yazdıklarınızı düşünüyorum. İnanın bana öyle.”
Yıllar sonra gelse ve bu kitapta da onun hikâyesini yazdığımı düşünse.
Hayır, bu sizin hikâyeniz değil. İnanın bana siz değilsiniz, desem.
Belki o da yazıyordur. Okumak yazmaktır birazda. Sıkıcı olmadığına inandırmaya çalışanlara inat, sıkıcı günler yaşamaktan bıkmış, okumayı sevmiştir. Sonra da yazmayı…
Belki iyi yazamıyorum ama iyi bir okurum, yazdıklarınızı okuyabilirim, diyebilseydim. “Kendi hikâyeni kendin yaz.”
Ne ev içindeki koşuşturma, ne televizyon dizileri ne de sıkıcı gri binalar tek düze yan yana. Bu mekanlarda yaratılmayı bekleyen bir…
“Kendi hikâyeni yaz.”
Belki gelir. Umut etmeye son.
“Herkes hakikati göremez, ama herkes hakikat olabilir.” F.Kafka
*
Suat Derviş’in romanları devam ediyor. Kara Kitap’ın bitmesi için yirmi sayfa okumam gerekiyordu ama bitirmek istemedim. Diğer kitaplarından okumayı sürdürdüm. Kadının yüzyıllardır süren var olma mücadelesi, kendi hikâyelerini yazarak devam ediyor. Her şey ilk gerçek aşkı yaşamaları ve sonra da ölülerini gömmeleriyle başlıyor. Yüzyıllar süren mücadeleleri bir ömür boyu sürüyor. Değişiyor, değişiyor, değişiyor… Evde, işte, sokakta…
“Farkında mısın, gördüklerini yaşatıyorsun.”
“…”
“Gördüklerinin kadar duyduklarının da doğru olmadığını biliyorsun, çünkü bunu istemediğini söylüyorsun.”
“Evet. İstemiyorum.”
“Birlikte değişmek, her şeyi değiştirmek zorundasınız.”
“…”
“Anneler çocuklarını kendi yaşadıklarını yaşaması için dünyaya getirmiyor çocuklarını. Babalar, kendilerinin yaşayamadıklarını çocuklarının yaşamasını istiyor.”
“…”
“Her şeyi biliyor olsaydım, inan ki sana anlatırdım.”
“Yaşamak istediklerini yaz.”
“Kolay değil ki bir ütopya yaratmak.”
*
Gotik edebiyata yakın olduğunu öğrendiğim Kara Kitap, yüzyıllar önce yaşayan kadınları anımsatıyor bana.
Fosforlu Cevriye henüz bitmedi.
Diğer romana ise henüz başlamadım.
Başka romanları anımsatmıyor şu aralar okuduğum romanlar. Anılar, Paramparça ise henüz bitmedi. Ne çok şey yaşandı, yaşanmış. Her şeyin bedeli var. Ve henüz bitmemiş. Miras kalacak yeni kuşaklara. Zaman bu nedenle olsa gerek çok hızlı geçiyor. Yaşanmış olanlar bir ömre sığıyor şimdi.
Bir yanıt bırakın