GÜNLÜKLER – 50-
4 Ağustos 2018,
Arkadaşlarımla okuduğumuz kitap hakkında konuştuk ama ne yazık ki sadece ilk on sayfası hakkında konuşabildik. Öyle uzun konuştuk ki, birimiz susuyor, diğerimiz devam ediyorduk. Bulmaca gibi, dedi arkadaşım da. Bunu sadece ben söylemiyordum yani. Bu romanları okumak beni memnun etti. Evet evet memnun oldum ama bunu anlatabilmeyi istiyorum, hem de çok istiyorum.
Postmodern bir eser dedim ama bu ondan fazlasıydı. Olanaksızın olanaklı hale gelmesi, bütün zamanların anlatıların bir araya gelmesi gibi bir şey. Her şey şimdinin içinde sanki. Yaşadığım coğrafyaya ait olduğunu sadece kentin adını vermesinden çıkarmıyorum, bu bizim tarihimiz, özellikle de kadınların tarihi. Bu coğrafyaya ait ortak yaşananlar da var elbette.
Üçüncü kitabı okumaya başladım. Ara verdim. Düşünüyorum bağlantıların nasıl kurulduğunu. Anlatının gerçek olduğunu düşünemem bile, ama çok uzak bir gelecek olabilir. Şimdilik roman kendi içinde zamanları birleştiriyor. Geçmiş ve şimdi bir arada duruyor. Gerçeklik yazıda yansıma buluyorsa, yazı da gerçeklikte yansıma bulacaktır. Ben daha çok yaşadıklarımız değil de duygularımızla hissettiklerimizi izlediğimi düşünüyorum. Yani bir düş. Düşlerin dili yoktur, acaba olsaydı böyle mi olurdu?
Bulmaca, postmodern yapı…
Roman kahramanı, başka roman kahramanlarının ayak izlerinden gidiyor. Bir kahraman oluyor ve dünya gerçekliğinde ilerliyor. Gerçeklik ile düş arasında bağlantılar yaşananlar oluyor, olaylar, hareketler… Başka kentlere gitme, davranışlar, alınan kararlar… İç dünyadaki sesler parçalı düş ve gerçeklerden alınmış. Düşler başka kitaplardan izler taşıyor.
Birey olma mücadelesinden çok başka şey var. Tek bir pencere yok, birçok pencere var. Çözümden çok karmaşıklaştırma, bunun da farkında olma durumu var. Bireyin kendini yeniden tanımlaması gibi bir şey oldu benim için. Beni var etti yeniden.
Postmodernizm unutmayı destekler. Ama bu roman unutmamanın romanı. Post ötesi. Başka şeyler var. Çok başka şeyler de var hayatımızda kendi hayatımız kadar başkalarının hayatlarından bize kalan. Geçmişi unutmamak önemliymiş. Yoksa nerede olduğunu nasıl tarif edebilirsin ki?
Ben aradığımı onda buldum ya da aramıyordum ama buldum. Bir çerçeve çizemememin olanaksızlığı beni artık üzmüyor. Parça ve bütün diye bir şey yok. Zaten vardı adını koydular öyle oldu. Şimdi her parça bir dalga. Bütün deniz olmalı ve gökyüzü. Ama ne gök olabiliriz ne de deniz. Öyleyse…
Üç kitabı yeniden okumak, bulmacaya katılmak istiyorum. Kitaplar kendi içlerinde bir bütün değil, üçü bir bütününe ve sürekliliğe işaret ediyor. Son denilen yerde bitmemesi böyle bir şey olmalı. Zihnimiz sınır tanımıyor.
Kitapların baskısı tükenmiş. İyi ki almışım. Geç kalmış olduğumu düşünmüyorum, sadece zaman gelmiş. Bir iki cümle ile anlatabilmeyi öyle çok isterdim ki. Yapamıyorum. İçimdeki parçalara, düşlere bakıyorum. Varoluşum. Kitapların başka romanlara uzanacağından hiç kuşkum yok. En azından ben etkilendim. Artık yazdıklarım onun izlerini de ister istemez taşıyacaktır.
Bir yanıt bırakın