GÜNLÜKLER  -44-

GÜNLÜKLER  -44-

25 Temmuz 2018

Bugün dört kadın yazar birlikteydik. Yağmur yağdı, kıyıya vapurlar yanaştı, uzaklaştı; insanlar telaşlıydı.

Hatice Eroğlu yaptığı tatil ile ilgili  konuşurken öyle merakla dinledim ki. Konuşma dili yazı dilinde olduğu gibi akıcı. Gözlerimin önünde canlandı Ağlasun. Azime Korkmazgil’i gördüm. Hatice’nin onunla sohbeti kahvaltı sofrasında iki saat sürdü. Azime Korkmazgil’in güzel anlatımını dinler gibi oldum. Hasan Hüseyin Korkmazgil’in şiirlerini anımsadık, söyledik. Gençliğimizde okuyup bizi umutlandıran şiirleri. Haziran’da Ölmek Zor. Acıyı Bal Eğledik aynı zamanda kitaplarının adları. Ağlasın Ayşafağı. Sohbetimizde önemli kazanan Temmuz’du. Bir oğlum olacak adı Temmuz. Çünkü Temmuz adında genç bir kız ziyaret etmiş Azime Hanımı. Hasan Hüseyin’in el yazısını görmek istemiş. Azime Hanım da ona Hasan Hüseyin’in annesine ve babasına imzaladığı bir kitabı hediye etmiş. “Bu kitabı sen taşıyabilirsin.” Anlattıklarınızı yazın dedim ama bilmem ki yazıyor mu? Yanıtı not alıyorum sadece, oldu. Ne yazayım, diye soruyor. Konuştuklarınızı olduğu gibi yazın.

Azime Korkmazgil’in Gök Mavisi Bir Türkü kitabını konuştuk. İkinci kitabını da yazdı ama bastırmadı henüz. Merakla bekliyorum fakat ben dosya olarak okudum. Eh biraz ayrıcalık.

Fakir Baykurt’tan konuştuk. Kaplumbağalar, Keklik, Tırpan, Yılanların Öcü. Bu kitaplar okuduğum ve şimdi anımsadığım kitaplar, gençlik öncesi okunan kitaplar. Aslında yeniden okumalı. Acaba o ilk baskılar baba evinde duruyor mudur? Annem değer verir kitaplara, saklar; mutlaka vardır. Ama son gittiğimde Kaplumbağalar’ı gördüm. Diğerlerini anımsamıyorum.

Azime Hanımda birçok mektup varmış ve basılmayan yazılar, şiirler…

Anlatmayacağım, Hatice anlatmalı;  Ağlasun’u, Azime Korkmazgil’i. Hatice’nin geçen yıllarda Azime Hanımla yaptığı uzun bir söyleşisi dergide çıktı. Yanılmıyorsam Berfin Sanat’ta.

Oya Engin yazacağı yeni çocuk kitabının hazırlıkları yapıyor. Araştırma yapıyor. Fısıldayan Zeytin Ağacı’nın ikinci kitabı, adı da… Yok sonra yazayım.

Lütfiye Gültekin de çalışmalarına devam ediyor.

Ben de günlük yazmayı seviyorum. Kırmızı Motosiklet’i bakalım ne zaman bitireceğim. Çok yavaş gidiyor. Bir yandan okumak, diğer yandan yazmak yetmiyor eleştiri kuramlarını okuyorum. Bir başyapıt olan Mimesis’i okumak isterdim, yine aklıma düştü. Batı ve Doğu’da Mimesis kitabı Kader Konuk’un ve aradıysam da Kadıköy’de kitapçılarda ve sahaflarda bulamadım. İnternet kitapçılarına kaldı artık.

Okunacak öyle çok kitap var ki. Önceki okumaları anımsasam mutlu olurdum.

Oya ve Lütfiye, Kırmızı Motosikleti Kadıköy  YKY şubesinden aldık. Ben de Calvino’nun Ağaca Tüneyen Baron’unu aldım. Çünkü Kırmızı Motosiklet’te geçiyor. Sayfa sayısı çok, sanırım hemen okuyamayacağım. Çok dallanıp budaklandı Kırmızı Motosiklet. Yerli yazarlarımız da var.

Beni bugüne taşıyan Oya’ya minnettarım. Hatice de çok emek verdi. Lütfiye de öyle. Oya Uslu da var. Ceylan Yayınlarının kadın yazarlarıyız. Bir de şairimiz var ama ben tanışmadım henüz. Duygu Uzel sevgili arkadaşım. Kadın dayanışması çok önemli benim için.

Ya perde arkasında kalan arkadaşlarım, yayınevinden. Beni bugüne taşıyan, yazma cesareti veren, yüreklendiren. Yazdıklarımı okuyan. Beni kitaplara ve yetişkin edebiyatına yönlendiren. İlk başta Mukaddes Erdoğdu Çelik var; yazar ve ilk kitabımı basan kadın. İlk adımımı onunla attım.

Bugün de böyle geçti. Eve geldim, kedi miyavladı. Peşimi bırakmadı. Mama vermeliyim ama biliyorum ki önce sevilmek istiyor. Sevdim, mama verdim. Konuştu durdu. Sanırım bana kızıyordu.  Ses tonundan anladım. Bir süre sonra yumuşadı sesi.

Kırmızı Motosiklet’le sohbetlerimi bu isimle ayrıca paylaşmaya karar verdim.

İnsan kendisiyle hesaplaşmalı. Öyle de oluyor zaten.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*