GÜNLÜKLER -38-

GÜNLÜKLER -38-

Kitap gündüz de elimdeydi. Okuyor, kalkıyor yeniden okuyorum. Oysa gündüzleri okumam. Hele böyle sık sık bölünmeler aralar olmaz. Beni sarıverdi anlatı. Aralar veriyorum ama aslında düşünüyorum. Fatma Erkman Akerson’un kaleminden Mimesis’i Okumaya Başlarken, Bir Özet Denemesi.

Dışarı çıkacağım, saate bakıyorum, kaç bölüm okuyabilirim? Sevdiğim kitapları bitirmek istemem. Bunu bitirmek istiyorum. Yeniden okurum. Yeniden okuma düşüncesiyle kendimi kaptırıp hızlı okuma yapmak istemiyorum. Altını çiziyorum bazı cümlelerin, sayfa kenarlarına notlar alıyorum.

Bu kitabın, “Amacı, okuru asıl bu kitabı okumaya hazırlamaktır.” (Erich Auerbach’ın Mimesis kitabı) Önceki günlerde aradığım ama bulamadığım, çevirisi olmayan bir kitap.

Erich Auerbach 1936-1948 yıllarında İstanbul Üniversitesi’nin yeniden kuruluşu sırasında öğretim üyesi olarak çalışmış. Mimesis’i de burada yazmış. Yirmi bölümden oluşan eser, ‘yazıldığı dönemin ruhunu yansıtan bir kitaptan alıntılanan bir metin parçasıyla başlar’.

Kitabın arka kapak yazısından, “Auerbach, bu metinleri çoğunlukla önce üslup özellikleri açısından ele alır, üslupla içerik arasında bağlantı kurar. Üzerinde durduğu önemli bir nokta da, bu metinlerin kendi dönemlerine, içinde gerçekleştikleri toplumsal ve siyasal ortama nasıl bilinçle baktıklarıdır…”

İlk bölüm Odysseus’un Yarası. MÖ 8.yy’dan Homeros’un Odysseia’sı ile aynı dönemlerde oluşmaya başlayan Tevrat’taki kurban anlatısını, çözümleme ve yorumlama açısından ele alıyor, karşılaştırıyor.

İkinci bölüm 1.yy’dan.

Bir kadın olarak dikkatimi çeken kadınların edebiyata 12.yy’da girmeleri oldu. 14.yy’da da, “Ortaçağın aşk şairleri (trubadurlar ve yeni üslupla yazanlar) için tek bir büyük tema var: aşk. Dante’ye göre ise aslında üç büyük tema var: silahşörlük, aşk ve erdem. Ama başat olan aşk; silahşörlük ve erdem aşk adına gerçekleştiriliyor sanki.” s.66

Edebiyattaki yerini dünya gerçekleri mi belirlemiş, yoksa dünya gerçekleri edebiyattaki gerçekleri mi belirlemiş?

*

Dışarı çıktım, arkadaşımla buluştum. Uzun zaman oldu görüşmeyeli. Çay içtik. Sohbet ettik. Kitaplardan konuştuk daha çok. Yeni bir kitap çıkmış, daha doğrusu merakla beklediğim kitap; yazarın ikinci kitabı. Turan Uysal’dan. Benim için de, arkadaşa beş kitap hazırladığınızı söyleyeceğim, dedi. Şaşırdım. Beş mi? Sadece günlük, mektup, tanıtım yazısı yazıyorum. Kitap yok ki. Güldü. Rahatladım, güldüm.

Yeni kitabım çıkacağını söyledim, mektuplar, aşk mektupları, komik mektuplar. Pessoa’nun çok sevdiğim bir şiirinden bir dize söyledim. Sonra da mektupları  anlatmaya çalıştım. Yıllar önce çok daha güzellerinin yazıldığını. Bense kalmayan doğa ile uğraşıyorum.

Kitap tanıtımları yazdığımı söyledim. Saf okur olarak yazayım mı? Bir roman kahramanını arayan bir okur düşün. Yok, yazmayın. Güldük elbette ama ben biraz ciddiyim sanırım. Bana bir haberi anımsattı. Bir grup izleyici, dizide şehre geleceklerini duyunca onları karşılamak için hazırlık yapmış…

Kalktık, kıyıdayız; deniz karanlık, martılar beyaz, ışıklar, kalabalık… Serin de bir rüzgâr esiyor.

“Ne güzel serin hava.”

“Yemek kokuları var.”

Bir kitapta bir erkek bir kadın arasında geçse bu konuşma,  okur ne düşünür? Ben öyküyü yazmıştım bile ve gülüyordum.  Erkek gerçeklere dikkat çeker. Kadın uzaklaşmıştır daha ayrılmadan. Başka şeyler de olabilir, tersi olabileceği gibi. Aslında bunu düşünmeme yine konuşmamız neden oldu, öykü yazmamı o önerdi. Ben de hemen söz dinledim. Kitapların arasından çıkmayacağım anlaşılan, olsun. Okumak güzeldir.

*

Eve girdim, telefon çaldı. Arayan yazar arkadaşım. Kitaplar ve yazdıklarımız üzerine sohbetlerimizi seviyorum. Ona Fatma Erkman’ın kitabını okuduğumu söyledim. Fatma Hanıma imrendiğimi ve heyecanla okumaya başladığımı. O da bana Fatma Akerson’un diğer kitaplarını söyledi. Bunu bana daha önce söylemişti, iki kitabını almıştım ama okumamıştım henüz. Altı ay oldu mu, hatırlamıyorum. Kaybetmiş de bulmuşum gibi çok sevindim. Diğer kitaplarını inceledim internetten. Sipariş listeme aldım. Prof. Dr. Fatma Akerson, İstanbul Üniversitesi’nde dilbilim, göstergebilim ve edebiyat kuramları dersleri vermiş.

Şimdi kitabıma kaldığım yerden devam edeceğim. Fatma Akerson’un kitapları öncelik kazandı.

Dünya gerçekliğini düzenlemeye çalışılan dönemler varmış, diye başlasam.  Bunun bittiğini  söyleyeceğimi mi sanacaksınız?

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*