GÜNLÜKLER – 18 Ekim 2020
“Geçmiş şimdi gelecek.
Gelecek şimdi geçmiş.”
Zihnim kurduğum iki cümle üzerine ne kadar çok kurgu yapmış ve ben bunu yeni fark ediyorum. Son bir yıldır yaşananlar, düşlenen gelecekle yakından uzaktan ilgisi kalmadı. Geçmiş oldu gerçekten de. Yeni bir kurguya hazırlıksız yakalandım. Kalabalıkların arasında kaybolmak, iki kişiden fazla birlikte olup kaldırımlarda yürümek, kalabalık mekanlarda yer almak… Toplu yaşıtlarda her zaman olduğu gibi yan yana kol kola kucak kucağa olmak serbest.
Denizin kokusunu almadan, kıyıda bırakılanları izlemeden, denizin üzerinde eşlik eden martılar olmaksızın deniz otobüslerinde yolculuk yapmak.
Otobanda son hızla, yol şeritlerine bakarak tabelalarda kalan kilometreleri takip ederek, sana hesaplanarak verilen süreyle karşılaştırarak kısa zamanda istediğin yere ulaşmak.
Trenlerin sessiz ilerleyişi ve sürekli gelinen istasyonun anons edilmesi…
Uçaklar…
Güvende hissetmememiz için yeterli olduğu ve yeni silahların da alındığını açıklayan ana bülten haberleri.
Zamanın hızla ilerlediğini bize anımsatan, onlara yakıştıramadığımız insanların ölüm haberleri.
Tekrar basımı yapılmayan, geri dönüşlerin yapılamadığı kitaplar.
Geçmişi anımsamaya hiç zamanımızın olmaması.
Korku imparatorluğun hüküm sürdüğü ülke sınırından girdiğimizi bildiren…
Yetmeyen zaman. Çıkmayan ses. Gitmeyen ayaklar. Uyanıp kozanın içinden çıkıldığında kanatlarımızın olmadığını, bir düş gördüğümüzü fark edip…
Sen artık özgür değilsin. Özgürlüğün, ödediğin bedel karşılığında aldığın internet paketinle sınırlı.
Distopya eserleri filmleri izlemek ama kendine yakıştırmamak; pozitif ol, düşlediğini kazanırsın hikayelerinin miadının hâlâ dolmaması…
“Geçmiş şimdi gelecek.
Gelecek şimdi geçmiş.”
Zihni yönlendiren cümleler, kurgulayan zihin ya da kurgusunu dahi kuramayan zihne empoze edilen bu kurgular. Zihin sen nesin?
Geçmişi anlatarak şimdiye taşımak mümkün mü? Geleceği şimdiye uyarlamak mümkün mü? Gelecek ki aydınlık günler vaat eden düşlerdi. Mümkün mü?
Başımızı yaslayacak omuzlar, elini tutacağımız eller, el ele yürüyeceğimiz yollar.
İnternette tanışıyoruz ve kelimelerle kendimizi yeni baştan yaratıyoruz. Kaç kişi yaratılır bir insandan? Rol sahnelerde, film setlerinde olurdu, sahnelerden indi, setlerden çıktı aramızda biz de artık bir sayıdan ibaretiz; adsız kimliksiz sessiz figüranlar. “Sadece gürültü yapmanız yeter. Ne söylediğiniz anlaşılmayacağı için önemsiz.” Kimse kimseyi anlamıyor mu diye sormak… “Seni anlamaya çalışıyorum.” Anlamaya çalışmak. Zihnin o anda yaptığı kurgu yarın değişmeye mahkum. “Seni artık anlamıyorum.”
Şimdi diye bir şey yok. Yok aslında. Geçmişi ve geleceği olmayan için.
Geçmişi unutma, şimdi an’dan ibaret değildir. Zihin geçmişle şimdiyi, şimdi şimdi geçmişle birlikte yaratılan hikayeyle geleceği yaratır. Kaoslar geçmişi unutturmak için yaratılır.
Korku imparatorluğunun sınırları içindesiniz. Ülkemize hoş geldiniz.
Bu sesi işittim bu gece. Distopya mı yazsam, ne?
Bir yanıt bırakın