KİTAPLI KEDİLİ GÜNLÜKLER – 27 Ekim 2023/Cuma
Hiçbir zaman istediği kiloya inemedi. Çocukluğunda incecikti, bacakları hariç. Aldığı kilolarla barışık olmadı, kış mevsimlerinde yediklerine dikkat ediyor ama yaz tatillerinde verdiği birkaç kiloyu fazlasıyla geri alıyordu. Bekarlığına alışması gerektiğine karar vermişti. Artık en iyi insan bile olsa aynı evi kimseyle paylaşmak istemezdi. Çamaşırlar, sürekli titiz ve temiz tutulması gereken ev, mutfak işleri… Bu işler için el becerisi kazanmamıştı. Zaman zaman eve temizliğe gelen yardımcılarının sabah dokuzda gelip akşamüzeri dört gibi işlerini bitirmesine hayran kalıyordu. O ise haftada bir gün bir odayı temizliyordu, yıkanan çamaşırlarını evin kullanılmayan üçüncü boş odasında kurutuyordu. Üniversitede çalışıyordu ve henüz yaşına rağmen ulaşabileceği son kariyerine gelememişti. Oysa birçok makalesi yayımlanmıştı. Birçok lisans ve üst lisans öğrencisi yetiştirmiş, yüze yakın tez yazımı elinden geçmişti. Öğrencileri onu seviyordu. Ona göre ailesinde göremediği onaylanma, sevilme ve hayranlığı onu tatmin ediyordu. Fakat yaşı ilerledikçe öfkesi de artıyordu. Geçmişe duyduğu öfke engellenmişlik duygusundan kaynaklı olduğunu biliyordu. Destek çıkılmaması, yalnız kalması, tek başına yaşıyor olması ve ve ve diye uzayıp gidiyordu öfkesini besleyen duygular. Dışarıdaki insanlara gösterdiği tahammülü… Doğru değildi bu, dışarıda da her türlü engellenmelere karşı mücadele etmişti. İşinde çok başarılıydı ve bu nedenle de olması gereken kariyere ulaşamamıştı. Gördüğü bütün mobbinglere rağmen işte ayakta dimdik duruyordu. Kaybedeceği bir şey yoktu, bilgisayarını alıp çıkıp gidebilirdi. Bunu göze almıştı ama psikolojisi daha fazlasını kaldıramayacak noktaya gelmişti. Emekli olmayı düşünüyordu ama emekli maaşıyla geçinemeyeceğini biliyordu. Şimdi en azından yaz tatillerinde bir yerlere gidebiliyordu. Yoğun çalışmasının karşılığında, dönem içinde biriktirdiği parayla, tadı damağında kalan on günü geçmeyen geziler… Yeni yerleri görmek, yeni tatlar almak, fotoğraflarını internet ortamında kısa videolarla paylaşmak güzeldi.
Yıllık izne çıkmasına bir hafta kalmıştı. Pazar sabahı erkenden Mısır’a, Kahire’ye uçacaktı. Cuma akşamı işten çıktığında annesine uğrayacak, cumartesi öğleyin evine dönecek, valizini alıp havaalanına gidecekti. Valizi cumaya kadar hazır olmalıydı. Hava durumu tahminlerine göre yağış olmayacaktı. Güneşli görünüyordu. Yine de ince yağmurluğunu valize koymayı unutmaması gerektiğini defalarca kendisine anımsatıyordu. Öğle tatilinde odasından çıkmadı. Kimse rahatsız etmesin diyerekten kapıyı kapattı. Masa başına geçti. Neler alacağını boş bir kâğıda tek tek yazdı. Manava uğrayıp bir şeyler de alması gerekiyordu. Elma, armut, bisküvi… Çikolata olmaz, sıcakta erir. Galeta. Birkaç öğle yemeğini bunlarla geçiştirecekti. Kredi kartını unutmamalıydı; kalan limit azdı, biraz para koyması gerekecekti. Poşet çay… Yok çayı sevmiyordu Üzerini çizip neskafe yazdı. Plastik bardak ve tabak, çatal, bıçak…
Kapısı çaldı. Girin demeden kapı açıldı. Genç kız başını uzatıp “Girebilir miyim hocam?” diye sordu. Karar veremedi bir süre sustuktan sonra “Tezini okumayı bitirmedim Ayça. İstersen baktığım yere kadar konuşalım sen de düzeltilmesi gereken yerleri düzeltirsin.” Genç kız davet edilmeyi beklemeden içeri daldı, kapıyı kapatmak üzereydi ki “Kapı açık kalsın,” dedi. Önündeki kâğıdı başka kâğıtların altına koydu. Masanın yanındaki küçük masadan bir dosya aldı. Dosyayı açtı.
İşini seviyordu ama kendine ayıracak zaman bırakmadığı için de sevmiyordu. Sadece kendi araştırmalarına zaman ayırmak, dikkat çeken makaleler yazmak… Kariyeri içindi her şey. Gerekli dosyası yediz sayfayı geçmişti ve hemen hemen her gün bir yenisi daha ekleniyordu.
Genç kızla görüşmesini sonlandırmak zorunda kaldı. Dersi vardı. İkinci sınıflara verdiği ders… “Konuştuklarımızın üzerinde çalış. Daha sonra devam ederiz.” “Ne zaman geleyim hocam?” “Yarın gel.” “Yarına kadar okuyabilecek misiniz? İsterseniz haftaya geleyim. Pazartesi.” “Pazartesi izne çıkıyorum, yokum. O yüzden yarın görüşelim.” “Ama hocam ben yetiştiremem.” Derin bir nefes aldı, kızın gözlerinin içine baktı. Üzgün görünüyordu ama üzülmekle iş yürümüyordu ki. Yapmasın, girsin işe ya da ne istiyorsa onu yapsın. “Yarına bitirmiş olmalısın. Lisans yapmaya başlamadan önce düşünmeliydin. Ben çok çalışabilir miyim, diye.” “Bugün erkek arkadaşımla buluşacaktım.” “Pazartesi buluşursunuz.” “Gaziantep’ten geliyor.” “Başka zamana bırakma şansımız yok. Ben yokum, dedim ya. Şimdi derse girmem gerekiyor.” Başını sallayıp “Olur hocam,” diyerek odadan çıktı.
Masasının üzerindeki dosyayı alıp odadan çıktı. Merdivenlerden söylene söylene aşağıya indi. Amfi kapısının önünde buldu öğrencileri. “Haydi içeriye,” dedi. Genç kızı unutmuştu. ‘Bu ne ya şimdi? Çoktan içeri girip beni beklemeleri gerekmez miydi?’ Kapının yanında durup öğrencilerin içeri girmesini izledi. “Haydi biraz acele edin.” Beş dakika kaybı dersin hangi paragrafından çıkarmalıydı?
İçeriye sarman bir kedi girmişti. Onu gördü. Yanına geldi, bacaklarına sürünmeye başladı. Eğilip başını okşadı. “Ne haber Tarçın? Karnını doyurdu mu gençler?” Kedi başını kaldırıp ona baktı, ince bir ses çıkarıp gözlerini kırpıştırdı.
O geçmişi anımsayacaktı akşam yatağına geç bir saatte yattığında. Anlatımına alıntı cümleler, ki bu cümleler başkalarına ait olacaktı, ekleyecek, öfkesini destekleyen başka kaynakları kullanacak, sonuç ve öneriler bölümünü de tekrar yazacaktı. Sonuç ve öneriler. Sonucu yazmak kolaydı da önerileri yazacağı paragrafı kendisi için mi yoksa okurları için mi yazacaktı? “Çocuklukta baba sevgisinin tatmin edilmediği için karşılıklı konuşulması…” Babası yoktu ki. Ona söylemek istediklerini söyleyemeden ölmüştü. Ölümünden bir hafta önce görmüştü onu. Bir hafta sonu uğradığında. Bu durumda annesiyle konuşması gerekecekti. Önerileri ona yazmalıydı. Düşünmesi gerekiyordu.
Bir yanıt bırakın