KARALAMA DEFTERİ -3-
1 Mart 2019
Yorgunluğun ardından kendini tam bırakıp atmışken yatağa, ağlama sesiyle fırlıyorsun. Küçük kız çocuğu, küçücük, bütün gün oynadı; yapmadığım kalmadı onu eğlendirip güldürmek için. Yine de kabuslarına giriyor, benden bir an gözlerini kaçırıp gördükleri…
Kadıköy’e götürdüm onu, gezdirdim. Ona Mavi Kanatlı Topal Martı’yı göstermek istedim. Martılardan biri deniz kenarındaki direğe kondu. “Bak! Kör martı!” dedi ve elleriyle ağzını kapattı. “Hayır o Mavi Kanatlı Kör Topal Martı.” dedim. “Neden kör oldu sence?” Neden kör oldu? “Bilmem.” “Bak! “Çiçek satan kadının ellerinde çiçekler solmuş. Neden bu çiçekleri satmaya çalışıyor?” “Bilmem.” “Ya şu çocuk! Neden ayakkabısı yok, birisi yardım etmiyor?” Yardım ediyorlardır ama ayakkabıyı giyerse kimse ona yardım etmez. Söylemiyorum elbette. Üzerindekiler günlük kıyafetleri. “Bak! Vapur kalkıyor. Az sonra peşine martıları takacak.”
Kalktım yine. Öfkeliyim. Ona en saf duygularımla yeni masallar anlatmam gerekiyor, hem de tam gecenin bir saatinde. Yanına gidiyorum. Öfkeliyim ama gerçekleri anlatamıyorum. Yatağının başucuna oturuyor, uzun saçlarını okşuyorum.
“Geçti canım. Gördüğün sadece kabus.”
Gözlerini iri iri açıp şaşkınlığını gizleyemiyor, sormak istediğini anlıyorum, gerçek mi? Gerçek nedir ki diyeceğim böyle sorunca. Ben hazırım bu gece sorularını yalansız dolansız anlatmaya. Dudakları aralanıyor. Soracak.
“Susadım.”
“Sana su getirmemi ister misin?”
“Olur.”
Mutfağa gidiyor, bir bardak su ile dönüyorum. Yatağında oturmuş beni bekliyor buluyorum onu. Elini uzatıyor, bardağı alıyor, birkaç yudum içip bana geri veriyor.
“Şimdi iyi misin?”
Başını sallıyor.
“Bu gece seninle yatabilir miyim?”
“Olmaz.”
“Neden ama?”
“Kabusları düşlere çevirmeyi sen de öğreneceksin.”
“Bana masal anlatır mısın?”
Bu gece aklıma bir şey gelmiyor. Kendimi gerçekleri anlatmak için hazırlamıştım. Bana neden öfkeli olduğumu sorsun. Bana neden ona masal anlattığımı sorsun. Bana neden ona iyi davrandığımı sorsun. Bana bir şeyler sorsun.
“Tamam gidebilirsin.”
Odasından çıkıyorum. Koridorun ışığını açık bırakıyorum.
“Bir şey istiyorum.” diye sesleniyor bana. Dönüyor yanına geliyorum.
“Eme benim yanımda uyuyabilir mi?”
“Gelmek ister mi, ona sormalı.”
“Emeee! Gel!”
İncecik bir ses geliyor koridordan. Odadan çıkıyorum.
Yatıyorum, olmuyor, kalkıyorum. Salona geçiyorum. Yazmaya başlıyorum. Bir yandan da müzik çalıyor. Gelmesini bekliyorum. Gelmiyor. Bu gece her geceden farklı. Ondan beklediğim hiçbir şeyi yapmıyor. Nedenini bilmezden gelmeye çalışıyorum. Nasıl da iç dünyaları okur oldum. Oysa uzun zamandır bunu yapmıyordum ve mutluydum. Onunla olmaktan da mutluydum. Onun büyüdüğünü görmek… İstiyor muyum, istemiyor muyum? Büyüsün mü?
Uyumuş olmalı. Sesi çıkmıyor. Artık ben de yatabilirim. Bu gece masal yok. Bir başka geceye.
Bu geceyi de bitirdik. Yine babasını sormadı. Bir gün soracak, bekliyorum. Masallarda erkek olarak kralı ve prensi tanıyor. Prenses annesiz. Ona hiç anneyi anlatmadım. Aklıma gelmedi mi? Sahi ben neden kraliçeyi anlatmadım. Ben kraliçe değilim, kral olmazsa kraliçe de oturamaz koltuğuna.
*
Bir yanıt bırakın