İSİMSİZ -3-

İSİMSİZ -3-

18 Aralık 2018

Büyük bir çukur açıldı. Yamaç kayalık olduğu için onun mezarını kepçe ile açtılar. Kayaların altına gömüldü, babaannem başımıza taş yağacak derdi.  Üstüne, üzerinde ot bitecek kadar toprak attılar. Sonra kar yağmaya başladı. Toprak da beyaz örtünün altına gizlendi. Şimdi yengem burada yatıyor.

Oya işlemesini ondan öğrendim. Kendimi bildim bileli annemden yakın olmuştu. Onunla yaşadıklarıma tanık olanlardan dinledim. Anımsadıklarım vardı. Onun bana anlattıklarıyla bir araya getirdim. Bir çoğunun benim anımsadığım gibi olmadığını söyler, kendi anımsadıklarını anlatırdı. Sen yanlış anımsıyorsun, derdik birbirimize. İkimizin de ortak anımsadığı aramızdaki bağlardı. Birbirimizi…

Ben doğduğumda on yıllık evlilermiş küçük amcamla. Birbirlerini… On yıl çocukları olmadığı için benim dünyaya gelmem onu sevindirmiş. Annemin yanında beni kucağına alır, sallarmış. Büyüklerin yanında kimse çocuklarını sevemezmiş ama o kucağına alırmış. Kimse olmadığımda öpermiş ancak, koklarmış. Bebek bebek kokardın, çok özeldi kokun. Hiçbir bebeğin kokusuna benzemezdi, derdi. Ben de onu kokusundan tanırdım, hep aynı kokardı. Annem de babam da geleneklere uyar beni hiç kucaklarına almazmış.

Konuşmaya başladığımda ilk onun adını söylemişim. Lal. Kendimi bildiğimde kaç yaşındaydım bilmiyorum.  Ama ilk bildiğim Lal oldu.

Evlerinin bütün pencerelerinde iğne oyasından yapılmış bembeyaz perdeler asılıydı. Çocukluğunda başlamış oya yapmaya. Günün çoğunluğunu oya yapmakla geçirirmiş. Kimse ondan başka bir şey beklemezmiş. Evin en küçüğü olduğu için. Okula başladığı ilk günden hiç sevmemiş okulu ve öğretmeni. Her yaştan çocuklar olurmuş sınıfta. Öğretmeni de çocukları hep dövermiş. Bir gün benden büyük bir kızın kulağını kırmıştı. Ağlayamamıştı Nuray korkusundan. Ertesi gün okulu gelmedi. Yengem de okula gitmek istemediğini söylemiş, gitmemiş. Kimse ona git   dememiş. O da evlenmek için büyümeyi beklerken hep oyadan perdeler yapmış. Çok hızlı işler, her iki elini de kullanırdı. Baş parmak ile işaret parmaklarının uçları nasırdı. Ben onun serçe parmağından tutmayı severdim. Pamuk gibi yumuşacık olurdu. Başındaki yazmanın oyaları her gün değişmezdi. En çok gülleri işlemekten hoşlanır, onları kullanırdı. Her mevsim değişirdi gülleri.  Tomurcuk olurdu bahar mevsiminde, yaz mevsimi kat kat açılırdı kırmızı yaprakları. Sonbahar da dökülürdü. Kış mevsimlerinde sadece dalları kalırdı. Her bahar mevsiminde  açar güller, derdi. Ama yedi veren güllerin olduğunu bildiğini söylerdi. Kar yağdığı için açmaz buralarda.

Sabun kokulu evde Lal’in odasında yatağında yatardım. Lal yalnız yatardı. Amcam onun üzerine bir başka kadınla imam nikahı yapmıştı. Çükü Lal’in çocuğu olmuyordu. Amcamın ilk çocuğu doğduğunda ben dört yaşındaydım. Onu severken yengem yanımda olmazdı. Çok sonra anladım nedenini. Amcamın imam nikahlı karısı, yengeme evde hiç iş yaptırmaz, her işi kendi yapardı. Yengem evde olduğunda oya yapardı. Çok küçük yaşlarda iğne tutmayı, ipleri birbirine zincirlemeyi o öğretti bana. Daha sonra güller işlemeyi, parlak koyu kırmızı kalpler işlemeyi öğretti. “Başka bir şey öğrenmene gerek yok, sen yalnızca yediveren güllerle büyüyeceksin” derdi. Kalpler ve güller. Okula yazıldığımda ilk gün beni okula götürdü. Güzel bir gündü. Güneş ısıtıyordu. Küçük parmağından tutmuş, yürüyordum. Dereden geçerken beni kucağına aldı, kulağıma hiç unutamayacağım büyülü sözleri söyledi. “Okuyacaksın, okuyacaksın, okuyacaksın. Seni her gün ben okula getirip götüreceğim.”

İlk sıram pencere kenarındaydı. Pencereden baktığımda Lal’i okul bahçesinde salkımsöğüt ağacının altında görürdüm. O ağaç ile ilgili masallar anlatırdı teneffüslerde. Yengem okuma yazma bilmediği halde bu masalları nereden öğrendiğini hep merak etmişimdir.

Yengemin mezarının başında dualar okuyorum. Kalabalık değiliz. Kimlerin yanımızda olduğunu bilmek istemiyorum. Bu gece uçakla kente döneceğim. Yeniden geleceğimi biliyorum. Oyalarını bana bıraktı. Tabutunun üstüne serdim en büyüğü olanı. Yerler kardan önce beyaz örtüyle zaten örtülmüştü.

2 yorum

  1. Genç kızlar sözle anlatamadıkları duygularını nakışa işler. Harika bir konu ve anlatım . Kutluyor ve başarının devamını diliyorum. İyi ki varsın ve yazılarını okuma olanağı bulabiliyorum. Selam.

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*