GÜNLÜKLER -89-
18 Aralık 2018
“Kavramlara sıkıştırma insanları. Bırak bir gün başka şekilde, bir başka gün başka şekilde davransınlar.”
Düşündüm ve ona hak verdim. Fakat yine de kuşkuyla yaklaşıyordum. Sorun ben ya da o değildi. O aynı değildi, ben aynı değildim. Yaşadıklarımız bunu kanıtlıyordu. Peki tanıdığımız insanlar?..
“Ama sana gelenler hep aynı şekilde davranıyorlar.”
“…”
Aslında biz de farklı şekilde davranmıyorduk. Ona neden hep aynı kaldığımızı, değişimin ise bizim isteğimizle gerçekleşmediğini, dışarıdan dayatıldığını anlatamazdım. Bu bilgiye hiç ulaşamayacaktım. Düşünmeyi tercih ettim. O da konuyu kapattı.
“Bugün ne yaptın?”
Ben kavramları düşünecektim.
“Bugün mü?..”
*
Bütün gün başucumdan kalkmadı Emo. Yemek yedik. Yine başucuma aldım onu.
Gecenin ilerleyen saatlerinde koltuklarımıza geçtik.
İnsan yaşantısı değiştikçe anlatı da değişiyordu. Yaşantıyı değiştiren mekanlardı. Yüz yıllar önce bu kentte nasıl yaşandığını tahayyül edemeyeceğim kadar uzak bir geçmiş. Palimpsest’ten çıkmıştı konu. Üzerine yazılmış ve silinerek tekrar kullanıma girmiş parşömenlerin altta kalan yazıların okunması, palimpsest adı verilmiş. Alt metin ile üst metin arasında hiçbir ortaklık yok. Fakat daha sonra bu edebiyatta kendine yer edinmiş ve yazılı metinlerin de altında yatan anlamları açıklamak için kullanılmış. Şiir üzerinde daha çok duruluyor.
Beni etkileyen mimarlıkta yerini alan palimpsest kavramı oldu. Çünkü yaşadığım kent yüz yıllarca insanları ağırlamış. Birçok yapılar zamana bırakılmış ve günümüze kadar ulaşmış. Kimi tamamıyla kimi kalıntılarıyla, kimi duvarlarıyla… Birçok yapılar günümüzde yıpratılmış. Yok oluşları zamana bırakılmıyor artık. Sürekli değişen kent algısı içinde nasıl yaşıyoruz?
Yazdığımız oyunlarda mı yoksa yazdıkları oyunlarda mı oynuyoruz?
*
Çocuklar oyun oynadığımı bilirlerdi ve oyuna hemen katılırlardı. Birlikte yazmaya başladığımızda artık gelecekteki repliğimizin ne olacağını hiçbirimiz bilmezdik. Bu nedenle de adına oyun derdik.
Kız Kulesi’ne bakarken, neler görüyorum? Onun hakkındaki masalları anımsıyor muyum her görüşümde? Çocuklara anlattıklarımı anımsıyor muyum?
“Kız Kulesi’ni gördünüz mü?”
“Hayııır!”
“Tamam. Önce masallarını anlatayım sonra da ilk gördüğüm anı anlatayım.”
Onlara masalları anlattım. Ardından da ilk gittiğim zamanı anlatmaya başladım. Hasan Kız Kulesi’ne girdiniz mi, diye sordu. Herkesin gözü bende. Ne diyeceğim?
“Evet girdim.”
“Nasıl gittiniz oraya yüzerek mi?”
“Evet yüzerek gitmeye karar vermiştim. Denize girdim, yüzmeye başladım. O sırada bir köpek balığı geldi.”
“Ne yaptınız?”
“Korktum. Ondan hızlı yüzerek kuleye çıktım.”
“Ne zaman?”
“Şubat ayıydı.”
“Su soğuk değil miydi? Üşümediniz mi?”
Yıllar çok geçmedi, Hasan, bir otobüse bindi ve Kız Kulesi’ni görmeye gitti. Gördüğünde ne anımsadığını hiç bilemeyeceğim. Ne gördüğünden çok ne görmek istediğini de bilemeyeceğim.
İşte Kız Kulesi ve palimsestin yaptıkları. Eğer bu kavram olmasaydı, bu kadar özgürce yazamazdım. Düşüncelerimin farklılığı nedeniyle onları savuşturmaya çalışırdım. Ama şimdi anılarımı kurgularken ondan destek alıyor, masalsı anlatıya girmeye çalışıyorum.
*
Oyunda ne olacağını bilmediğiniz bir oyuna katılmazsınız. Ama oyunda ne olacağını bilmediğiniz bir oyunu izlemek istersiniz.
Ben oyunları bozuyorum sanırım. Çünkü ezberin dışına çıkması için zorluyorum. Daha olmadı oyundan çıkıyorum. Sürekli aynı rolü oynayamıyor insan.
Şimdi yazılmış oyunları okumaya devam. Oyun bozan oyuncular.
Bir yanıt bırakın