GÜNLÜKLER – 8 Kasım 2019

 

GÜNLÜKLER- 8 Kasım 2019

Bir yazı hiçbir zaman tamamlanmış olmayacak mı? Bana tamamlanmış gelmiyor. Biraz geçmişe gitmişim. Biraz nerede yanlış yaptım diye sorgulamışım. Yıllar sonra aldığın sonuçları görünce sorguluyorsun ister istemez. İstediğim bu değildi, diyorsun yıllar sonra. Ben bu sonucu almak için yapmamıştım. Eğitim de yaşamın kendisi de bu nedenle sonu yaşadıktan sonra anlıyorsun. Sil baştan başlasın yeni kuşak.

Hiç de yetişkinlerimizin yaşadıklarını yaşayacağımız aklımızın ucundan geçmezdi. Bizim yapmayacağımız çok şey vardı. Ne Freud’un çözümlemesini yaşayacaktık ne de Pavlov’un köpeği gibi denek olacaktık. Tarih tekerrür etmeyecekti. Son nasıl olacaktı, bilgimiz olmasa da başka olacaktı. Şimdi eleştirdiğimiz yetişkinlerin de gerisinde mi kalmışız ne? Teknoloji hızla ilerlerken hızına yetişme telaşına düşmüşken insan nasıl yaşar üzerinde durmamış mıyım? Teknolojin hızında ilerlerken kendimi mi aradım da çocuklara kendilerini göstermeye çalıştım? Yok canım daha neler. Bu olsa olsa kendini tanımak için önemli olmuş olmalı. Hayatın anlamını arayış mı? Bu dünyadaki yerini arama. Farklılıkların keşfi. Birlikte yaşamak için çabalama. Ailede, işte, çevrede… İlerleyen iletişim araçlarının etkisiyle dünya üzerinde. Ne kadar da kalabalık bir aileyiz. Gittikçe sınırlarımızı daraltıp doğayı bizim dışımızda bıraksak da baş edilemez bir durum. Korunacak ne çok şey var. Doğadaki canlı cansız varlıklar, hava, su, toprak ve insanlar. Sil baştan başlamaları mı gerekecek yeni kuşakların?

Öğretmen değilim çok şükür diyorum. İyi ki benim gibi eğitim fakültesi mezunu olmayan öğretmenler var. Kitaplarıyla sınırlamamışız dünyalarımızı. Özgürce yeni baştan başlayıp çocuklarla birlikte öğrenmişiz. Bir anne bir baba şefkatiyle.

Yalnızız artık. Biz bize. Yan yana. Bir şey yapmadan bekleyerek. Kendi gölgelerimizi başka gölgeler diye yutturulmuşuz da korkmuşuz yıllarca. Bu gölge insanlar yaşadığımız her yere düşmüş. Biz.

**

An’ı yaşa! Bir daha burada olamayabilirsin. Bir daha bu yaşta olamayabilirsin. Bir daha aşık olamayabilirsin. Bir daha bu filmi göremeyebilirsin. Bir daha bu tatile çıkamayabilirsin. Ne büyük yanılsamaymış. Bu da oyunun bir parçası. Kocaman bir yalan! “Bir daha…” dedikten sonra ardı arkası gelmez oldu. Yüz yılda bir düzen değişmiş. Artık güvencen kalmamış insan olarak. Bir daha asla da olmayacak. An’larla idare et. İşin nerede bulursan o kadar var olur. İşte ne kadar üstte kalırsan o kadar kalıcı olursun. Kendini ne kadar çalışabilir hissedersen… Nerede bulursan orada olacaksın. An’ların ardında yatan gerçekler bunlar. Okumak, yeni kuşakların eserlerini okumak… Nasıl bu dünyada var olunabilir?

Her şeyin bir sonu olduğunu yaşı ilerlemiş kadınlar daha iyi anlıyor. Çünkü yaşayanlar onlar.

Kadınlar yaşları ilerleyince çok iyi arkadaş oluyorlar. Anlattıkları hikayelerle çoğalıyorlar. Anlatacaklarının dışında verebilecekleri bir şey kalmıyor belki de. Erkeklerin arasındaki maddi desteği, onlar sağlayamıyor. Paylaşabilecekleri kadar hiç kazanmamışlar. Para kendilerine ait değil. Yaşın ilerlemesi bir anlamda yaşananları değerlendirme yılları. Geri çekiliş. Yarım kalan düşlerin ne kadarı gerçekleşirse o kadar iyi. Yalnızlık hikayelerinin aslında korkulacak bir şey olmadığını görmek ama ifade edememek. Nasıl ifade edilir? Bir hikayesi olmalı. Sonun başlangıcı.

*

Dört kadın oturuyoruz. Üçüncü sayfa haberlerini konuşuyoruz, bize dokunmadan geçen hikayeler bunlar. Biz hayattayız. Ya hep beraber ya da hiçbirimiz diyebilecek güce gelmeyi bekliyoruz. Anlamaya çalışıyoruz. Derken konu yakın çevremize geliyor. Başkalarının hikayeleri yine bunlar. Bize dokunmayan.

Cüzdanında prezervatif bulmuş. Ne yapacağını sormuş. “Gördüğünü söylerse gitmesi gerekecek. Susmayı tercih edecek.” Yaşanmışlıktan bir yanıt olduğu sonradan öğreniliyor. “Gitmem gerekirdi. Sustum.” Birçok yanıtlar veriyorum, düşündükçe.

“Gidecek. Sosyal konumundan vazgeçecek.”

Anlatılan bir hikayeden varılacak sonuç.

“Konuşacak, değişmesini isteyecek. Bir daha olursa…” Bu da olursa birinci hikayeden çıkarılacak olana dönüyoruz.

Bu da bir başka hikayeden.

“Aslında her kadın yaşıyor. Aşıksa eğer aşk elbet bitecek ve geri dönecek.” Ölümsüz karşılıksız aşk, adını alan bir başka sonuç.

Bu da başka hikaye. Özellikle de bir kuşak öncesi yaşayan büyüklerimiz.

Başka?..

Hikayesi dört yıl sessizlikle sürmüş. Sonra ayrılmış. Kaybettiği çok şey olduğunu düşünüyor ama söylemiyor. Ruhsal denge… Sevgili Freud karşıma çıkıyor yine.

Her kadın aynı şeyleri mi yaşıyor? Hikayeler farklı sonuç aynı mı? Bir başka kadın?..

Tarafsız olmaya çalışıyorum. Ama kadının hayatında bir başka erkek olması her kadın için geçerli değil diye düşünüyorum. Dinlediğim hikayelerin sonları hakkında bir fikrim yok, üçüncü sayfa haberlerinin dışında. Bir de magazin haberleri var. Romanlar var, genellikle dram. Filmler. Romantikler de sonlarına ulaşmadan bitiyor, ne yazık ki. Sahte sonlar.

“Sana bunları neden anlattım? Her kadının hikayesi olduğunu bilmen için. Çünkü sen kadınların hikayelerini yazıyorsun.”

“Ben gerçekleri yazamıyorum.”

“Neden?”

“Bilmiyorum. Yazamıyorum işte. Çok denedim.”

“Ben yazıyorum sorun değil, sen çocuklar için yaz,” diyor diğer kadın.

Bir diğeri annesini anlatıyor. Onun davranışlarını dengeli bulmuyor. Hep hasta ve uyumsuz, anlayışsız. Babasına çok bağlı bu kadın.

“Bunun sorumlusu baban değil mi?”

“Hayır. Yanlış yapan annem.”

“Babanın hayatında bir başka kadın yok mu?”

Sessi biraz bozuyor hikayeyi kadın sesinden uzaklaşıyor.

“Var ama annem suçlu.”

Ben nereden mi biliyorum bir başka kadının olduğunu?

“Bir nedeni olmalı, öyle değil mi?”

Kadınlar mutsuz. Sonsuza kadar sürmeyecek bir aşkı kabul ediyorlar. An’ı yaşamak için.

An’ı yaşamak mı?..

Bir romandan yola çıkıp anlattığımız hikayeler. Hikayelerde bulduğumuz kendimiz.

Boşanmış kadınların hikayeleri. Bir zamanlar boşanmış kadınlara yaklaşımlar; gerek kadın arkadaşları olsun, gerekse de erkekler.

Anlattıkça çoğalıyor hikayeler. Yapılan, toplumca yanlış bulunan yaşananların bedelleri ödeniyor. Sevgili Freud. Senden sonra bu döngüden çıkmak için önerilenleri nasıl öğreneceğiz? Kaç yıl geçecek aradan, bu zaman dedikleri, zamanla değişecek… Neyi bekliyoruz? Ya da kimi?

Konuşma annelerin erkek çocuklarını yanlış eğittiklerine döndü. Bir kadın nasıl değişiyorsa ve neden değişiyorsa, bir erkek de değişebilir. Onu değiştirecek ne annedir ne eşi ne de sevgilisi ne de aşık olduğu kadın.

İnsan olmaktan önce kadın olduğunu sürekli anımsatan ilişkilerden hoşlanmayan kadınların var olduğunu bilmek ne güzel.

Yeni hikayeler anlatılmalı. İçinde kadın olan, ama ne yapması gerektiğini dikte etmeyen, didaktik olmayan hikayeler. İyi de nasıl? Sorunlara ve savunmalara öyle kapılmışız ki yenilere sıra gelmiyor. Belki de yaratıcılığımız yeterli olmuyor. Zorlanıyoruz. Hep duygusal hep duygusal. Anne olarak düşün, evlat olduğunu düşün, çalışan olduğunu düşün, toplum içinde geçerli olan düşünceleri düşün… Düşün de düşün. Bunca şeyi bir araya getirmek kolay değil elbette. Genç değiliz topluma ters düşmeyi hikaye edelim; çünkü bedellerini de anlatmalı. Anne babaya ters düşmeyi hikaye edemeyiz; çünkü eninde sonunda yuvaya döneceksin, hak vereceksin (Sevgili Freud). Anne olarak hikaye edemeyiz; çünkü annelik duygusuna ters düşebilir, çocuklarımız için yaşıyoruz. En büyük bedel bu hikayede ödenir sonunda. Çalışan olarak da…; çünkü işsiz kalırsın.

Gel de çık işin içinden kimseyi üzmeden.

En iyisi yine tıp oynamak.

Gel de masal yazma.

Tıp!

 

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*