GÜNLÜKLER- 26 Kasım 2019
Kabil romanı bitmek üzere, yirmi sayfa… Okuduğum kitapların son sayfalarını okumamışsam eğer okumayı daha da geciktiririm. Kabil de geciken romanlardan. Çünkü okunanların bir şekilde kendi düşüncemde yerlerini almaları gerekiyor. Güzel bir roman. Bu roman hiç ilgisi olmayan başka okumaları anımsattı. Satranç romanını.
Yazarlarla konuşurken çok dikkat etmeye çalışırdım. Söylediklerimden neler çıkaracaklardı? Neyi kurgulayacaklardı? Hangi kelimeleri sık kullanıyordum? Okuduklarımı beğendiğimi söylemenin dışında ne söyleyebilirdim? Ne paylaşmak isterdim? Emindim ki benim hakkımda bir hikayeyi kafalarında hemen yazmış olurlardı. Kurgulamak onların işiydi? Kurdukları kişi ben olacağına inanacak mıydım? O ben miydim? Benim yazarlarım çok değerli ustalardı. Çırak olmak neydi? Nasıl olunurdu? Anlatsam da sonra yazsalar benim hikayem olur muydu? Hikayeye kendilerinden ne katarlardı? Yazarlar konuşmalardan hangi hikayeyi çıkarırlar? Söylenmemiş hangi cümleler olaylar eklenir?..
Fal da çok baktırmışımdır. Anlattıkları hikâyeleri dinledikçe gülmüşümdür. Onlardan ayrılınca unutup gitmişimdir. Arkadaşım bildi her şeyi dediğinde, ısrarıyla yeniden gitmiş, kağıt kalem almış yazmışımdır. Sonra da ona, çıkmadı, diyebilmek için. Onlar da çok güzel hikaye anlatıcılarıdır. Ama bir farkla herkese aynı hikayeyi anlatırlar, kimse bilmez birbirine ne dediklerini. Onların iyi bir okur olduklarını düşünmüyorum ama konuşmaları iyidir ve dinletirler kendilerini. Ayrıca fal baktırırken hikaye anlatmaya meraklı olanlar da vardır ki bu da onlara yeni hikayelerine malzemedir. Bir kadın neden fal baktırır? Bu sorunun bile yanıtı, virgül kullanılarak kurulacak bir cümleye bakar.
Satranç romanını anımsadım ya beni oradan oraya savuruyor. Kabil romanı ile bağlantısını kuramıyorum. Sanırım romandaki hikayelerden kaynaklı. Bir yazar nasıl kurguluyor? Sıçramaları çağrışımları yakalayabiliyor muyum? Benzer soruları soruyorum kendime. Roman gücünü okurun kendine sorduğu sorularla gösterir benim için. O nasıl ki çağrışımlarının hikayelerin kurguları peşindedir, ben de kendi çağrışımlarımın ardına düşerim. Burada satranç benim için (bugünkü çağrışımıyla) iyi bir romancının oyunu yerine geçiyor. Bir yazar gerçekleri nasıl kurgular? Yazar için kurgu gerçek nedir? Güzel bir roman ama Körlük bende daha çok etki bıraktı.
Sıra bana gelirse… Üçüncü sayfa haberlerinden öyküler yazıyorduk. Okumazdım ama okur oldum haber toplayıp kesmek ve sonra da hikayesini yazmak için. Ne hikayeler çıkardım ama ne hikayeler. Haber kahramanlarının söyleyecek bir sözü mutlaka oldu. Onları anladığımı düşündüm. Ne cümleler kurdum, ne laflar ettirdim. Ne çok düşündüm. Yok öyle değilmiş. O kadar da karışık değilmiş. Sonra bu böyle olmayacak dedim, başka türlü olmalı. Başka türlüsünün nasıl olacağını henüz öğrenmedim, belki öğrenirim.
Sonra… Üç gün önceki olayı anımsadım. Oradan olayın sonunu görmemek için ayrıldığımı. Çünkü orada bulunan her kişi için ayrı hikaye yazacaktım ki bu kafa karışıklığıydı. İçinde ben de olacaktım. Benim hikayelerim de vardı, çağrışımlar, kayıplar, korkular vs. Tıpkı gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinin hikayeleri gibi. Ben usta değilim. Ancak kendimi bilirim ki o da sonraki hikayemde değişir. Zaten hikayemdeki ikinci kişi ile tekrar karşılaşma durumumda doğal olarak değişir.
Sonra çocukların hikayeleri… İçler acısı.
Sonra hayvanların hikayeleri… İçler acısı.
Yazarlarım sanki onların hayatlarını yazacakmışım gibi susardı sanki. Ben de kendi hikayemi onların gözünde görmeye çalışırdım. Onlar gerçekten kurabiliyorlarmış gerçekliği. Çok basitmiş görünen.
Okudukça öğreniyor insan. Öğrenecek ne çok şey var. Anlatılabilse. Kaçırdıklarımız mı yoksa kaçtıklarımız mı?
Sonra… Ben iyi bir oyuncu değilim, dedim ve aklıma Satranç romanı geldi. Burada yaşanan her şey ortak kader. Masallar güzel. Henüz hayal edilmeyen masallar düşlemek bu topraklar üzerinde…
Güverteye çıkıp temiz hava almak, denize bakmak var. Bu akşam aklım Satranç’ta kaldı. Kabil belki daha sonra bir başka okuma ile işte buradayım der.
Ya:
Bir kadın neden fal baktırır? Bu sorunun bile yanıtı, virgül kullanılarak kurulacak bir cümleye bakar.
Ya da:
Bir insan neden hikaye dinler? Bu sorunun bile yanıtı, virgül kullanılarak kurulacak bir cümleye bakar.
Kadıköy yağmurda da güzel. Yarın gitmeli.
Bir yanıt bırakın